Yeni Şafak gazetesi yazarı İsmail Kılıçarslan, "araştırma merkezi" ve "alaturka tuvalet" tartışmasıyla yeniden gündem olan Boğaziçi Üniversitesi ile ilgili dikkat çeken detaylar paylaştı...
"YAS YAZISI"NDAKİ İDDİALAR
Kılıçarslan'ın yazısından bazı bölümler;
Yetkin Report isimli bir portalda Lale Akarun isimli bir akademisyenin imzasıyla “Boğaziçi Üniversitesi'nin Yasını Tutmak” isimli bir yazı yayınlandı.
Yazının Cüneyt Özdemir'in “cık cık, çok yazık, liyakatsizler elinde üniversite ne hale geldi?” şeklinde ahlanıp vahlanmaları eşliğinde servis edilen kısmındaki iddialar tam tamına şöyle: “Üç köprüyü birden gören boğaza nazır konferans merkezimiz, üniversiteye Üsküdar Belediyesinden gelen ve türlü manevralarla daire başkanı yapılan bir memura makam odası oldu. Daire başkanının ilk icraatı, artık makam odası olan pırıl pırıl yepyeni konferans merkezinin tuvaletlerini yıktırıp alaturkaya çevirmek oldu.”
Peki, bu kadar “net” ve benzerini ancak Siyonist İsrail'in medya propagandalarında bulabileceğimiz yalanın, palavranın arasında doğrular ne?
EĞLENCE YERİ "ARAŞTIRMA MERKEZİ"
Gelin onları da anlatayım madem.
15 yıl önce kurulan bu “araştırma merkezi” isimli şahane binada en azından 3 yıldır tek bir araştırma yapılmamış. Binanın kapıları da kapalı tutulmuş. İlginç bir de bilgi vereyim size. Bu araştırma merkezinde odası bulunan akademisyenlerden bazıları emekli olmuş bazıları da hayatını kaybetmiş ama odaları öylece duruyor orada. Rektörlük kayıtlarından ilgili bilgiler alınabilir. Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü “ben burayı bilgi işlem dairesi başkanlığı ve bazı araştırmalar için bir merkez haline getireceğim, lütfen size ait olan odaları boşaltın” yazısı yollamış bu araştırma merkezinin akademisyenlerine. Anahtarlar verilen sürede gelmeyince yönetmeliğe uygun şekilde fotoğraf ve video kayıtları eşliğinde kapılar açılmış.
İşin burasını nasıl söyleyeceğimi bilmediğimden dümdüz söyleyeceğim. Araştırma merkezinden “otel odası tertibatları” çıkmış bol miktarda. Yataklar, ev tipi buzdolapları, şaraplar. Kelli felli bir hoca "benim orada özel eşyalarım, materyallerim var kardeşim" diyerek eşyalarını almaya gelmiş mesela. İsmi bende hocanın ama ismini vermek gereksiz. 3 parça eşya almış. Bu eşyalardan ikisi “özel yapım mangal”, diğeri de bir bisiklet.
Anlayacağınız, 3 yıldır kapısının herhangi bir araştırma için açılmadığı bu araştırma merkezi, Boğaziçili bazı akademisyenlerin “boğaz gören dinlenme ve eğlence yeri” olarak hizmet vermiş Kandilli sırtlarında.
Tekrar etmeme gerek yok. Sıraladığım hususların tamamının belgeleri, fotoğrafları, videoları, tutanakları mevcut.
ÜNİVERSİTENİN SATILAN MAHREM BİLGİLERİ
Geçen yıl dört Boğaziçi profesörü, Tuna Tuğcu, Yavuz Akpınar, İbrahim Semiz ve Emre Otay bilgi işlem dairesini basmış, yurt dışı ve yurt içine sattıkları dataları ele geçirmeye çabalamış, Tuna Tuğcu'nun kendi şirketi SD4U'ya usulsüz olarak verdiği ihalenin kayıtlarını silmeye uğraşmışlar, ancak başaramamışlardı. O meselenin safahatı sürüyor ve bu yalanlar o meselenin intikam arzusu.
7 Ekim'de elini kolunu sallaya sallaya İsrail hedeflerini birer birer yok eden Hamas'tan intikam almaya çalışırken bütün hikayeyi eline yüzüne bulaştırıp dünyadaki tüm desteğini kaybeden İsrail'e benziyor durumları.
17-25 Aralık sürecinden 3 ay önce Fetöcü polislerin devletin üst düzey isimlerinin odalarına yerleştirdikleri böcekleri patır patır patlatan Yakaryılmaz, başka böcekleri de patlatmaya devam edecektir zannediyorum.
Haydi dahasını da söyleyeyim. Yakaryılmaz, bundan bir süre önce arka kapıdan, Truva atı marifetiyle Boğaziçi Üniversitesi datalarına erişim sağlandığını fark etmiş, tedbirini almış, Boğaziçi Üniversitesi'nin mahrem bilgilerinin mahrem kalmasını sağlamıştı.
Yoksa mesele ne alaturka meselesi ne alafranga meselesi. Mesele öyle b…tan ki tuvaletin biçimi nasıl olursa olsun pis kokuyor.