“Bosna seçimlerinden Bakir İzetbegoviç ve Türkiye’nin çıkaracağı dersler var”
Osman Atalay Timeturk için Bosna Hersek seçimlerini değerlendirdi.

Oluşturma Tarihi: 2022-10-07 10:53:50

Güncelleme Tarihi: 2022-10-07 10:53:50

Osman Atalay Timeturk için kaleme aldığı yazıda Bosna halkının Alija İzetbegoviç'in oğlu Bakir İzetbegoviç'e ciddi bir uyarı verdiğini belirtti.

Atalay yazısında şu ifadeleri kullandı:

Boşnaklar, uzun zamandır Alija İzetbegoviç'in oğlu Bakir İzetbegoviç'in liderliğini üstlendiği SDE Demokratik eylem partisinde kendilerini ifade ettiler, birçok sorunlara rağmen uzun süredir tolere ettikleri Bakir İzetbegoviç'i Bu kez Cumhurbaşkanlığı adaylığında seçmeyerek ciddi bir uyarı verdiler.

Her ne kadar oyların %100'ü sayılmasa da Cumhurbaşkanlığı seçimi için oyların şu ana kadar %94'ü sayıldı, muhtemelen yaklaşık sonuç şöyle olacak:

SDP-Denis Beçiroviç: 290.500. Oy %57

SDA-Bakir İzetbegoviç: 190.000. Oy %37,5

Bosna da 100.000 fark çok ciddi bir durumdur.

Denis Beçiroviç çok güçlü bir lider profili olmamasına rağmen bu sonucun Bakir İzetbegoviç'in şahsına olan kırgınlık ve öfkenin sonucu olduğu çok açık.

Genel seçimlerde resmi olmayan sonuçlara göre, Devlet Başkanlığı Konseyinin Boşnak üyesi Denis Beçiroviç, Hırvat üyesi Zeljko Komsic ve Sırp üyesi de Zeljka Cvijanovic oldu.

Kanton, parlamento, temsilciler ve diğer pozisyonlarda seçimlerin sonucunda SDA yüzde 30 civarında bir oy alırken Boşnak seçmenlerin bir bölümü burada Demokratik Eylem Partisini tolere etti.

Türkiye de beklenmeyen bu Cumhurbaşkanlık seçim sonuçlarının sebebini iyi analiz etmemiz gerekiyor.

2020 Bosna yerel seçimlerinde SDA lideri Bakir Bey'e Sarajevo merkez belediye başkanlığını kaybettiren 4'lü ittifak bugün CB seçimlerinde 11 ittifaka dönüştü ve Bakir Bey Türkiye'nin CB Erdoğan'ın ziyareti, desteğine rağmen seçimleri kaybetti.

Kanton ve diğer seçimlerinde Boşnak toplumu SDA parti adaylarına oyunu verirken CB da Bakir beyin şahsına oy vermedi.

Boşnak toplumunun kurucu partileri olan SDA'dan her geçen gün kopmakta olduğunu görüyoruz

Ortada ciddi bir sorun var.

Bu sorunu artık iyi analiz etmeliyiz.

Bakir oy vermeyen fakat Partiye oy veren Boşnaklara kulak vermeliyiz.

Bosna toplumunun siyasal, ekonomik, kültürel ve sosyal nabzının gerçek fotoğrafının Ankara'ya yansımadığı görüşü hakim.

Türkiye olarak, eski Cumhurbaşkanı Bakir İzetbegoviç'in ve Başkanlığını sürdürdüğü SDA partisi dışında olan ve bu gün sayıları yüzde 70'i bulan muhalif Boşnak toplumu ile ilişki kurmak ve onları da kucaklamak zorundayız.

SDA, Bakir İzetbegoviç ve muhalefet arasındaki çekişmeye son verilmelidir. Bu sorun Balkanlarda maalesef Türk partileri ve diğer toplumlar içerisinde partiler arasındaki politikamızda büyük hasarlar oluşturmaktadır.

Bosna Hersek, Kosova, Arnavutluk, Kuzey Makedonya gibi ülkelerde güçlü küresel rakiplerimiz karşısında süreç her geçen gün zayıf bir pozisyona doğru evriliyor.

Bosna da Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan Denis Bekiroviç ve Sosyal Demokrat Parti SDP ile ilişkilerin kurulması, güçlendirilmesi Bosna toplumun ve Türkiye'nin yararına olacaktır.

Bosna'yı artık sadece Bakir İzetbegoviç ve SDA dan ibaret görmemeliyiz.

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan Sırbistan Cumhurbaşkanı Vuçiç ve Sırp cumhuriyeti başbakanı Dodik ile görüştüğü halde neden Boşnak muhalif partileri ile görüşmez. (Kosova da 2 yıldır seçim kazanan Başbakan Albin Kurti ile de aynı sorun yaşanmaktadır)

Bu imkan neden hazırlanmıyor.

Bu iletişimsizlik sorunu kimden kaynaklanmaktadır. Bu sorun Boşnak toplumunu kendi içerisinde onlarca partiye bölmüştür.

Bu bölünmüşlük Boşnak toplumu içerisinde Türkiye ve Ak parti karşıtlığını besleyen önemli faktör ayrıca SDA'nın genç kuşak birikimini yavaş yavaş eritmektedir.

Sonuçta, tüm Boşnakların Türkiye sevgisi eşittir, siyasal ayrımcılığa tabi tutulmamalıdır.

Seçimlerde toplumun yüzde 60-70 civarını teşkil eden SDA'ya oy vermeyen Boşnakları anlamak ve kucaklamak gerekiyor.

Bu insanların yok sayamayız, partileri görüşleri değişik olabilir fakat ortak özellikleri Türkiye sevgisi ve güvenidir.

Bosna'nın en köklü partisi SDA, 1992'de savaşın başladığı günlerden bu yana Türkiye toplumunun ve özellikle muhafazakar camianın sempatisi ve büyük bir desteğine sahip idi.

Ak parti ve sayın Cumhurbaşkanı SDA ve Bakir İzetbegoviç'e güven ve desteğini ısrarla hiç esirgemedi.

Bu ilişki Boşnak toplumunda son yıllarda ciddi bir eleştiri konusu olmaya başladı.

Boşnak toplumunda siyasal bölünmeler, ayrılıklar SDA ve Bakir İzetbegoviç şahsı, ailesi üzerinde yıpratıcı bir noktaya geldi.

Ne yazık ki bürokrasiden siyasete kadar pek çok kişi bir devlet politikası uygulamak yerine popülist ve sosyal medyaya oynayacak hamlelerle buradaki ilişkileri ikame ettirdi.

Ancak asıl olması gereken, toplumun bütün kesimleri ile görüşmelerin, iletişimin canlı tutulmasıydı Türkiye bunu yapmadığı için Bosna Hersek'te son dönemlerde iyice yanlış algıya sebep oldu.

Bu yanlış algı ile beraber Türkiye'nin Sırbistan'la çok yakın ilişkiler içinde olması, ticaretini orayla daha fazla yoğunlaştırması ve Türkiye-Sırbistan ilişkilerinin daha sağlıklı yürüdüğünü insanların görmesi Türkiye'ye bakışı değiştirdi. Ne yazık ki, bunu muhalefet de, muhalefetin trolleri de çok iyi kullandı ve halk artık Türkiye'nin duruşuyla ilgili soru işaretleri ile karşı karşıya kaldı.

BAKİR İZETBEGOVİÇ NEDEN KAYBETTİ?

Toplumda yaygın olan Bakir beyin itibar kaybının nedenlerini ciddiye almak gerekiyor; yeni politikalar üretemediler

Yeni söylemler geliştirmek yerine dini argümanları kullandılar,

Halkın sorunları ile ilgilenilmedi.

Bosna Hersek'ten yurt dışına çıkma gibi büyük bir krizi görmezden geldiler.

Başarılı akademisyenleri ve çalışkan kişileri devlet dairelerine kendi düşüncelerine yakın değil diye almadılar.

SDA'dan ayrılan gençlerin sorunlarını anlamak istemediler, partiden ayrılmak zorunda kalan çok değerli isimler farklı mecralarda başarılarını ispat ediyorlar.

Boşnak gazetelerine yansıyan 102 yaşındaki Boşnak teyzenin; “Bugün oy kullanmak için geldim. Bana torunum yardım etti oy kullanmak için. Israrla geldim çünkü başımızdakilerin bizi kandırdığını bizi aldattığını sadece kendi çıkarlarına çalıştığını halkı ve fakirliği görmediklerini" söyleyerek Bosna'nın en önemli bir sorununun altını çiziyordu.

Bu seçim, Bosna Hersek'teki her seçim gibi son derece kritik, çekişmeli geçen bir seçim oldu.

En önemli noktalardan birisi çok fazla aday, çok fazla aday listesi, çok fazla pozisyon olması. Bu da aşağı yukarı seçime giren her partinin, bir şekilde bir yerlerde var olma mücadelesini kızıştırdı.

Seçimlerin en önemli konulardan birisi Bosna Hersek'e Dayton Antlaşması'yla birlikte biçilen kaftanın artık yeterli gelmediği, birçok yerinden patlamalar yaptığı bir kez daha çok net bir şekilde ortaya çıktı.

Seçimlerde en fazla göze batan cumhurbaşkanlığı konseyi üyeliği. Rasyonel bir şekilde baktığımızda bu Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyelerinin biraz daha fonksiyonel bir yapıları var. Önemli bir temsil makamı, Bosna Hersek'in dış yüzüne dünyaya bakan bir penceresi gibi.

Cumhurbaşkanı adayı liderlerin isimlerine bakıldığında tam bir prestij noktası olduğu ortaya çıktı.

Bosna seçimleri sitemi o kadar karmaşık ki, bir parti olarak eğer devlet bazında kaybederseniz ya da ikinci, üçüncü olursanız federasyonu var bunun. Bir kas sertifikası var. Kanton var. Temsilciler meclisi var. Halklar meclisi var. Yani herkesin bir şekilde kazandık diyebileceği bir seçimdi.

“Bosna Seçim sonuçları tam bir sürpriz denilebilir mi? Bakir İzetbegoviç için seçimi kaybetmesi Türkiye açısından sürpriz oldu, fakat Boşnak Toplumu için sürpriz olmadı.”

Sırp tarafının aykırı lideri, tartışmalı lideri, kavgacı lideri, Dodik bir dönem yürüttüğü Cumhurbaşkanlığı Konseyi'nin Sırp üyesi etiketini bir daha taşımak istemediğini belirtti. Kendi partisinden bir aday gösterdi.

Kendisi Sırp cumhuriyetinin Cumhurbaşkanlığı için aday oldu.

Bu prestij noktası ve liderler demişken bütün gözler Bosna da ilk Cumhurbaşkanı Alija İzetbegoviç'in oğlu Bakir İzetbegoviç de idi. Maalesef üçüncü Cumhurbaşkanlık seçimlerinde halktan beklediği oyları alamadı, kendisi için yeni ciddi bir süreç başlamış olacak.

Aslında, şu ana kadarki Boşnak Cumhurbaşkanı adayı yine SDA partisinden Şefik Caferoviç'ti ve son derece iyi bir şekilde cumhurbaşkanlığı görevini götürmüştü. Sakin, kibar, güzel bir devlet adamlığı örneği vermişti.

Bu seçimlerle ilgili diğer noktalardan birisi de, çok fazla siyasi parti, siyasi oluşum, ittifak ya da bireylerin katılmasıydı. Yüz elli dörtten fazla siyasi birim seçimlere katıldı. Yedi bin beş civarında aday gösterildi.

Çok fazla da pozisyon olduğundan dolayı aday sayısı da çok fazlaydı.

Bosna seçimlerini anlamak çok zor, sistem bize aslında mevcut sistemin çok da iyi olmadığını, bu sistemle çok iyi sonuçların elde edilemeyeceğini ya da çok iyi sonuçlar bile elde edilse, bunu çok daha etkili bir şekilde uygulanamayacağını, yürütülemeyeceğini bağırarak gösterdi.

“Avrupa Bosna'yı ancak bu karmaşık sistemle şimdilik ayakta tutacağına inanmış vaziyette.”

Çok fazla aday, çok fazla pozisyon, çok fazla siyasi birim falan, seçimlerin en önemli şeylerinden birisi bir şekilde siyasi sistemin uygulanabilir ve sürdürülebilir bir hissiyatla sisteme dönüştürülmesidir.

“Bu bağlamda başta Türkiye olmak üzere bütün dünyadaki gerçek dostlarının bu konu üzerinde düşünmesi, adımlar atması, kafa yorması gerekiyor. Yine bu seçimlerde daha önceki ittifakların aksine on bir partinin kurduğu bir koalisyon vardı.”

11 partinin koalisyonuna aslında bir şekilde anti-SDA koalisyonu da diyebiliriz.

İçerisinde çok farklı görüşlerin, çok farklı milliyetten insanların yer aldığı partiler, bu koalisyon içerisinde yer aldılar.

Ve bunlar çok net olarak amaçlarını da, seçim bildirgelerinde ya da seçimle ilgili yorumlarında söylediler.

Biz hiçbir şekilde Demokratik Eylem Partisi, Bakir İzzetbegoviç ile seçim sonrası sonuç ne olursa olsun iş birliğine gitmeyeceğiz dediler.

Fakat Boşnak toplumu Bakir beye cumhurbaşkanlığı için oy vermezken partisinin kantonlarda vekil ve temsilcilerine oy verdi.

Burada toplumun yüzde 60-70'inin Bakir beyin şahsına ciddi bir uyarı gönderdiğini söyleyebiliriz.

Bakir İzzetbegoviç'in seçim akşamında söylediği “11 partiye karşı mücadele etmek zor.” sözünün toplumda bir karşılığı yoktu.

Cumhurbaşkanlığı Konsey üyeliğine seçilen Sosyal Demokrat Parti -SDP -adayı Denis Beçiroviç büyük bir kampanya ve iddialarla gelmedi, sonuçta bir tepkinin lideri oldu.

Bosna Hersek'teki seçimlerle ilgili Boşnak toplumunda birçok konuştuğumuz insanlar ilk kez bir yanılgıya uğradıklarını itiraf ettiler.

Demokratik Eylem Partisi lideri Bakir İzzetbegoviç karşısında on bir partili koalisyonun adayı Deniz Beçiroviç' yüz bin oy gibi büyük bir farkla kazanmış olmasını iyi okumak gerekiyor.

Bu gerçekten Bosna Hersek için son derece büyük bir rakam. Yüz bin oy Bosna Hersek'te büyük bir rakam.

Bu bağlamda hem Bakir İzzetbegoviç hem demokratik eylem partisi -SDA- çeşitli saldırılara, eleştirilere, maruz kaldı.

Fakat Cumhurbaşkanlığı Konseyi makamı, çok fazla fonksiyonel olmayan, önemli imzaları ve temsil kabiliyetine sahip bir makam, ama eninde sonunda icra değil, icranın takibi ya da icranın onayı makamında.

Şimdi seçim sonuçlarının incelenmesi de biraz vakit alacak çok fazla oy listesi olduğundan dolayı.

“Bu seçimin kazananları kim diye baktığımızda oy Vermeyenler olduğunu görüyoruz.”

Yüzde ellinin altında bir katılım oranı var, Bu aslında biraz da Bosna Hersek'teki demografik nüfus azalmasının (Avrupa ya göç) da bir göstergesi.”

Bunun dışında, bütün birimlerde, siyasi birimlerde üç yüz binden fazla geçersiz oy var, ama boş atılan, ama yanlış atılan, ama kasıtlı olarak yanlış atılan oylar gibi.

Aslında, Bosna siyasetçilerinin önümüzdeki belediye seçimlerinde ya da dört sene sonra yapılacak yerel seçimlerde bu konu üzerinde biraz kafa yorması lazım.

Toplam seçmen sayısının üç milyon üç yüz altmış bin. Oy verme sayısının bir buçuk milyon rakamlara ulaştığı bir yerde üç yüz bin geçersiz oy gerçekten son derece büyük bir rakam, Bunun üzerine ayrıca düşünülmesi lazım.

“Fakat, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Boşnaklar için hassas nokta, insanlar Deniz Beçiroviç'e oy verdi, ama esas amaçları Bakir İzzet Begoviç'e oy vermemek, onu seçtirmemekti.”

Türkiye'nin özellikle Ankara'nın Bosna seçimlerini bu gerçekle sağlıklı okuması gerekiyor.”

Ama halkın bir şekilde teveccühü oldu. Bunun çeşitli nedenleri var. Neden Deniz Beçiroviç?

Aslında bilinmeyen bir insan değil, ama öyle parlak yıldız bir figür de değil.

Özellikle katıldığı bazı televizyon programlarında, seçim kampanyalarında kendisi düşük profil de gösterildi.

Normal şartlarda ülkede seçime girse şu aldığı oyun onda birini zor alırdı diye düşünenler de var.

Bakir beyin seçimlerde istediği oyu alamamasının temel sebebi şahsında, onun karakterinde, kamuoyu gözünde oluşan olumsuz imajındadır.

Bunda Eşinin Sebiha Hanım'ın da biraz katkısı var. (Bu seçimlerde birinci sırada vekil adayı idi ve kazandı.) Bakir'in neden oy alamadığı hepimizin malumu. Hırvat aday Komşiç'in aldığı oyların önemli bir kısmı federasyondaki Boşnaklardan geldi, ama aynı zamanda Bosna Hersek'in demokratik yapısına inanan Hırvatların ve sırpların da Komşiç'e oy verdiğini görüyoruz.

Boşnak Halkı öyle ya da böyle Bosna'daki 'en büyük-güçlü Boşnak Partisi olan hem de en büyük siyasi oluşum olan SDA ya hatırı sayılır oy verdi, ama SDA Cumhurbaşkanlığı prestij makamı olan Cumhurbaşkanlığına koşturan adayı Bakir İzetbegoviç'e oy vermedi.

“Bu bağlamda halk bir şekilde SDA ile devam. Bakir e de tamam yeter demiş oldu.”

Önümüzdeki günlerde Bosna da bir koalisyon pazarlıklar süreci başlayacak, İşin açıkçası bu uzun bir süreçte olabilir. Ama Bosna yüksek temsilcinin seçim akşamı oyların sayımı sırasında açıkladığı bazı değişiklikler, ki onların birçoğu aslında Hırvatlara faydası olacak ama bu uzun oyalama taktikleri güdülen koalisyon ya da atama işlemlerinin daha çabuk olabileceğini gösteriyor.

Demokratik Eylem Partisi SDA şu anda tek başına iktidarı kurabilecek güce ulaşmış değil.

İktidar pazarlıklarına gelince işler biraz değişir, Şu andaki oy potansiyeliyle devletin bütün noktalarında, yanına alacağı bir iki partiyle koalisyon hükümeti oluşturup onu yürütebilecek kadar oy potansiyeline sahip.

“BU SEÇİMLERDEN BAKİR İZETBEGOVİÇ VE TÜRKİYE NİN ÇIKARACAĞI DERSLER VAR”

Bunları inşallah Demokrat Eylem Partisi yapacaktır diye düşünüyorum.

Ama seçimlere Bosna Hersek'e dışarıdan bakanların resmî ve sivil toplumun da çıkarması gereken dersler var.

Artık dünyadaki özellikle Balkanlar da yaşanan gelişmeleri okurken klasik belli bazı politikaların, söylemlerin çok fazla para etmediğinin görülmesi lazım.

Bunu görmesi, anlaması gerekenlerden birisi de en başta Türkiye Cumhuriyeti olduğunu söyleyelim.

Yani “Türkiye'nin sadece Bosna Hersek'te değil bu seçimleri örnek alarak bütün Balkanlar'daki politikalarını gözden geçirmesi lazım.”

Burada kurulacak hükümetler önümüzdeki günlerde şekillenecek. Bosna Hersek'te zaman zaman farklı pazarlıklar, farklı partilerle, bir araya gelinmez denilen partilerle yapılan pazarlıklar başarıya ulaşacak ve hükümetler kurulacak.

Şimdi seçimlerde tabii ilk kez soyadı İzzet Begoviç olan birisi kaybetti.

Ilk kez Cumhurbaşkanlığı Konseyi bayan Sırp üyesi de Zeljka Cvijanoviç olarak seçildi.

Aynı zamanda iki partiden hem Deniz Beçiroviç hem de bir şekilde sosyal demokrat kökenli adaylar olarak ipi önde göğüslediler.

Sırp Dodik'in siyasi pozisyon da her ne kadar partisinin adı Bağımsız Demokrat Sosyal Demokratlar Birliği olsa da yani Bosna Hersek'te sosyal demokrasiyi konuşabilecek en son kişidir diye düşünüyorum.

Ama Bosna da bu seçimlerde enterasan gelişmelere şahit oluyoruz.

Bu seçimlerin iyi bir şekilde incelenmesi gerektiğini ve ders çıkarılması gerektiğini düşünüyorum.

Bu dersi çıkarması gereken öncelikli Türkiye olmalı.

TÜRKİYE NE YAPMALI?

Sosyal demokrat Cumhurbaşkanı Denis Bekiroviç CB sürecinde geliştireceği ilişkiler Bosna toplumu için bir sonraki seçimlerde Boşnakların muhafazakar, milliyetçi ve sosyal demokrat kesimler için yeni bir sürecin liderliğinin inşasına dönüşebilir.

“Türkiye de Akparti iktidarı ve STK ilişkilerinin genelde SDA üzerinden yürütülmesi eksik ve yanlış bir politik tercih idi.”

Benzer büyük hata Kosova'da Albin Kurti hükümeti, Bulgaristan, Kuzey Makedonya ve Kosova Türk toplumu siyasi partileri arasında yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor.

Balkanlar coğrafyasında, Birinci Dünya Savaşı ve Teşkilatı Mahsusa'dan günümüze hariciye, istihbarat emekçilerinin tecrübe birikimlerinin siyasetin gölgesinden ve Balkan kökenli STK ve iş adamlarının anlamsız markajlarından bir an evvel kurtarılması gerekiyor.

Önümüzdeki süreç Balkanlar da faaliyet gösteren YTB, Anadolu Ajansı ve Yunus Emre kurumlarımızın yeniden şekillendirilmesi, TİKA ve Marif okullarımıza maddi manevi desteğin güçlendirilmesi şart olmuştur.

Ben Cumhurbaşkanımızın yerinde olsam hemen Bosna Hersek'e içlerinde Balkan kökenli olmayan bağımsız bir heyet gönderirdim. Seçimlerle ilgili önemli bilgi ve tecrübeye sahip sosyologlar, siyaset bilimcisi, eski diplomatlardan bir çalışma ekibi Bosna'ya göndererek bu seçim sonuçlarını irdelesinler isterim.

Farklı insanlarla konuşsunlar, seçim senaryolarını ve seçim sonrası senaryolarını farklı insanlarla konuşsunlar isterim.

Yani bu alanda aslında her şey birbirinin tekrarı, Bosna Hersek'te bu genel seçim biraz daha Türkiye'deki seçmen eğilimlerine bir ışık tutar gibi gözüküyor.

Benim gözümde, her şeyden önce tamamen farklı bir ülkede de olsa seçim sonuçları ve Bakir İzzetbegoviç'in Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyeliği yarışını kaybetmesi buradaki hem bize karşı olan, bizi istemeyen yerel basın. Hem buradaki FETÖ'cüler, hem de onların güdümündeki basın tarafından AK Parti'ye karşı alınmış bir zafer olarak ilan edildi.

Tabii bunun altında böyle düşünmelerinin haklı bazı sebepleri var. Çünkü bugüne kadar gerek Cumhurbaşkanımız gerekse AK Parti Bosna Hersek'teki belli bir siyasi çizginin dışında herhangi bir siyasi partiyle alternatif bir pozitif ilişkiye girmedi.

Hatta eğer mümkünse hiç onlarla görüşmedi bile. Özellikle son bir iki yıldır Türkiye Bosna Hersek'te yapmaması gereken her şeyi yaptı. Yapması gereken birçok şeyi de yapmadı. Bunun büyük bir sıkıntısını çekiyoruz.

Bunun büyük bir acısını yaşıyoruz. Türkiye'nin önemli dersler çıkartması lazım. Artık uzun zamandan beri bazı bireylerle özel dar guruplar ve Türk kurumları ile yürütülen Bosna Hersek politikasının bir gözden geçirilmesi lazım.

Yeni açılımlar yapılması lazım.

Bunu isteyelim ya da istemeyelim, kabul edelim ya da etmeyelim. Balkanlar ve Bosna sahnesinde yeni aktörler, güçlü oyuncular var.

Yeni anlayışlar yeni yaklaşımlar var. Türkiye'nin buna göre belli bir açılım gerçekleştirmesi lazım.

Yani, Bosna-Hersek özelinde ve Balkanlar genelinde artık Bosna Hersek Cami, tekke, köprü v.b. projeleri devam etsin fakat yeni farklı siyasal ekonomik kültürel projelerin getirilmesi gerektiğine inanıyorum.

Mesela bu projelerden birisi de Avrupalıların çok iyi yaptığı toplum mühendisliği projeleridir.

Türkiye'nin Bosna Hersek'de sıkıştığı dar çerçeveden kapsayıcı tüm toplumsal farklı kesimleri kuşatıcı bir politik gerçekliğe dönme zamanı gelmiştir.

Türkiye'nin Bosna Hersek ve Balkanlar'da yürüttüğümüz politik stratejik yolun bütün dostlarımızı kaybedeceği riskli bir sürece evrileceğini düşünüyorum.

Bizim SDA dışındaki diğer partilere gözümüzü kapatmamız onların var olduğu, gerçeğini değiştirmiyor. Bizim Boşnaklar dışındaki toplumlara gözümü kapatmamız diğer milletlerin var olduğu gerçeğini de değiştirmiyor.

Her ne kadar Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, Balkanlar geneli ve Bosna üzerindeki teveccühü sevgisini açıkça somut ifade ediyorsa da bölgesel politikaların tabana doğru inerken ciddi değişikliklere sapmalara dönüştüğünü düşünüyorum.

Balkanlar günümüzde Evladı Fatihan duygusallığı, tarihsel emanet olgusunun yanında ulusal ve uluslararası çıkarlarımızın ve her şeyden önce Bosna Hersek'in bu çıkarlarının neresinde olduğunu net bir şekilde belirlememiz lazım.

Ve onları belirledikten sonra o çıkarına ulaşmak için ne yapabiliriz?

Yani bir tek SDA, Bakir İzetbegoviç ile Bosna Hersek'in genelindeki siyasetin götürülemeyeceği bellidir.

Sürekli yeni kuşak aktörler sahneye giriyor, bu aktörlerin göz ardı edilmemesi ve yeni açılımlar yapılması lazım.

Ciddi bir inceleme, araştırma ve Balkanlar Etüt Grubu'nun kurulması gerektiğini, bunun Balkan ülkelerinde gezip dolaşıp, halkla politikacılarla, STK'larla görüşüp oradaki havayı net olarak alıp onların gerçekçi bir fotoğraf ile yansıtılması gerektiğine inanıyorum.

Seçimlerin üzerinden dört gün geçti, hala Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ya da Cumhurbaşkanlığı henüz bir tebrik, henüz bir yorum yapmadı, oysa diplomatik bir kutlama mesajı olmalıydı.

Türkiye'den bakarken muhakkak ki SDA revizyona sokulması lazım diyorum.

Türkiye politikalarının da tüm kurumları ile revizyona girmesi lazım, buradaki kadroların bir şekilde revizyona girmesi lazım.

Bu seçim sonuçları artık halkın Bakir bey'e tamam dediği bir kırmızı kart operasyonudur.

Yani en miyop politik analistler bile bunu çok net şekilde görüyorlar. Bizi ilgilendiren tarafı bunu aynı zamanda Türkiye'ye Cumhurbaşkanına, AK Parti'ye karşı bir tokat olarak uyguluyorlar.

Ben yine de Türkiye'nin politikalarının burada revize edilmesi, güncellenmesi ve hatta iyileştirilmesi gerektiğine inanıyorum.

Ama bu politikalarla ilgili olarak da buradaki Türkiye'nin, kamu saha görevlilerinin daha ciddi idealist, disiplinli, özverili çalışkan, bağımsız bir karaktere bürünmeleri gerekiyor.

Hükümet kurulduktan sonra Bosna Hersek'in gerek iç siyasetinde gerek dış siyasetinde gerekse Türkiye'ye yönelik siyasetinde sapmalar mı olacak? Iyileşmeler mi olacak? Bunu da zaman içerisinde göreceğiz.

Ama şu anda en azından Cumhurbaşkanlığı Konseyi'nin Boşnak üyesinin sosyal demokrat kökenli olması ve kurulacak bir hükumetin kantonlar bazında, federasyon bazında ya da Bosna Hersek bazında kurulacak bir hükümetin de yine bu şahısların olması bizim Bosna Hersek'teki bugüne kadar yürüttüğümüz siyasi inisiyatif üstünlüğünü Türkiye'deki ve buradaki yeni sosyal demokratların izdüşümlerine çok kolaylıkla geçirebilir. Bu yeni değişime yeni köprüler kurmamız gerekecektir.

Türkiye devletinin Balkanlar politikası hiçbir siyasal görüş ve ideolojinin gölgesi üzerinde şekillenmemelidir.