"Hâlâ muhtıranın içeriğini tartışmakta ısrar edenler olduğunu görüyorum.
"Siyasete müdahale tartışmaları bir yana, emekli amirallerin Kanal İstanbul ve Montrö'yle ilgili görüşlerini açıklamalarının pratikte ne zararı olur ki" diye soruyorlar.
Hatta dün meselenin demokrasi ve asker-sivil ilişkileri boyutunu es geçen BBC'de bile "Emekli amiraller Kanal İstanbul'a karşı çıktılar diye gözaltına alındılar" diye bir haber çıktı.
Ne var ki metnin kendisi de, emekli amirallerin fikirlerini açıklamak için seçtikleri yöntem kadar provokatif ve saçma.
Öyle ki, muhtırayı okuyunca, insan bir dönem Türkiye'nin denizlerdeki egemenlik haklarını koruyan kurmay akıl bu muymuş diye sormadan edemiyor.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un "Mesela Montrö'den çıkmak mümkün mü" şeklindeki bir soruya verdiği, "Mümkündür ama muhtemel değildir" yanıtını anlamaktan aciz beyinlere mi güvenip uyuduk onca yıl...
Montrö'nün Çanakkale Boğazı'nı da kapsadığından habersiz, Kanal İstanbul'u anlaşmayı delecek bir teşebbüs olarak algılayan bu adamlara mı teslim ettik Mavi Vatan'ı?
Siz söyleyin şimdi... Bu seviyedekilerin, Doğu Akdeniz'deki stratejisine rakiplerinin bile şapka çıkarttığı bir siyasal iktidara yapacağı ne katkı olabilir ki?
Kaldı ki içeride bir tartışma yokken...
Gecenin bir yarısı...
Tam da Yunanistan'ın Montrö meselesini Doğu Akdeniz'deki yarışta bir koz olarak provoke ettiği bir süreçte apar topar...
Adama sormazlar mı, bu neyin telaşı diye?
Hatta ben sorayım buradan paşalarımıza?
Sizce de gecenin bir yarısı önünüze gelen metne, kargocunun uzattığı çelik tencere teslim formunu imzalar gibi, hevesle atlamanız biraz garip değil mi?
Hayır, tabii ki aklınızla dalga geçmiyorum
Aranızda "Okumadan imzaladık" diyen koca koca adamlar var da."