Fuat Uğur'un bugün Türkiye gazetesinde yayımlanan, “Can Ataklı'nın ahlaksız senaryosu ve FETÖ'nün İyi Parti'deki ayak izi” başlıklı makalesi:
Bir hikâyem var size. Hani 15 Temmuz FETÖ'cü darbe girişiminden önce “Tavuk tarda sayılır”ı anlatan Ümit Akdemir var ya, o gönderdi bunu da.
Hikâyenin uvertürünü Boğaziçi'ne bakan evinin divanında, kareli ipeksi pijamasıyla Milo Venüsü gibi uzanıp poz veren ve Twitter'da erkeklerin kendisine olan ilgisizliğine dair dertlerini paylaşan İyi Parti Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan'la başlatalım. Lütfü Bey'ciğim, son günlerde 1930 ve 1940'lı yıllara dair İstanbul ve Ankara eliti hanımlarının birbirinden şık şapkalı-tayyörlü fotoğraflarını yayınlayıp “Meğer ne kadar geriymişiz o zaman” diye manidar tweet'ler atıyor ya, işte şimdi aktaracağım hikâye o zamanlarda geçiyor.
Anadolu'da o vakitler Hazine arazisi işgalcisi Lütfü Türkkan'ın söylemek istediğinin aksine açlık ve kıtlık vardı. İstanbul ve Ankara'daki küçük bir azınlık dışında millet perişandı ve süpürge sapı yiyordu.
O zamanların Türkiye'sindeki yüz binlerce evde olduğu gibi Ağrı'nın bir köyünde de gelinler, eltiler aynı evde yaşarlarmış. Kıtlık sebebiyle kaynanaları ekmek dolabını kilitli tutar ve ekmekleri sayıyla verirmiş. Aralarındaki en uyanık ve kurnaz gelin olan Fedime, diğer gelinleri organize edip dolaba anahtar uydurur, ekmekleri aşırırmış. Kaynanaları anlamış ve sormuş ama kimse üstüne alınmamış. Bunun üzerine kaynana ekmekleri götüreni öğrenmek için dolabın önüne kül serpiştirmiş. Faili, bıraktığı ayak izinden anlayacakmış böylece. Ama Fedime gelin, bu sefer bir eşeğin üstüne binerek dolabın yanına gitmiş ve o gece de ekmek çalmış. Kaynana sabah baktığında dolaptan yine ekmek alınmış ama izler eşek izi. Kendi kendine söylenmiş:
“İzler eşeğe ait olsa da akıl Fedime'nin aklı!..”
Başlığa dönelim.
Tele-1 yayıncısı Can Ataklı birkaç gün önce tuttu, akıl almaz bir kuyruklu yalan attı ortaya. Dediğine göre Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İyi Parti'den bir yetkili ile 1,5 saat görüşmüş ve ona “Beni ve 400 yakınımı korumaya alın, iktidarı devredeyim” demiş.
Can Ataklı bu türden sallamalarını “Ajans Popo”dan aldığı “bilgilere” göre hep yapar ama bu kez öylesine geçiştirilecek bir durum değil. Ataklı'ya bu kuyruklu yalanı fısıldayanlar, son derece bilinçli biçimde hareket ediyor. Kısaca, izler eşek izi ama akıl Fedime'nin (FETÖ okuyun) aklı.
Malum, son aylarda sistematik biçimde, kimi bakanlara ve bürokratlara itibar suikastları düzenleniyor. Bunu yapanların amacı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın çevresini boşaltmak, Türkiye'yi ayakta ve sağlam tutan tüm kişi ve kurumları teker teker çökertmek. Aslında hedef Erdoğan'dı ama şimdi bu ahlaksız senaryo ile Cumhurbaşkanı doğrudan hedef alınıyor.
Yani Erdoğan hakkındaki akıllara ziyan bu iftira ve ahlaksız senaryoya o nedenle “Aman ne olacak, Can Ataklı her zamanki gibi saçmalıyor işte” deyip geçmeyin. Bununla AK Parti tabanında bir inançsızlık ve umutsuzluk zemini oluşturarak zayıf halkaların kopmasını sağlamak istiyorlar. Geçmişte kimi partilerde olduğu gibi “Madem iktidardayız ben küpümü doldurayım. Vatan-Millet-Sakarya mı diyeceğim” haysiyetsizliği içinde, değerlerini kaybetmiş kişilerle bir çözülüşe
gidilmesini umuyorlar.
Hafife almayın dememin sebebi bu.
Hak ettikleri dilden cevap verilmediği için de muhalefet kanadında bu algıya inanacak, embesillik katsayısı yüksek bir alıcı kitlesi de oluyor hâliyle.
Şöyle birkaç aydır gelişen olaylara bakın. FETÖ, devletin içine nüfuz etmiş, önceden çeşitli bilgi ve evrakları ele geçirmiş, şimdi bunlar üzerinden çeşitli ihbarlara dair bilgilerden yola çıkarak yalanlara dayalı senaryolar üretiyor ve itibar suikastları yaptırıyor. Buna devam edecekler. Tıpkı 17-25 Aralık süreci ve sonrasında olduğu gibi muhalefet de bunun goygoyculuğunu üstleniyor.
Her şey Erdoğan sonrası için bir hazırlık ve planlama. Çok dikkatli ve tetikte olmak lazım. Bunlara ısrarla “Erken seçim” dedirten odak da hepimiz çok iyi biliyoruz ki CHP ve İyi Parti'nin Pensilvanya'daki genel merkezi. Şartların yeterince olgunlaştığına kanaat getirdikleri anda da yeniden harekete geçecek ve çok dillendirmek istemesem de çeşitli suikastlara yönelerek kargaşa, kaos çıkarmak isteyecekler.
Kısacası bütün bu entrika ve tezgâhlar eşeğin değil FETÖ'nün, yani arkasındaki Küresel Çete'nin aklı. Erdoğan sonrasında milleti etrafında toparlayacak kişileri hedef alarak yürütülen itibar suikastları bizi derin derin düşündürtmeli. Ama en başta da AK Parti içinde; aile mensupları dâhil çeşitli hesaplarla, sürekli birbirleri hakkında alttan alta diş bileyip makam ve mevki rezervasyonu yapanları. Kimse “O yıpranırsa benim önüm açılır” diye aklından bile geçirmesin ve susmasın. Böyle düşünen varsa ki sayılarının bir hayli olduğunu biliyorum, fena hâlde yanılıyorlar. Solcuların çok sevdiğim bir sloganı var:
“Susma, sustukça sıra sana gelecek...”
Gün, birlik ve kenetlenme vakti.
Sıra sana da gelir.
Bu arada devleti yöneten kadroların her şeyi Cumhurbaşkanı'na havale edip, hata yapmamak için hiçbir şey yapmayayım diye konumlarını garantiye alma alışkanlığını bırakmalarının, sadece ülkenin geleceği için değil, kendi gelecekleri için de önemli olduğunu belirtmeden geçmeyeyim.
Evet, bu ülke insanı Tayyip Erdoğan'ı sevmekte ama buna karşılık AK Parti'nin de iyi şeyler yapmasını istemekte. Bunun için hâlâ oy vermeye devam ediyor. Siz bakmayın o TV'lere çıkıp konuşan kamuoyu araştırmacısı geçinen kripto FETÖ'cülere. Ancak yapılan hatalar, parti içerisinde kör noktaların oluşması ve bazı grupların kendi önceliğini millet çıkarlarından üstün tutması iktidar açısından sorunlu alanlar oluşturmaya da devam etmekte. Biz biliyoruz ki Türk siyasi tarihinde pek çok örgütlü yapı yeni bir hükûmet dönemine varmadan bu nedenlerin giderek ağırlığını artırması sebebiyle çözüldü ve halk desteğini kaybetti.
Bu yüzden çalışkanlığıyla halkın sevgisini kazanan siyasetçiler ve bürokratlar iletişim dillerine, ilişki ağlarına ve dostluklarına, özel hayatlarına dikkat etmeliler.
Artık biliyor ve iyi tanıyoruz. FETÖ denilen lanetli yapı ve başlarındaki iblisin iş arkadaşı Fetullah'ın oyunları bitmeyecek. Onlar sahneye koyacak, pireyi deve yapacak ve muhalefet partilerinin genel başkanı sıfatıyla tanıdığımız “Türkiye temsilcileri” de felaket tellallığı ile yazılan senaryolara eşlik edeceklerdir.