Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD merkezli uluslararası yayın organlarından Politico'da bir makale kaleme aldı.
Bakan Çavuşoğlu makalesinde; Libya, Suriye ve Doğu Akdeniz'deki gelişmelere ilişkin örnekler verdi.
Çavuşoğlu, Libya'nın doğusundaki gayrimeşru güçlerin lideri ve darbeci Hafter'in, Birleşmiş Milletler tarafından tanınmış resmi hükümete karşı saldırılarını hatırlatarak farklı güçlerin farklı tarafları desteklediğini, AB'nin ise bu noktada temel değerlerine uygun bir biçimde harekete geçmekte başarısız olduğunu söyledi.
"AVRUPA, TOPLU MEZARLAR KARŞISINDA AYAĞA KALKMALI"
AB'nin Libya'ya silah ambargosunu uygulamak için başlattığı İrini Operasyonu'na da değinen Çavuşoğlu, "Birleşik Arap Emirlikleri tarafından finanse edilen, Rusya ve Mısır tarafından desteklenen bu savaş baronu, kalıcı barış ve istikrar umutlarına zarar veriyor. İsyancılar ve paralı askerler silahlandırılmaya devam ederken AB'nin silah ambargosunu uygulamak için başlattığı İrini Operasyonu sadece resmi hükümeti yönelik uygulamalar yapıyor." ifadelerini kullandı.
Ocak ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yine Politico'da yazdığı makaleyi hatırlatan Çavuşoğlu, "Libya, AB için bir turnusol kağıdı görevi görecektir. AB şu an bu konuda başarısız oluyor. Avrupa, Terhuna'de Hafter güçlerince öldürüldüğü iddia edilen kurbanların cesetlerinin bulunduğu toplu mezarların bulunması karşısında ayağa kalkmalı ve sesini yükseltmelidir. Bunun yanında Libya petrollerine uygulanan blokaj, Libya halkını önemli bir kaynaktan mahrum etmektedir." değerlendirmesinde bulundu.
"LİBYA'DA DESTEĞİMİZ OLMASAYDI TRABLUS DÜŞERDİ"
Libya'nın Hafter'in merhametine terkedilmesinin büyük bir hata olduğunu belirten Çavuşoğlu, "Türkiye'nin, meşru Libya hükümetinin isteği doğrultusunda teknik ve eğitim desteğinde bulunmak üzere bölgede bulunması dengeleri değiştirmiş, Berlin Konferansı gibi diplomatik girişimlerin geçerliliğini artırmıştır. Eğer desteğimiz olmasaydı Trablus düşer, etkileri Avrupa'ya yayılan büyük bir insani felaket yaşanırdı." görüşünü paylaştı.
Tarihi bir müttefik olarak görülen AB üyesi Fransa'nın da Hafter'i desteklediğini belirten Çavuşoğlu, Akdeniz'de Fransız gemilerinin Türk gemileri tarafından engellendiği iddialarını hatırlatarak, "Bu iddialar NATO tarafından doğrulanmadı." ifadelerini kullandı.
"AB TÜRKİYE'YLE KAZAN-KAZAN İLİŞKİSİ KURMALI"
Libya, Suriye ve Doğu Akdeniz konularının Türkiye'yi dışlama politikalarının yeni alanı olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılım süreciyle ilgili hayal kırıklığına uğratıldığını da kaydetti.
Koronavirüs salgınının da mevcut istikrarsızlıkları artıracak etkilerine dikkati çeken Çavuşoğlu, "Birbirimizi girdabın içine çekmemeliyiz. AB'nin bazı üye ülkelerinin dar kafalı beklentileri ve dayanışma adına tepkisel adımlar yerine Türkiye'yle kazan-kazan formüllerini önceleyen yapıcı stratejilere ihtiyacı var." açıklamasında bulundu.
"İLERİYE BAKALIM" ÇAĞRISI
Salgın sonrası süreçte iş birliğinin de önemine değinen Çavuşoğlu makalesinde şu ifadelere yer verdi:
"Ortak bir zemin inşa edilmeli. Bu bağlamda Avrupa'nın Geleceği Konferansı ve NATO'daki yansıma süreçleri ileriye yönelik önemli adımlardır. Bizi doğru yola yönlendirecek, değişen jeostratejik görünüme uyum sağlamamıza yardım edecek, birbirimize vazgeçilmez ortak olarak saygı duymamızı sağlayacak adımlardır. O zaman ileriye bakalım ve Türkiye-AB iş birliğinin gücünden yararlanmak için kapsayıcı bir çerçeve oluşturalım. Bu, özellikle pandemi sonrası dönemde doğru bir zihniyet olacaktır."
"TÜRKİYE'NİN KATKILARIYLA AVRUPA DAHA GÜVENLİ OLACAK"
Çavuşoğlu ayrıca, Türkiye'nin hem AB hem de NATO dış sınırlarını oluşturduğunu kaydederek, "Türkiye, Avrupa'yı, kendisini çevreleyen Avrasya'nın değişken ekosisteminden ayırma yükünün çoğunu taşımaktadır. Diplomatik ve savunma alanındaki varlığımız kuşaklar boyu Avrupa'yı savundu. Gelecekte de Türkiye'nin katkılarıyla Avrupa daha güvenli ve müreffeh olacaktır." ifadelerine yer verdi.
Bölgenin istikrarı, kalıcı barış ve kalkınma gibi görevlerin sadece Türkiye'ye ait olmadığını da vurgulayan Çavuşoğlu, tüm tarafların tarihi ve ahlaki yükümlülüklerinin olduğunu belirterek "Bazı AB ülkelerinin stratejik seviyesi yüksek konularda taviz vermeyen tutumları iş birliğinin kapsamını daraltıyor." uyarısında bulundu.
"402 BİN SURİYELİ MÜLTECİNİN MEMLEKETİNE DÖNMESİNİ SAĞLADIK"
Türkiye'nin İdlib'deki varlığının büyük bir insani felaketi engellediğini belirten Çavuşoğlu, bölgedeki 3.5 milyon insanın küçük bir alana sıkıştığına ve Suriye rejiminin saldırılarına maruz kaldığına dikkati çekti.
Yıllardır süren sorunun tek çıkış yolu olan siyasi çözümün sağlanması için yapılan çalışmalara paralel olarak mültecilerin yurtlarına geri dönebilmesi için çalıştıklarını kaydeden Çavuşoğlu, "Dünyanın en çok mülteci ağırlayan ülkesi olarak 3,6 milyon Suriyelinin ihtiyaçları için 40 milyar dolardan fazla para harcadık. Daha fazla mülteci almamız beklenmemeli. Yurtlarını DEAŞ ve PKK/YPG'den geri aldığımız 402 bin Suriyelinin memleketlerine dönmesini sağladık." değerlendirmesinde bulundu.
"TÜRKİYE VE KKTC'YE DÜŞMANLIK..."
Çavuşoğlu, makalesinde Kıbrıs ve Doğu Akdeniz konusuna da değinerek, Güney Kıbrıs Rum yönetimi ve Yunanistan'ın tek taraflı adımlarının Türkiye'nin ve KKTC'nin egemenlik haklarını ihlal ettiğini söyledi.
Barışçıl çözüm için Türkiye'nin diyaloğa hazır olduğunu belirten Çavuşoğlu, "Ancak yanıt, Türkiye ve KKTC'ye karşı düşmanlık şeklinde oldu. Bu bize egemenlik haklarımızı ve Kıbrıslı Türklerin haklarını korumak için sondaja devam etmekten başka seçenek bırakmadı." ifadelerini kullandı.