CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, değerlendirmelerde bulundu ve soruları yanıtladı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun CHP ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu aleyhine konuşma ve talimatlarının, Kılıçdaroğlu'na Çubuk'ta şehit cenazesi sırasında saldırıda bulunulmasının nedenlerinden olduğunu ileri süren Özkoç, bu bağlamda Soylu hakkında suç duyurusunda bulunduklarını vurguladı.
Şikayetlerinin söz konusu mahkeme tarafından, "İçişleri Bakanı Soylu'nun bakanlık göreviyle ilgili işlemlerinden kaynaklandığından kovuşturmaya yer olmadığı kararına varılmıştır." ifadesiyle ret edildiğini bildirerek, şöyle devam etti:
"Karar bu. Kılıçdaroğlu'na 'çirkef', 'düzenbaz' sözleri, 'CHP il başkanlarını şehit cenazelerine almayın.', 'çıngırak takacağız.' sözleri bir içişleri bakanının görevi mi? Türkiye'de siyasi parti temsilcilenin kullandığı sözlerin hangisinin hakarete, hangisinin kin ve düşmanlığa yönelttiğine mahkemeler eğer karar verecekse, bu mahkemeler bizzat aldıkları bu kararlarla halkı kin ve düşmanlığa davet ediyorlar. Çünkü bu sözleri meşrulaştırıyorlar. İçişleri Bakanı bu sözlerinden ve yaptıklarından, insanları kin ve düşmanlığa tahrik etmesinden dolayı hiç bir yere kaçamayacak. Anayasa Mahkemesine başvuracağız, hakkında ne yapılması gerekiyorsa sonuna kadar mücadele edeceğiz."
CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu'nun haksız şekilde mazbatasının elinden alındığını savunan Özkoç, "bu durumun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önceki dönem İstanbul, Ankara ve Bursa Büyükşehir Belediye başkanları ile eski bir başbakanı görevden aldığı Türkiye'de, gayet doğal olduğunu" söyledi.
Özkoç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"(İstifa edin) denildi. Gözyaşları içerisinde istifa etmek zorunda kalmışlardır. Bu partide kendi partisindeki insanların bile değeri yoktur, sadece kendisi ve damadının değeri var. Değişmeyecek sadece kendileri, değiştirebilecekler herkesi. Bunu hem millet iradesine hem de yasalara karşı çıkarak milletin gözünün içine bakarak yaparlar ve bu meşru bir hal alır. Kendi partisine, başbakanına, belediye başkanlarına bunu yapan, millet iradesine saygı duyup da Ekrem İmamoğlu'nun aldığı oyu kabul eder mi? Etmez. Bu aldığı karara şaşırmamamız gerekiyor. O dakikadan sonra bu kararlar alındıktan sonra Ekrem İmamoğlu artık bir siyasi parti adayı değildir, AKP'den haksızlığa, hukuksuzluğa karşı, kendi siyasi partilerinde dahi insanları yok eden bir anlayışa karşı, özgür ve demokratik bir ülkeden yana olan bütün seçmenlerin adayıdır. Ekrem İmamoğlu, milletin kendi iradesine sahip çıkmasının, milletin kendi oyuna sahip çıkmasının adayıdır. Ekrem İmamoğlu, bundan sonra seçimlerin gerçekten yasal ve hukuka dayalı olmasını talep eden, kuvvetler ayrılığının güçlü bir şekilde tesis edilmesini isteyen, bir kişinin iki dudağı arasında alınan kararlarla sönen hayatların olmadığı bir Türkiye'yi isteyen herkesin adayıdır. O yüzden kazanacaktır; kazanan Ekrem İmamoğlu değil, millet olacaktır."
"ASKERLİK YASASI BU HAFTA KOMİSYONA GELECEK"
Engin Özkoç, askerlik yasasının bu hafta komisyona geleceğini, gelecek hafta içerisinde de Genel Kurul'da görüşülmeye başlanabileceğini dile getirdi.
17 Mayıs Cuma günü bu konuda Milli Savunma Bakan Yardımcısı başkanlığında bakanlık bürokratlarının bir brifing verdiklerini anlatan Özkoç, elindeki tabloyu göstererek, şu değerlendirmede bulundu:
"Buna göre yükümlü erbaş ve erler bir ay temel eğitim aldıktan sonra 6 ay askerlik yapacaklar. Yedek astsubay diye bir kavram geliyor. İnceliyoruz. Dünyada pek eşi benzeri görülen bir şey değil. Yedek astsubaylar, meslek yüksek okulunda okuyan kardeşlerimizle ilgili olacak. 2 ay temel eğitim görecekler, 10 ay kıta görevi yapacaklar. Erbaş ve erler, uzman erbaş ve sözleşmeli erbaş ve er olarak orduda kalabilecekler. Yedek subaylar da iki ay temel eğitim aldıktan sonra toplam 10 ay kıta görevi yapıp isterlerse astsubay olarak orduda kalabilecekler. Bedelli askerlik bundan sonra kalıcı hale getiriliyor. Komisyonumuzda her ayrıntıyı inceliyoruz. Toplam 100 maddeyi aşan bir düzenleme. Oturacağız konuşacağız Genel Kurul'da tartışacağız. Türkiye Cumhuriyeti'nin bel kemiği olan askerlerimizle ilgili, savunmayla ilgili bundan sonra herhangi bir aksaklığa neden vermeden güçlü Türkiye'nin güçlü bir savunması olması yönünde olacak gelişmeleri değerlendireceğiz, ona göre kararımızı vereceğiz."
ERDOĞAN'A ELEŞTİRİ
CHP'li Özkoç, bir basın mensubunun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Aynı gemideyiz." şeklindeki söylemini anımsatarak, değerlendirmesini sorması üzerine şunları söyledi:
"Türkiye'den de bahsedince devasa bir gemi gözümün önüne geliyor. Kaptan köşkünde elinde piposuyla Cumhurbaşkanı, hemen yanında da ikinci kaptan olarak damadını görüyorum. Bir şeyler söylüyor aşağıya. Geminin su altında kalan kısmında ve geminin iç dip kısmında bulunanlar, bu emirleri yerine getiriyorlar. Ama bunlar hiç cumhurbaşkanını görmemişler. Bu gemiyi nasıl yürütüyorlar, nasıl yaşıyorlar, bu gemiyi yürütürken ne sıkıntı çekiyorlar? Bazıları orada artık bunalmış, yaşamdan kopmuş, kendilerini yakıyorlar. Ama Cumhurbaşkanı ve damadından tık yok. Onlar 'Her şey çok güzel' diyor. Ama aşağıdakilerin gördükleri zifiri karanlık. 'Bu bir ülkeyse yaşamalı, bunun için yaşamımızı veririz.' diyorlar. O sırada cumhurbaşkanına kaptan köşkünde özel yemekler geliyor. Damadıyla oturup yiyor. O sırada aşağıya telefon ediyor 'Hepimiz aynı gemideyiz, çok çalışın.' diyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gemisinin ayrı olduğunu savunan Özkoç, "O kendi sarayında yaşıyor, kendi uçağıyla seyahat ediyor. Milletin yürütmek istediği Samsun'a giden gemide değil." dedi.
Özkoç, Türkiye'de 8 milyonu aşkın işsiz bulunduğunu, esnafın kepenk kapattığını, insanların açlık ve işsizlikten kendilerini yaktıklarını belirterek, "Onun dümeni başka, dümen suyu başka. Milletin derdi ise başka." ifadelerini kullandı.
ÖCALAN'IN AVUKATLARIYLA GÖRÜŞMESİ
Engin Özkoç, terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan'ın avukatlarıyla görüştürülmesine yönelik söylemlere ilişkin bir soru üzerine de şunları kaydetti:
"Duruma göre hareket ediyor. Vatan, millet, toplumun değerleri, beka gibi derdi yok. O, Türkiye Cumhuriyetini tabeladan indirebiliyor. Milliyetçi siyasi partinin genel başkanı da ona şak şak tutuyor. Andın okunması kalkıyor, 'milliyetçi genel başkanım' diyen kişi de 'bravo' diyor. Neden, nasıl yaptıkları çok açık. Türkiye'de onların gemisinin dışında, ayrışmadan, birlik beraberlik içerisinde, hiçbir etnik köken, yaşam biçimi ayrımı yapmadan birlikte bu ülkede var olmaya devam edeceğiz. Onlar yasal olmayan, kendi çıkarlarını temsil eden kararları alıyorlar. Kararları milletle, ülkeyle ilgili değil. Kendi çıkarları tehlikeye düşüyorsa yapamayacakları hiçbir şey yoktur."