Övür'ün ‘CHP İzmir'de Kürt-Alevi tartışması' başlıklı bugünkü yazısından ilgili bölüm;
Bir süre önce İzmir'de, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun danışmanı eski gazeteci Tuncay Özkan'la ilgili çok vahim bir iddia ortaya atıldı.
O iddiaya göre, Özkan önce yerel yönetimlerle ilgili şöyle bir tespit yapmış:
"Yerel yöneticiler artık sosyal proje üretirken, o bölgenin demografik yapısına uygun proje üretmeli."
Sonra da İzmir'de 1 milyon 300 bin Kürt, 800 bin Alevi, 1 milyon 300 bin göçmen ve son olarak da 300 bin Suriyeli yaşadığından söz etmiş...
Buraya kadar sorun yok gibi görünüyor. Ancak söylediklerinin tamamının bu kadar olmadığını Bornova Belediyesi'nde çalışan yine CHP'li Süleyman Sezer düşünüyor ki şu iddiada bulunuyor:
"Bin yıllardır Anadolu'da yaşayan Alevi ve Kürtler bu ülkenin asli unsurudur. Sayın vekilim diyorum yine de sen vekil olduysan aşağıladığın Alevi ve Kürtlerin oyuyla vekil oldun. Asli unsur olan Alevi ve Kürtlerin, İzmir'in demografik yapısını değiştirdiğini söylemek abesle iştigaldir, hatta bunaklıktır."
Dikkatinizi çekmiştir, sıradan birinin yapacağı bir tespit değil bu. Dahası sadece söyleyeni değil, dinleyenleri de suçluyor:
"Peki, bu cümleleri sarf ederken orada bulunan partili arkadaşlar neden sessiz kaldınız? Biz Alevi ve Kürt yurttaşların aşağılanması sizleri mutlu mu etti?"
Bu sert tepki kısa sürede medyaya yansıdı ve ortalık karıştı. O saatten sonra da kimi iddia edeni susturmaya çalıştı, kimi de medyanın olayı büyütmemesi için karşı atağa geçti. Sürece, tartışmanın odağındaki isim Tuncay Özkan da bir tweet'le katıldı ve ilginç bir suçlamada bulundu:
"Piro Sezer küçüktür ama mide bulandırır. Bu hadsiz, bir provokatör ve yalancı. Ayrımcılık, nefret suçu içeren uydurmalarını reddederim. Ne bu tür bir konuşmam ne sözüm ne de düşüncem yoktur. Kendisi hakkında yasal işlemleri başlattım. Ağalarını da uyarırım."
Herhalde bir ilgisi var ki, Özkan, CHP'li Bornova Belediyesi'nin bir çalışanı olan "Piro Sezer"in arkasındaki "ağalar"dan söz ediyor. Onları da açıklaması gerekmiyor mu? Bu arada söz konusu konuşmanın kaydedildiği de biliniyor. O kayıt yayınlanırsa kimin doğru, kimin yalan söylediği anlaşılmaz mı?
Sabah