Dolar

34,2568

Euro

37,4621

Altın

3.029,05

Bist

8.623,33

CHP'li Aytun Çıray: Erdoğan FETÖ mücadelesinde yalnız ama...

TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu üyesi, CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, komisyonda dinlenen tanıkları, gelinen noktayı ve bundan sonra ne olacağını Habertürk Gazetesi'ne anlattı.

9 Yıl Önce Güncellendi

2016-10-31 09:42:10

CHP'li Aytun Çıray: Erdoğan FETÖ mücadelesinde yalnız ama...

İşte TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu üyesi, CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın çok önemli o açıklamaları;

- Darbe girişimi komisyonu sizce işe yarayacak mı?

15 Temmuz, Cumhuriyet tarihimizin kesinlikle en korkunç, en travmatik hadisesidir. TBMM, bir düşman hedefiymiş gibi bombardımana maruz bırakıldı. Meclis, kendine ve esasen millete yapılan bu saldırıyı aydınlatmak zorundadır. Bu, Meclis'in Türk milletine karşı, tarihe karşı görevidir. Dolayısıyla bu komisyon bir işe yaramak zorundadır; yarayacaktır. Aksini kimse aklının ucundan geçirmemeli.

- Geçmiş tecrübelere bakarsak, "bir meseleyi komisyona sevk etmek" neredeyse bir işi yokuşa sürmekle eşanlamlı...

İstediğimiz hıza ulaşamasak da komisyon şimdiden çok önemli konularda aydınlanmalar sağladı. Üstelik bu kez durum tamamen farklı. Türk milleti askeri, polisi ve sivili ile şehitler vererek, tankların altına yatarak işgali önlemiştir. Bu hıyanetin siyasi ve hukuki sorumlularını, kadrolarını ve arka planını öğrenmek haklarıdır.

Gözleri ve kulakları komisyonda. Basını dikkatle izliyorlar. Şüphesiz komisyon üyelerine saldırarak onun işlevsiz kalmasını isteyenler olabilir. Bunlar ya darbecilerin gizli ortakları veya anayasal düzeni yıkmak isteyen başka karanlık odaklardır. Komisyonu sabote etmek isteyenler ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar komisyon üyeleri olarak dik durmak zorundayız. Aksi halde hıyanetin adeta bir çeşit iştirakçisi haline gelmiş olunur. Tabii benim için de test olacak şeyler var. Örneğin, siyasilerin bulunduğu ByLock ve Eagle listeleri gelecek mi gelmeyecek mi? Devleti yönetenlerin uçuş planları ve telefon raporlarını istedik; verilecek mi verilmeyecek mi? MİT Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanı gelecekler mi gelmeyecekler mi? Maddi-manevi FETÖ'yü destekleyen bazı belediye başkanlarını soruşturmanın selameti için açığa alacaklar mı almayacaklar mı? Başbakan'ın tutumu ne olacak? AKP için turnusol kâğıdı bunlar...

- Susurluk komisyonu gibi TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'nun da herhangi bir yaptırım gücü yok. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Doğru ama olayın tabiatı bu komisyona ayrı bir güç veriyor. Sayın Kılıçdaroğlu arkamızda. Üstelik ben Sayın Cumhurbaşkanı'nın -gerekçelerimiz farklı da olsa- FETÖ mücadelesinde yalnız ama samimi olduğuna inanıyorum. Şahsım adına konuşuyorum; komisyon engellenirse engelleyenleri millete şikâyet ederim. Çünkü 15 Temmuz'un aydınlatılması, yasak savma kabilinden yapılabilecek bir hadise değil. Bundan ötürü bu komisyonun bir noktada soruşturma komisyonuna dönüşmesi gerektiği fikrindeyim. Ortaya çıkarıldığı kadarıyla dahi gerçekler o kadar ağır olacak ki bundan kimse kaçamayacak ve 15 Temmuz'un karanlık acı gerçekleri soruşturma komisyonunun çalışmasına hepimizi mecbur edecektir.

'HİLMİ ÖZKÖK'ÜN TANIKLIĞI ÇOK ÖNEMLİ'

- Şimdiye kadar dinlediğiniz hangi tanıklık sizi etkiledi?

Bu çerçevede "Kasaptaki ete soğan doğramam" cümlesi yüzünden ve basiretsiz bulduğum konumu nedeniyle çok sert eleştirdiğim eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün tanıklığını çok önemli buluyorum. Özkök, 2004 Milli Güvenlik Kurulu'nda FETÖ konusunda çok ciddi uyarılarda ve tavsiyelerde bulunduklarını, hiçbir tevile gelemeyecek bir netlikle ifade etti. Bu konuda kelimesi kelimesine şunları söyledi: "2004 Ağustos ayında Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı'nda (...) Silahlı Kuvvetler olarak, komuta katı olarak dedik ki: ‘Bu örgüt çok büyük bir imkân kabiliyete kavuştu. İmkân kabiliyet yıllar içerisinde oluşur ama niyet bir gecede değişir.' Dedik ki: ‘Bir icra planı yapılsın, bu iş takip edilsin.' Bunlar gizli şeyler aslında, hiç söylenmez. Söylemedik ama Taraf Gazetesi bunu nasılsa ele geçirmiş ve bu açıklık kazandığı için şimdi ben de sizlere söylüyorum. Sonra bunu biz de izledik ‘Ne yapılıyor?' diye ama açıkça söyleyeyim, pek fazla bir şey de yapıldığını görmedik." Bakın 15 Temmuz 2016'nın uyarısı tam 12 yıl önce yapılmış. Uyarı dikkate alınmış mı? Hayır!

- Özkök konuştu, tepkiler oldu...

Evet, bakın Özkök'e özellikle yandaşlardan verilen tepkilere... Zamanında pek takdir ettikleri Özkök'ü bir çarmıha germedikleri kaldı. Emekli komutanı, mümkün olsa FETÖ'cü ilan edeceklerdi. Özkök'ün ve Işık Koşaner'in açıklamalarını önemli buluyorum; 15 Temmuz'a gelmemizde iktidar ile Cemaat (FETÖ) çok net ortaya koyuyorlar. Dinlediğimiz diğer tanıklarla anlatılanları birleştirdiğimde, suç ortaklığına ikna oldum. Yalnız bakın ilk defa size bir şey söyleyeceğim. Biliyorsunuz, kalkışmadan sonra çıkıp birçok kişi "Hizmet"in (FETÖ) kendilerini kandırdığını söylediler. Ben 15 Temmuz'a giden yolda bir tek kişinin kandırıldığını düşünüyorum, o da Sayın Recep Tayyip Erdoğan.

'BAZI BAKANLAR BİLE YAN ÇİZMİŞ'

- Neye dayanarak bunu söylüyorsunuz?

Birincisi; olayın derinliklerine girdikçe görüyorum ki Oslo'dan bu yana Sayın Cumhurbaşkanı'nın atadığı bazı bakanlar bile yan çizmişler. Diğer yandan, kandırılmaya müsait bir din ve devlet algısı olduğunu görüyoruz. Cumhurbaşkanı'nın ideolojisinden kaynaklanan rövanşist duyguları ve korkuları, işi kolaylaştıran faktörler. Bu algılayışı ve özellikle ailesi ile ilgili kışkırtılan korkuları, Cemaat'le işbirliği yapan en yakınındaki AKP'liler tarafından çıkarları adına kullanılmış. Nedim Şener'in telefonunun dinlenmesine gerekçe olan sahte ihbar mektubunda bunu gördüm. "Bak, askerler ve onların uzantıları ailene zarar verecekler" teması sürekli işlenmiş. Zaten bu nedenle Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanı mücadelesinde yalnızlar, çünkü işin ucu "Mücadele et" dedikleri adama ulaşıyor.

- Özkök için "Madem farkındaydın terfileri engelleseydin" eleştirisi için ne dersiniz?

Özkök'e duyulan kızgınlık terfilerle ilgili değildir; Ergenekon ve Balyoz kumpas davalarında bir Genelkumay Başkanı, bir asker olarak üstüne düşen tanıklığı ve diğer görevleri layıkıyla yerine getirmemiş olmasındandır. Terfilerin çok büyük sorun haline gelmesi Sayın Özkök'ten çok sonra, Sayın Işık Koşaner'in dönemindedir. Bana göre FETÖ'cülerin en üst düzeyde TSK'ya hâkim olmasında herkesin ihmalleri var, ancak dahli olan Necdet Özel'dir. "Değilim" diyorsa, komisyonda gelsin anlatsın. Koşaner Paşa bunu tarihe geçecek bir açıklıkla ortaya koydu.

- Işık Koşaner'in açıklamaları neden tarihi?

Nedim Şener komisyonda anlattı; MİT, biri 2004 Haziran'ı diğeri 2004 Ağustos'u olmak üzere 2 defa Emniyet ve TSK'daki FETÖ örgütlenmesini MGK'da anlatmış. Ancak o dönemde FETÖ'cü unsurlar ile AKP işbirliği halindeydiler. O günden başlayarak yaşanan ihmaller zinciri, TSK'yı Işık Koşaner'in maruz bırakıldığı istifa mecburiyeti noktasına kadar getirdi. "Balyoz davası 20 Ocak 2010'da bir gazeteci tarafından savcılığa intikal ettirilen bir bavul dolusu evrakla başladı" dedi. 4 Nisan 2010'da 75-80 kişilik ilk parti tutukluluktan söz etti. Bunun kendilerini 2010 Temmuz'undaki YAŞ toplantısında nasıl sıkıntıya soktuğunu ifade etti. Ama asıl büyük mesele, yeni kumpas ilaveleriyle genişleyen Balyoz davasının 2011 Ağustos'undaki YAŞ toplantısında kendilerini çok dramatik bir karar noktasına getirmesiydi.

'BAŞBAKAN'I HATAYA DÜŞMEKTEN KURTARIRDI'

- İstifa noktasına yani...

Evet! Çünkü o YAŞ toplantısında Şubat 2011'de tutuklanan 163 subaydan muvazzaf subay olan 121'i hakkında bir karar vermeleri gerekiyordu. Hükümet, onları hak ettikleri kadrolara terfi ettiremeyip emekli etmeye karar vermiş çünkü! Bu 121 subaydan 28'i general ve amiraldi. Işık Koşaner Paşa, suçsuz olduğundan emin oldukları silah arkadaşlarının durumuna çare bulmak için Başbakan ve Cumhurbaşkanı ile defalarca görüşmüş. Bu askerlerin tutuksuz yargılanması için bir kanun değişikliği yapılmasını teklif etmiş. Neticede de kendi deyişiyle kendisine "Bunları emekli et" dediklerinde hepsinin istikballeri karartılacaktı. "Böylece de ileride başımıza gelecek büyük felaketlerin temellerinin atıldığı günlerde buna ortak olmuş olacaktım, olmadım ama bunu anlatmakta da başarılı olamadım" dedi. Bakın, burada ortaya çıkan durum bize bir şeyi daha gösteriyor; Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ın tek adam gibi davranmalarının ne kadar sakıncalı olduğunu. Eğer o pozisyonda Sayın Abdullah Gül objektif bir devlet adamı, Cumhurbaşkanı gibi davransaydı. Başbakan'ı hataya düşmekten kurtarırdı. Tek adam rejimlerinin tehlikesi budur; 15 Temmuz gibi büyük felaketlerin önünü önceden kesemezsiniz.

- Komisyondaki hangi tanıklıktan tatmin olmadınız?

FETÖ'nün aslında radikal dinbaz bir şebeke olduğu gerçeğini bulandırmak için komisyonun AKP'li üyeleri tarafından davet edilen "dolgu maddeleri"nden...

- Yaşar Büyükanıt'ın gelmemesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Gelseydi ne sorardınız?

Hasta olduğunu söylemiş. "Geçmiş olsun" diliyorum. Bunları, yazılı sorulara karşı olduğum için şimdi belirtmenin doğru olmadığını düşünüyorum.

- Gültan Kışanak'ın, "FETÖ'yü görmek istiyorsanız KCK operasyonlarına bakın" açıklamasından bir gün sonra gözaltına alınması manidar mı?

Komisyonun bir üyesi olarak Kışanak'ın komisyonumuza açıklamalar yaptıktan sonra Diyarbakır dönüşünde gözaltına alınmasının hukuki gerekçelerini bilmiyorum, ancak zamanlama komisyonun faaliyetleri hakkında özellikle Güneydoğu'da zihinlere şüphe düşürecek olması bakımından manidardır.

'NECDET ÖZEL KORKUSUNDAN GELEMEDİ'

- Peki ya Necdet Özel? Soruları yazılı cevaplamak istedi...

Tek kelimeyle korku. Kumpas davaları sırasında silah arkadaşları ve millet nezdinde zaten çok zedelenmiş itibarının daha da zedelenmesi endişesiyle gelmedi bence. Çünkü FETÖ'nün

TSK'nın üst kadrolarına yayılması ve kadrolarını derinleştirmesi onun döneminde gerçekleşmiş görünüyor. Ancak biz CHP olarak onu mutlaka dinlemek istiyoruz. Eğer gelmezse bu, komisyonumuzun acilen bir soruşturma komisyonuna dönüştürülmesinin de asli gerekçelerinden birini teşkil edecektir.

- Cumhurbaşkanı için "Gerekçelerimiz farklı olsa da FETÖ'yle mücadelede yalnız ama samimi" diye bir cümle kullandınız...

Doğru aynen öyle, ayrıca Sayın Cumhurbaşkanı hakkında çıkarılan "Bu darbeyi planladı" dedikoduları yalandır, ayıptır. Öte yandan, 15 Temmuz'dan önce bu şebekenin TSK içindeki gücünü harekete geçireceğine ilişkin, özellikle hükümete yakın medyada azımsanmayacak ölçüde yazı yayımlandı.

Mesela sürekli vurguluyorum; Türkiye Gazetesi'nin önemli köşe yazarlarından Sayın Fuat Uğur, 2 Nisan'da "Cemaat'in ‘hususileri' darbe için Ankara'da toplandı" diye makale yazmıştı ve benzeri uyarı içeren bir makaleyi 27 Nisan'da tekrarlamıştı. Yakın bir zamanda Abdülkadir Selvi de AKP'li milletvekillerinin Meclis koridorlarında ve lobisinde bir FETÖ darbesinden konuştuklarından söz etmişti. Kısaca 15 Temmuz, Türkiye'yi yönetenler için sürpriz olamaz.

- Darbenin aydınlatılması için en önemli tanık kim olur?

Hapishane ziyaretlerinde açıklamalarını alacağımız FETÖ darbe girişiminin üst komutası. Yaverler. Sayın Cumhurbaşkanı, MİT Başkanı Hakan Fidan ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar. O gün Genelkurmay'da ve Akıncı Hava Üssü'nde çalışan sivil görevliler ve çaycılar.

- Peki, hangi sorunun ya da soruların cevabı verilirse bu iş çözülür sizce?

Darbenin 14 Temmuz'daki işaretleri ve 15 Temmuz günü saat 15.00'le 22.00 arasında neler olduğu.

Haber Ara