Ahmet Hakan'ın “Şimdi bu özeleştiri mi yani Ahmet Davutoğlu?” başlıklı bugünkü köşesinde yayımlanan yazısı;
Ahmet Davutoğlu, Başbakanlık görevinden ayrılırken şöyle demişti:
“Cumhurbaşkanımızla son nefesime kadar vefa ilişkisini sürdüreceğim. Hiç kimse benim ağzımdan, benim dilimden, benim zihnimden Cumhurbaşkanımız aleyhine tek bir söz duymadı, duymayacak.”
Bu cümleleriyle ilgili olarak ilk kez bir özeleştiri yapmış Davutoğlu.
Merak edip baktım, nasıl yapmış diye. Dediği şu:
“Özeleştiri yapmaya hazırım: Başbakanlıktan ayrılırken yaptığım o konuşmayı her yerde karşıma çıkarıyorlar. Ben o konuşmayı, ‘Aman devlet zarar görmesin' diye yapmıştım. Konuşmanın böyle kullanılacağını bilemedim.”
Şimdi bu özeleştiri mi Allah aşkına?
“Zihnimden Cumhurbaşkanımız aleyhine hiçbir şey geçmeyecek” diye bir cümleyle devletin zarar görmemesinin nasıl bir ilintisi olabilir?
Bu ne acayip bir argüman? Bu ne tuhaf bir izah tarzı?
“'Çok büyük konuştum. Tutamayacağım bir söz verdim' desin”
Şöyle bir düşündüm, “Acaba bu işin özeleştirisi nasıl olur?” diye... Yeminini öyle kuvvetli etmiş, sözlerini öyle güçlü söylemiş ki... Ne yapsak, ne etsek kurtarmıyor. Keşke birazcık gevşek tutsaydı yeminini, belki bir çıkış bulmak daha kolay olabilirdi.
Ama neyse... Ben yine de şöyle bir çıkış yolu buldum:
Davutoğlu, çıksın desin ki:
“Çok büyük konuştum. Tutamayacağım bir söz verdim. Bırakın ağzımı, dilimi falan, zihnime bile ambargo koydum. Dostlar, Romalılar! Maalesef geldiğimiz bu noktada sözümden cayıyorum. Yeminimi bozuyorum. Allah affetsin.”
İşte bu, bir parça kurtarır. Ama kurtaran parçanın Davutoğlu'na bir faydası olur mu? İşte ondan emin değilim.