Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan S-400 açıklaması… ‘Öyle bir durum olamaz’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; Habertürk TV, Show TV ve Bloomberg HT ortak canlı yayınında Veyis Ateş ve Ece Üner'in sorularını yanıtladı.

Oluşturma Tarihi: 2019-03-14 23:02:04

Güncelleme Tarihi: 2019-03-14 23:02:04

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları:

— Tabii ben o zamanlarda da malum siyasetin içerisindeydim. Önemli bir konumdaydım. 1985 İstanbul İl Başkanlığı görevim başlamıştı. Ondan öncesinde Beyoğlu Belediye Başkanı adaylığım vardı. İl Başkanlığı süreci esnasında aynı zamanda o zamanki siyasi partimizin MKYK üyesiydim. Bu arada biz İstanbul'da özellikle de Bakırköy'den ayrılan ilçelerde belediye başkanlıklarını kazanmıştık. 5 tane ilçe başkanlığını almıştık. O belediyeler hala bizdedir. Bağcılar, Esenler, Güngören, Kağıthane, Sultanbeyli. Böyle bir belediyecilikte altyapı oluşmuştu. O günden bugüne arkadaşlarımız oraları hiçbir zaman kaptırmadılar. O belediyeler alındığı zaman çöp, çukurdu. Şu anda çok farklı bir belediyeciliğe gelindi. Siyasetteki bu sürece 1994 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile taçlandı. 1999 cezaevine malum bir şiir okuma nedeniyle cezaevine girişimiz. Çıktıktan sonra da hemen partimizi kurduk, 16 ay sonra da yüzde 34.4 oy oranıyla parlamentonun yüzde 63'ünü aldık. O zaman iki parti Meclis'e girebildi.

"CEZAEVİNDE İKEN YAKLAŞIK 10 BİN MEKTUBA CEVAP VERDİM"

— Mektuplar geliyor ama tüm gece sabah namazına kadar o mektuplara cevap yazıyordum. Yaklaşık 10 bine yakın mektuba cevap yazdım. Tabii bir de özene bezene yazdım. Yazım da benim fena değildir. Şimdi birçok yerde bu mektuplarla karşılaşıyorum. Bazıları çerçeveletmiş, bazıları bu halde getiriyorlar. Bakıyorsunuz kimisi avukat, kimisi doktor, kimisi mühendis olmuş, kimisi de partimin o illerde yöneticileri arasında yer alıyor. Bu tabii farklı bir duygu veriyor insana. O süreç olmasa biz bugünlere gelemezdik.

"BİZ SİYASETE ZEMBİLLE İNMEDİK! GENÇLİK KOLLARINDAN GELİYORUM"

— Türkiye'nin mukadderatıyla hep ilgilendim. Kendimi hiçbir zaman olaylardan tecrit etmedim. Memleketimin karşı karşıya kaldığı bağımlılık tuzağıyla hep mücadele ettim. Daima ülkemi büyütmek, özgürleştirmek ve bu mücadelede benim payım ne olur, nerelere nasıl varırız, hele hele milletime hizmet yolunda ülkemde nerelere nasıl varırız? Bir taraftan da terörle mücadele. 40 yıla varan bir süreçte bir terör belası var. Bu mücadelede yerim ne olabilir? Bunun için de en önemli alan siyasettir. Siyasette de bizler tabii ta gençlik kollarından itibaren siyasetin içerisinde yer aldık. Zembille siyaset alanına girmedim. Beyoğlu'nda ilçe başkanlığı, ardından il başkanlığı ve adaylıklar. Belediye başkanlığı sonra mâlum eskilerin medrese-i yusufiye dedikleri cezaevi. Daha sonra bugünkü partimizi kurduk. 17 yıldan beri partimiz her girdiği seçimden birinci parti olarak çıktı. Bu başarı ve grafik aynen bu şekilde devam ediyor. Bu seçimlerde meydanlarda halkımın teveccühünü çok çok iyi görüyorum. İnanıyorum ki, artık final dönemine giriyoruz. Hele hele şimdi Ankara, İstanbul, İzmir mitinglerini yapacağız. Bu mitinglerde sayın Bahçeli ile Cumhur İttifakı'nın iki tarafı olarak birlikte olacağız. İnanıyorum ki oradaki mesajlarımız sürece pik yaptıracaktır.

"BUGÜN VESAYETÇİLER ARTIK İKTİDARDA DEĞİL VE OLAMAYACAKLAR"

— Hep halkımızla içiçe olduk. Hiçbir zaman kibir sahibi olmadık. Tevazu içinde olduk. Bizimle beraber halk iktidarda. Daha önce halkın iktidarı diye bir şey yoktu. Halkçıyım diyerek halkçı olunmuyor. Oy varsa hizmet var demek suretiyle bir büyükşehirin belediye başkanı olacaksın, sonra halkçı olacaksın, böyle halkçılık olmaz. Halkımız bizi aldı buralara getirdi. Biz de halkımızı bu ülkede iktidarın merkezine taşıdık. Bugün vesayetçiler artık kesinlikle iktidarda değil ve olamayacaklar da ama halkımız iktidarda ve iktidar olmaya da devam edecek.

"MERHUM ERBAKAN, TÜRKEŞ, DEMİREL BAŞKANLIK SİSTEMİNİ İSTEDİ"

— Osmanlı'ya kadar gidebiliriz. Bizim getirdiğimiz sistem Osmanlı'dan itibaren çalışan ve daha sonra da gelen siyasetçilerin bu konuda beklendikleri bir zamanlama vardı. Başkanlık sistemini getirmek. Aslında Gazi Mustafa Kemal başkanlık sistemiyle yönetmiştir. Bunu kimse dillendirmiyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türkiye'nin demokratik sisteminin en güçlü projelerinden biridir. Bunu Demirel, merhum Erbakan, merhum Türkeş dillendirdi. Türk siyasetinde vesayetçi odaklarla mücadele etmiş bütün siyasilerin yeni bir sistemi talep ettiği olmuştur. Aslında belediye başkanlıklarına, hele hele büyükşehirlerde bakarsanız, bunlar başkanlık sistemidir. Bunun getirisi ülke, millet için çok çok daha farklıdır, faydalıdır. Bu anında hemen neticesini vermeye başlar mı? Tabii anında bu neticeyi vermeyecek. Sistemler ülkelerde on yıllar alır. Biz şu anda öyle çalışıyoruz ki, dikkat ederseniz kabinem ağırlıklı bürokrat, teknokratlardan oluşan bir kabine değil. Piyasa deneyimi gayet ileri olan arkadaşlarımdan oluşuyor. İstiyoruz ki, bürokratik vesayeti de ortadan kaldırmamız lazım. Bunu başarabilirsek o zaman netice almamız daha da hızlanacaktır. Buradaki hedef daha az bürokrasi, güçlü yürütme, hızlı karar alma imkanıdır.

"ANA MUHALEFETİN BAŞI 'YPG GELİP BİZİ Mİ VURACAK' DİYOR…"

— Herhalde terörle mücadelede 40 yılı devirdik. Bu süreç içerisinde çok büyük kayıplar verdik. Asker, polis, sivil vatandaşlarımız var. 40 bini aştı. Türkiye güçlenip, bağımsız adımlar attıkça bir yıpratma savaşıyla hep karşı karşıya kaldı. Beka savaşında en önemli muhataplar belli. İçeride PKK ile çok ciddi mücadeleler veriliyor. DEAŞ, DHKP-C, FETÖ var. PKK'nın yan kolları YPG/PYD gibi terör örgütleri var. Bu aslında baka mücadelesinin terör koalisyonuna bir tanım getiriyor. Bunlara karşı mücadele verilmemesi düşünebilir mi? Muhalefet, Türkiye'nin beka mücadelesi diye bir sorunu yok diyor. Peki PKK'yı, PYD'yi, DEAŞ'ı, FETÖ'yü nereye koyacaksın? Bunlar olmadan yaşanan bir Türkiye var mı diyeceksiniz? Ana muhalefetin başındaki zat Türkiye'nin beka sorunu yoktur diyor. Suriye'deki YPG oradan gelip de bizi mi vuracak diyor. Böyle bir yanlış olamaz. Ana muhalefetin başında olacaksın, Türkiye'de YPG tehdidinin olmadığını ve beka sorununun olmadığını ifade edeceksin.

"KİMSE BİZE ASKERİ, POLİSİ ÇEK DİYEMEZ"

— Demokrasi yerelde başlar. Demokrasi genelde başlamaz. Demokrasiyi yerelde hazmedemezsiniz genelde bunu yaşayamaz ve hazmettiremezsiniz. Şu anda hem merkezi yönetimde hem de şu anda Türkiye'nin genelinde kahir ekseriyetinde yerelde de şu anda biz belediye başkanlıklarını elinde tutan bir iktidarız. Her iki pencereden bakıyoruz hesaba yaparken. Bir defa beka meselesi yok diyerek önümüzdeki gerçeği sulandırmaya karşı bu işin ne kadar ciddi olduğunu dillendirmeye mecburuz. Tehlike sınırımıza kadar dayanmışken kimse bizden susmamızı bekleyemez. Kimse bize polisini, askerini çek bir kenara, bütün bu Güneydoğu'daki sürdüren korucularımızı çek bir kenara diyemez. Mücadeleyi sonuna kadar vereceğiz. Cudi, Gabar, Tendürek, Kandil'de inlerine gireceğiz dedim, girdik, girmeye de devam edeceğiz. Benim vatandaşımın huzur bulması lazım. Huzur olmazsa biz huzur bulamayız. İşin üzerine üzerine gidiyoruz. Bu noktada silahlı kuvvetlerimiz, polisimiz, korucularımız ölümüne ölümüne hassasiyeti gösteriyorlar. Kar, kış, bora, fırtına demeden işin üzerindeler. Şırnak'taydım, Hakkari'ye geçtim. Artık halkımın da çok daha farklı bir noktaya geldiğini gördüm. Hakkari'de kar kalkmamıştı, meydan tıklım tıklım doluydu. Kayyumlarla gerçekten oralarda çok çok güzel yatırımlar yapılmış.

"KAYYUMLARA ÇOK ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUM"

— Verdiğimiz paralar Kandil'e değil halka gitmiş. Altyapı, üstyapıya gitmiş. Ankara'da büyükşehir belediye başkan adayı olan Mehmet Özhaseki kardeşim bizim Çevre Şehircilik Bakanımızdı. Bütün o bölgedeki kentsel değişim, dönüşümleri o yürüttü. Şimdi binlerce konutla, altyapıyla buralarda ne yağmur suyu kanalları, ne içme suyu kanalları yoktu. Şimdi kayyum sistemine geçip bunlar yapıldı. Ben Hakkari'nin afedersiniz caddelerinden atık suların aktığı zamanı bilirim. Benim orada yaşayan vatandaşım bu pisliğe mahkum edilmeye layık mı? Oradan oy çıksın çıkmasın, biz dedik batıda ne varsa orada olması lazım. Onun için ben kayyum arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, işi ciddi tuttular. Şimdi biz bütün bu sınavları başarıyla vermiş olan böyle bir ismi de Mehmet Özhaseki'yi Ankaramıza, başkentimize layık gördük.

"SENİN BEDDUAN TUTMAZ! SENİN ORTAĞIN HDP'DİR, İYİ PARTİ'DİR"

— Kuru kuruya beddua etmenin anlamı yok. Söyle bana arkadaşını söyleyeyim sana kim olduğunu. Şu anda CHP, HDP ile ortak mı? Sözde İYİ Parti'yle, Saadet Partisi'yle ittifak halinde mi? Ben bunlara dörtlü çete diyorum. şu anda İstanbul'da HDP'nin adayı var mı, sözde İYİ Parti'nin var mı? Yok. Bazı yerlerde Saadet aday çıkarmış. Doğu, Güneydoğu'ya gidelim. Orada sözde İYİ Parti ile HDP'nin adayı var, CHP'nin yok. Bu oluşumun adı sayın Bahçeli'nin ifadesiyle zillet, benim ifademle illet ittifakıdır. Şimdi 'kim teröre destek veriyorsa Allah belasını versin' diyor. Senin bedduan tutmaz ki. Sen bunlarla beraber yürüdün. Bütün bu yerel seçimde senin ortağın HDP'dir, sözde İYİ Parti'dir. HDP'nin arkasındaki güç kimdir? PKK'dır.

"MERAL AKŞENER DENİZLİ'DE ÇOK CİDDİ BİR YANLIŞ YAPTI"

— Şu anda ben hiçbir siyasi partiye oy verene terörist ifadesini kullanmadım. Zira siyasetin bu kadar acemisi değilim. Şu anda siyasetin içinde olanların hepsinden çok daha tecrübeliyim. Bu genel başkanların hepsi, benimle tecrübede yarışamaz. Gençlik kollarından itibaren siyasetin içinde olan birisiyim. Buradaki olaya baktığımızda, sözde İYİ Parti denilen hanımefendi sürekli partilerini değiştire değiştire en son buraya gelmiş ve kendi partisinden bir ara ayrılacağını söyledi ve partisine geri döndü. Ben kendisini ademe mahkum ederken bana sataşması olmuyordu. Denizli'de çok ciddi bir yanlış yaptı. Cumhurbaşkanının terörist dediği Denizliler dedi. Ardından Aydın'a geçti, Cumhurbaşkanının terörist dediği Aydınlı vatandaşlarım, ifadesini kullandı. Tayyip Erdoğan böyle bir şeye tahammül edemez. Hiçbir vatandaşıma kalkıp da terörist diyecek kadar bu işlerin farkında olmayacak birisi değilim, daha kaba bir ifadeyle enayi değilim.

"EDİRNE CEZAEVİ'NDE YATAN KİŞİ 53 KİŞİNİN ÖLÜMÜNDEN SORUMLU"

— Şu anda Edirne'de birçok yerde cezaevinde olan bu adamların hepsi bir teröristin tanımı neyse bunlarda o var. Şu izlediğiniz videoda gördüğünüz gibi bir defa bölücü terör eylemlerinden dolayı cezaevinde olan çok daha ileri gidiyorum Diyarbakır'da 53 vatandaşımızın ölümüne neden olan bir kişi var. Şu anda bu Edirne'de cezaevinde. Benim terörist dediklerim bunlar. Öbür tarafta 'Biz sırtımızı PYD'ye, YPG'ye dayadık' diyor. Bu da eş başkan. Öbürü, 'Bize kaleş uzatanlara şunu yaparız' diyor. Diğeri 'Terörle mücadele yasası kaldırmazsa savaş kapıdadır' diyor. Savaş çığırtkanlığı yapıyor. Türkiye'de Kürdistan var mı? Irak'ın kuzeyinde var. Çok seviyorsan oraya git. Türkiye'de böyle bir bölge yok. Bunların hedefi ülkemizi bölmek. Biz Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü için canımızı vermeye hazırız.

"O BÖLGEDE FETRET DÖNEMİ BİTTİ! ŞİMDİ ASLINA RÜCU EDECEK"

— Anayasayı tanımayan bu adamlar cirit atıyor bu ülkede. Ben bunlara terörist diyorum. Bunlara dahi oy verenlere terörist demem. Biz orada bir zamanlar bir numaralı partiydik. Şimdi yine o noktaya geleceğiz. Bölgede korkuya dayalı oluşmuş bir yapı var. Terör çığırtkanlığı yaparak içeride olduğu halde bölücü terör örgütünün başının heykelini dikecekmiş. Öbür tarafta oyunuzu verirken filancayı hatırlayın diyor. Şunu söylemekle bir sinyal verebilirim. Diyarbakır mitingi muhteşemdi. Balkonlarda, caddelerde insanların ilgisi çok çok farklıydı. Gençlik yıllarımda seçim kazanmıştık. O zamanki heyecan neyse oraya dönüş var. Şimdi fetret devri geçti. Şimdi bu devri aslına rücu ettireceğiz. Malatya tek kelimeyle muhteşem. Bölgenin genelini aldığımızda yine oralarda birinci partiyiz. Kürt, Türk, Arap, Çerkez, Laz, Roman diye bir ayırım yok. Biz yaradanı yaradandan ötürü sevdik. Bölgeye gitmeyi çekinmiyoruz ve gideceğiz.

"HEPİNİZ DÜDÜKLERİNİZLE ORAYA GELİYORSUNUZ"

— ki kere iki dört. Twitlerde bazı mesajlarda garip garip şeyler var. Ana muhalefetin sözcüsü bu polislere karşı yapılmış bir tepkidir diyor. Bir defa bu hazırlık nereden? Hepiniz düdüklerinizle oraya geliyorsunuz, ezan okunuyor bunlar öttürülmeye başlıyor. Bu milletin kırmızı çizgisi ezan, bayrak ve vatandır. Bundan taviz yok. Değerlerimize yönelik her türlü saldırı beka tartışmasından bağımsız düşünülemez. Bu olayı duyunca Ankara'daydım. Hemen valimizle bağlantı kurdum. Toplantı ve gösteri yürüyüşleriyle alakalı bir müracaatları var mı? Dediler ki, yok. Bunlarda zerre kadar düşünce olsa hemen valiliğe müracaatını yaparsın, size uygun yerlerde yürüyüş, toplantı için size izini verir, orada toplantınızı, gösterinizi yaparsınız. Ben istediğim yerde yaparım dersen, hayır! O bir defa kamu düzenini bozmaya yönelik eylemdir. İstiklal Caddesi'nin değişik yerlerinden buraya girmeye çalıştılar. Gezi olaylarında da bunu yaptılar. Cam çerçeve kırdılar. Otobüsü yaktılar, Türk bayrağını yaktılar. Biz buna olumlu mu bakacağız.

"TAKSİM'DE CHP BAYRAKLARI İLE O PAÇAVRALAR YAN YANAYDI"

— Zaten onların ezana, bayrağa saygısı yok. Ben meydanlarda da gösteriyorum. Gezi olaylarında CHP'nin bayrakları ile diğer malum kolkola gezdikleri siyasi hareketin paçavraları yanyana Taksim meydanına çekildi. Atatürk anıtının olduğu yere çekildi. Bunları görmeyelim mi? Aynı meydanda bayrağımız yakıldı. Bunları görmeyelim mi? Bunlar ezan saatinde bunu planlıyorlar. Müracaatın olmadığı gibi bu şekilde gösteri ve yürüyüşlere müsait olmayan bir yerde bunu yapıyorsunuz. Akşam 19.00 civarında bunu yapıyorsunuz. Eğer bu ülke hukuk devleti ise herşeyin hukuk içerisinde yürütülmesi gerekir. Bu hukuk bana hangi hakları tanıyorsa vatandaş olarak buna uymak zorundayım. Polis, jandarma vatandaş daha huzur içinde yaşamı sürdürsün diye var.

"ŞANLIURFA'DA BİZ DE KADINLAR GÜNÜ'NÜ KUTLADIK"

— Orada CHP'li bir kadın, geçmişte ezana karşı tivit atmış birisi. Bunlar bayrak, ezan düşmanı. Kadınların arkasına saklanarak adeta siyasi bir kumpanya düzenlemeye kalktılar. Bir yerde bu işi açık tutarsanız bunun önüne geçemezsiniz. Biz de 8 Mart Kadınlar Günü'nü kutladık. Şanlıurfa'da kutladık. Salon tıklım tıklım doldu. Sanatçılarımız geldiler, kendi sunumlarını yaptılar. Biz de konuşmalarımızı yaptık. Bunu böyle de yapabilirlerdi. Ama onlarda böyle bir anlayış yok.

"ALİBEYKÖY'DEKİ TAŞ OCAĞI'NA HALİÇ'İN ÇAMURUNU TAŞIDIK"

— Şu anda İzmir körfezi kokudan geçilmiyor. Mevcut belediye orada böyle bir temizlik harekatına girmiş değil. Haliç için bize enteresan teklifler geldi. Burayı biz dolgu merkezi haline getirelim. Hafriyatları buraya dökelim, bu gidişle burada kayma olabilir, felaketler yaşarız. Biz birçok yerde uluslararası camiayla irtibatlar kurduk. Neticede biz burayı temizleriz, siz bize yeter ki, buradan çıkacak çamuru, balçığı nereye naklederiz, yardımcı olun. Alibeyköy'de devasa taş ocağı vardı. Kullanılmaz durumdaydı. 9,5 kilometre Haliç'ten oraya mesafe vardı. Pompaj sistemleriyle balçığı, çamuru oraya pompaladık. Fen İşleri'ne bakan genel sekreter yardımcım Prof. Dr. Adem Baştürk hocamız vardı. Kendisi ilgileniyordu. Burada adeta tülbent gibi yaygın bir şey var, bu tülbentin üzerinde balçık kalıyor. Oradan süzülen kirli su tekrar diğer bir pompajla Haliç'e aktarılıyor.

"SANDALLAR EYÜP SULTAN'DAN SÜTLÜCE'YE GEÇEMEZ HALDEYDİ"

— Şimdi orada devasa bir oyun parkı var. Orası bu sayede oldu. Oradaki suyu havalandırmanız lazım. Mikrobiyolojik teknikler kullanıldı. Unkapanı köprüsünün öbür tarafında yaptık sistemi. Bu defa Boğaz'dan suyu Haliç'e aktardık. Oradan gelen deniz suyu ile bir sirkülasyon başlattık. Haliç'te artık balık tutulabilir hale geldi. Bazıları yüzmeye bile giriyor oraya. Ben oranın çocuğu olduğum için, Kasımpaşa'da doğup büyüdüm. Şu anda herhalde ölmüştür, Ali İpar diye bir armatör vardı. Üç gemisine el konulmuştu. O gemiler oradaydı. O gemilerin arasından sandallarla Fener'e geçerdik. Haliç sandallar Eyüp Sultan'dan Sütlüce'ye geçemez hale gelmişti. Onlar aşıldı. Bizim Sültüce Kongre Merkezi'ni yaptığımız yer kesimhaneydi. Sakatat vs. oradaydı, kokudan geçilmezdi. Biz burayı güzel bir kongre merkezi yapalım dedik. Tarihi noktada hakikaten bir abide. Çevre süratle kentsel bir dönüşüm yaşadı.

"2040 YILINA KADAR SU SORUNU OLMAYACAK! BU RUH ORADAN GELİYOR"

— Bu ruh adayımız Binali Yıldırım Bey. Benim o zaman İDO genel müdürümdü. Güçlü bir kadromuz vardı. İSKİ'nin başında Veysel Eroğlu bey vardı. İstanbul susuzdu. O zaman doğanlar, o zaman oy kullanamayanlar İstanbul'un susuzluğunu bilmiyorlar, çöp dağlarını, hava kirliliğini bilmiyorlar. Bizler suyu 194 kilometreden Istranca tarafından getirdik. Aynı şekilde bir o kadar uzaklıkta Melen'den Anadolu yakasına getirdik suyu. Bir tarafta bir sıkıntı yaşarsak diğer taraftan takviye yapalım. Boğazın altından hat geçirdik. Bir tarafta bir sıkıntı yaşarsak deplase edelim. O zamanlar dedik ki, '2040'a kadar İstanbul'un su sorunu olmayacak'. Bu ruh oradan geliyor. CHP zihniyeti tankerlerle su getiriyordu. Benim garip vatandaşım oradan su kapabiliyorsa su kapıyordu. O zamanki CHP belediye başkanı bulutları bombalamayı kafaya koydu. Sonra Yalova'dan tankerlerle getirmeye kalktı, o su Kuruçeşme'ye anca yeter.

"DENİZİN ALTINDAN AVRUPA VE ASYA'YI İKİ ŞEKİLDE BAĞLADIK"

— Çöp dağları vardı, vahşi depolama vardı. Biz modern depolamayı kurduk. Hava kirliliği vardı. Gazeteler maske dağıtıyordu. Ben cezaevine girdiğimde 1 milyon 250 bin haneye doğalgazı ulaştırmıştık. Sayın Sözen'den 50 bin haneye ulaşılmışken görevi devraldım. Ümraniye'de çöp dağı patladı, 39 vatandaşımız orada öldü. Onun için çöp, çukur, çamur diyoruz. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar da var. Bunların tam aksine bizim yerel yönetimdeki belediyecilik ruhumuzdur. En basitinden Allah rahmet etsin, merhum Demirel ile 1. köprü, merhum Özal'la 2. köprü, biz üçüncü köprüyü yaptık. Biz denizin altına yine girmiyoruz dedik. Marmaray'ı denizin altına yaptık. Sadece raylı sistem olmaz, lastikli sistem için de Avrasya Tüneli'ni yaptık. Bu AK Parti'nin yerel yönetimdeki ruhudur.

"KANALİSTANBUL İSTANBULUMUZA AYRI BİR GÜZELLİK KATACAK"

— İstanbul-İzmir arası 3,5 saate düşecek. Kanalistanbul'la ilgili olarak inşallah bu yıl içerisinde ihalesini yapacağız. O da İstanbulumuza ayrı bir zenginlik katacak. Kanalistanbul adeta Suveyş, Panaman'dan sonra çok daha farklı bir proje olarak hazırlandı. Proje muhteşem. Planlı bir yapılanmanın da olacağı bir proje olduğu için İstanbulumuza ayrı bir güzellik katacak.

"2019'DA EKONOMİMİZ ILIMLI BİR TOPARLANMAYA İŞARET EDİYOR"

— Artık bu krizler geride kaldı. 2019 tam aksine ateşlemenin yapılacağı, kalkınmanın çok daha iyi noktada olacağı yıl. 2019 güncel verileri ekonominin ılımlı bir toparlanma eğilimine işaret ediyor. Artan ihracat ve turizm gelirleri var. Bunlar büyümeyi besleyen ana kalemler. Nisan itibarıyla yapısal reformlarla süreci güçlendireceğiz. Cari açığı azaltıyoruz, katma değer üretimini de arttıracağız. Milletimizin refahını yükseltecek politikaları emin adımlarla uygulamaya devam edeceğiz. Bizim petrole vs. bağımlılığımızı cari açığımızı olumsuz etkileyen faktörlerdir. Savunma sanayinde attığımız adımlar kendi yerli üretimine geçişimimiz lehteki dönüşümümüzdür. Savunma sanayi ürünlerinde geçen yıl yaklaşık 2,5 milyar dolar gibi girdimiz var. Bu gittikçe artacak. Şu anda sermaye piyasalarına baktığımızda ilk iki ay içerisinde giriş 600 milyon doları buldu. Yatırımcının bu noktadaki algısı olumlu istikamette gelişiyor. Muhalefet bizim ülkemizde içimizdeki en büyük olumsuz tetikçi. Bunun gayreti içindeler.

"IMF'YE BORCU ÖDEDİK, DAHA SONRA IMF BİZDEN BORÇ İSTEDİ"

— Küresel ekonomide artan zorluklara rağmen Türkiye ekonomisi ikinci çeyrekten itibaren pozitif tabloyu yakalacaktır. Her şeyden önce IMF'in bizim kapımızı çaldığı dönem CHP iktidarı dönemidir. İktidara geldiğimizde 23,5 milyar dolar borçla devraldık. 2013 Mayıs'ında IMF'e borcu bitirdik. IMF bizden borç istedi, 5 milyar Avro. Arkadaşlar sordu, verin dedim. Ama dedi, bugün borç alan yarın talimat alır. Baktılar ki çılgın Türkler geliyor IMF o borcu almadı. Biz borcu sıfırladık. Merkez Bankamızın tırmanışı devam etti. Döviz rezervi 100 milyar doları yakaladı. Şimdi biz onu 136 milyar dolar çıtaydı, orayı geçeceğiz.