Başkanlı kürsüsünden konuşan TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder'in sözleri birçok sol ve DEM Parti yanlısı sitede haber oldu.
DEM Parti'nin TBMM'deki sıralarına gidip el sıkışan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bugün de terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan'a çağrıda bulundu.
Grup toplantısında konuşan Bahçeli, "Türkiye'ye getirilirken 'Her türlü hizmete hazırım' diyen teröristbaşı buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin" ifadelerini kullandı.
MHP'den gelen dikkat çeken hamlelerin ardından yeni Çözüm Süreci olacak söylentileri ortaya çıktı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ise "Ana dilini konuştukları için milyonlarca vatandaşımız ötekileştirildi" ifadelerini kullanması dikkat çekti.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER'DEN TEŞEKKÜR
Bu açıklamaların arından TBMM'nin yeni döneminde Meclis oturumuna başkanlık eden DEM Partili Sırrı Süreyya Önder, dikkat çeken bir açılış yaptı.
Bahçeli ve Erdoğan'a teşekkür eden Önder, şu ifadeleri kullandı:
"Ülkemiz önemli bir eşikte duruyor. Gerek bölgesel koşullar, gerek kendi iç koşullarımız. Bu itibara bu itibarla barışa gönül indiren, konuşmanın bu meclisin temel işi olduğunu öklü tarihi meselemizi eee ilk defa bir konuşma eksenine, tartışma eksenine çekmeye çalışan Sayın Cumhurbaşkanı'na, Sayın Devlet Bahçeli'ye ve barış meselesinde gönül indiren herkese şahsi olarak bu konuda bedel ödemiş ama şerefini bedelinden daha fazla önemseyen bir kardeşiniz olarak şahsım adına hepsine teşekkür etmek istiyorum.
Bu konuda da temel yaklaşımımız "Hayır söyleyeceksen söyle, yoksa sus" gibi bir noktadan bir düsturdan yola çıkmamız gerektiğini düşünüyorum. Konuşmak kendi fikirlerimizi karşıdan duymak anlamına gelmez. Fakat açık bir el, elde herhangi bir tokalaşmanın tarihidir bu. Elinizi açtığınızda yani elimde kötü bir şey yok anlamına gelir. Bunu kıymetlendiren ve bundan sonra kıymetlendirecek, katkı sunacak, öneri ve itirazlarını dile getirecek herkese de tarih önünde şüphesiz teşekkürlerimi ve şükran duygularımı belirtmek istedim. Barışın en önemli özelliği kaybedeninin olmamasıdır. Barışta herkes kazanır. Yeter ki dayatmalarla kendi fikrimizi ve kalıplarımızı karşıdan aynı şekilde görmek istememekle işe başlayalım.
Bu çözülürse bu memleketin bütün sorunları çözülmeye başlar. İyi niyeti aşan bir boyutu var. Tecrübelerimle söylüyorum ki o da ciddiyettir. Bunu kahvehane literatürüyle tartışamayız. Bunu kendi oluşmuş sabit düşüncelerimizle de tartışamayız. Bunda en etkili dil, gönül dilidir, akıl dilidir. İnanıyorum ki bundan sonra bu çaba bu minval üzere yürür ve gelişir"