Al Jazeera'dan Ayşe Karabat'ın analizine göre; Davutoğlu'nun 4-5 Mart'ta gerçekleştirdiği Tahran ziyaretinde iki ülkenin yetkilileri de ‘güçlü ve yeni bir dönemin gerekliliğinden' söz ettiler sık sık. Zira, Türkiye ve İran'ın ilişkileri son bir kaç yıldır hem siyasal olarak hem de ticari olarak düşüşte. Başta Suriye olmak üzere, Irak ve Yemen konusunda da derin görüş ayrılıkları var. 2012'de 22 milyar dolar olan ticaret hacmi de, gittikçe azalarak 2015 yılında on milyar civarına indi.
İran Cumhurbaşkanı 1. Yardımcısı İsak Cihangiri, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Türk-İran İş Konseyi ile bir araya gelen Davutoğlu'nun bu zor tabloyu aşmak için ekonomi alanında önerisi, iki ülkenin tek bir ülke gibi hareket etmesini sağlayacak zihin değişikliği.
GÜÇLÜ BİR DÖNEM İÇİN 3 UNSUR
Türkiye ve İran ekonomilerini ‘birbirini tamamlayan puzzle (yapboz) parçaları' olarak tanımlayan Davutoğlu'na göre, Türk mallarının İran'da satılması ya da İran mallarının Türkiye'de satılmasının dışına çıkılmalı. Onun yerine Türk malları İran'da, İran malları da Türkiye'de üretilmeli.
Benzer bir biçimde İran enerji kaynakları zengin, Türkiye'de enerji alan ve enerji geçişini sağlayan bir ülke olabilir ama, iki ülke enerji konusunda ortak yatırımlar, projeler üretmeli. Aynı şekilde Türkiye, yalnızca İranlı turist ağırlayan bir ülke değil, İran'da, İranlı ortaklarla turizm yatırımı yapan bir ülke olmalı.
Davutoğlu'na göre, böyle bir zihin değişikliğini mümkün kılacak üç unsur var; iki ülke ekonomilerinin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olması, her iki ülkede de bu yönde güçlü bir siyasi irade olması ve bu yatırımları gerçekleştirecek dinamik yatırımcı kesimin olması.
İRAN'IN İSTEĞİ
Kendisine yönelik ambargolar kalktıktan sonra, İran ülkeye yabancı yatırım çekmek istiyor. En azından pragmatistliği ile bilenen İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin amacı bu. Bunu gerçekleştirebilmek için, ekonomik reformları destekleyecek bir Meclis'e ihtiyaç duyuyordu çünkü 26 Şubat'ta yapılan seçimlere kadar Meclis'te muhafazakarlar çoğunluktaydı. Seçimler, Ruhani'nin elini rahatlattı. Davutoğlu da, İran seçimlerinin önemine konuşmalarında dikkat çekti.
İran hükümeti her ne kadar yabancı yatırımcılar için uygun bir ortam oluşturacak ekonomik reformlar yapmak istese de, bu konuda hiç acele etmeyecek gibi görünüyor. Ayrıca, korumacı ekonomik yapısını da hemen değiştirmesi beklenmemeli. Zira, İran'daki sistemin bel kemiğini oluşturan güçlerden biri olan tüccar sınıfı, köklü bir değişime hazır değil. İran ekonomisinin ürettiği bazı ürünler de, dış rekabette dayanabilecek kalitede değil. Bütün bunları göz önüne alan İran da, kontrollü değişiklikler yapmak istiyor ve daha çok da ortak yatırımlarla ilerlemek, tüketen değil, rekabet edecek seviyede üreten bir ülke olmak istiyor. Dolayısıyla Davutoğlu'nun ortaya attığı ‘ekonomide tek bir ülke gibi düşünen yeni dönem' İranlı muhatapları tarafından da desteklendi.
VEFA BEKLENTİSİ
Davutoğlu'nun görüşmelerinde hatırlattığı başka bir nokta da, İran'a ambargo uygulanırken, Türkiye'nin İran'ın yanında durduğu gerçeği.
Davutoğlu, “Yaptırımlara karşı çıktık, çünkü biz İran'ın potansiyeline inandık, yaptırımları destekleyenler şimdi kafileler halinde İran'a turlar tertip ediyorlar. İran'ın bunu iyi değerlendireceğini düşünüyorum,” diyerek Türkiye'nin vefa beklentisini de ortaya koydu. İran Cumhurbaşkanı 1. Yardımcısı Cihangiri de, Türkiye'nin zor zamanlardaki desteği için teşekkür etti.
Cihangiri de ülkesinin her yıl işgücü piyasasına katılan bir milyon gence iş bulmak zorunda olduğunu anımsattı, ülkesinin büyük yatırımlara ihtiyaç duyduğunun altını çizdi ve şunları söyledi: “Eğer başarılı olmak istiyorsak, güvenebileceğimiz ortaklar aramız gerek. Türklerden daha iyi yatırımcı nerede buluruz?”
PROJELER YENİ, SORUNLAR ESKİ
Zihin değişimi üzerine kurulması hedeflenen bu yeni dönemde iki ülkenin gerçekleştirmeyi planladığı projeler arasında ortak yatırımların yanı sıra, limanları entegre hâle getirmek, İstanbul ve Tahran Borsalarını entegre hâle getirmek de var.
Cihangiri Davutoğlu'nun ziyareti sırasında, ekonomik işbirliği için yapılacakların yol haritası çıkarıldığını söyledi. Yol haritasında lojistik destekleri geliştirmek, bankacılık sektöründe uyum sağlamak, gümrük kapılarını düzenlemek de var.
Cihangiri'ye göre, yol haritası uygulamaya konulursa, iki ülkenin ticaret hacmi çok kısa bir sürede 30 milyar dolara çıkabilir.
Ancak hem Davutoğlu'nun, hem de Cihangiri'nin altını çizdiği bir sorun hâlâ duruyor. O da İran'ın kırtasiyeciliği ve bürokrasisi. Davutoğlu bu sorunu aşmak için her iki tarafın da kararlı olduğunu, gerekirse, birbirlerini telefonla arayarak bunu aşmaya çalışacaklarını anlattı.
İran bürokrasinin önemli bir bölümünü ekonomik alanda da etkin İran Devrim Muhafızları ve onlara bağlı güçler oluşturuyor. SETA'nın ‘2105'te Türkiye' raporuna göre, İran'ın geçen yıl Avrupa'ya doğalgazı, Türkiye üzerinden değil de, doğalgazı sıvılaştırarak satma arayışlarının arkasında İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun hakim konumunu kaybetmek istememesi var. İran'daki bu güç, dış politikada özellikle Ankara ve Tahran'ın zıt düşündüğü Suriye politikasında belirleyici.
SETA raporunda, ‘Bu durum, Irak ve Suriye sorunlarında taban tabana zıt konumlarda bulunan Türkiye ve İran ilişkilerinde siyasi anlaşmazlığın ekonomiyi etkileme potansiyeline işaret etmektedir' görüşüne yer veriliyor.
SURİYE'DE 5 İLKE
Davutoğlu da İranlı muhatapları da siyasal konularda görüş ayrılıkları yaşadıklarını gizlemedi. Bu görüş ayrılıklarını da samimi bir biçimde ele aldıklarını ifade etti. Davutoğlu, ‘bu kendi tasnifim ama İran ile Suriye konusunda 5 ilkede anlaştık' diyerek, en azından ortak hareket edilecek konuları sıraladı; Bölge sorunları bölge ülkeleri tarafından çözülmeli, bölge dışı aktörler belirleyici olmamalı; Suriye'nin toprak bütünlüğü korunmalı; ateşkes desteklenmeli; ortaya çıkacak siyasi tablonun temsil kabiliyeti yüksek olmalı; hem IŞİD hem de PKK'ya karşı işbirliği sağlanmalı.
STRATEJİK SABIR
İran gibi doğal kaynaklar açısından zengin, büyük ekonomik potansiyele sahip bir ülkenin, dış dünyaya açılması gerçekten de kolay kolay tekrarlanan bir fırsat değil. Ancak İran da, temkinli gitmekten, güvenilir ortaklarla hareket etmekten yana. İran'ın sistemi, kırtasiyeciliği, ağır hareket etmesi göz önüne alınınca, bir Türk Dışişleri yetkilisinin söylediği gibi stratejik sabır gerektiriyor. Türkiye'nin böyle bir sabra İran'a yönelik ambargolar sırasında İran'ın yanında durarak, şimdi de zihin değişikliğine dayalı yeni dönem önererek sahip olduğunu gösterdi. İran'ın benzer bir yeteneğe sahip olup olmadığını ise zaman gösterecek.