Demir: Milli savaş uçağının filo olarak kullanılması 2028-2029 gibi düşünülüyor
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, milli savaş uçağının Türk Silahlı Kuvvetlerinde gönül rahatlığıyla bir filo olarak kullanılmasının 2028-2029 gibi düşünüldüğünü bildirdi.

Oluşturma Tarihi: 2019-12-02 16:27:10

Güncelleme Tarihi: 2019-12-02 16:27:10

Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, Savunma ve Havacılık Sanayi İhracatçılar Birliği tarafından düzenlenen "Savunma ve Havacılık Sanayiinde Küresel Stratejiler Konferansı" kapsamında bir araya geldiği basın mensuplarının sorularını cevapladı.

Savunma ve havacılık ihracatında erişilecek rakamların Türkiye'nin dünyadaki etkinliğinin, teknoloji konusundaki derinliğinin ispatı ve duyurulması anlamına geldiğini belirten Demir, bunun ülkenin yurt dışındaki teknoloji seviyesi algısını da değiştireceğini söyledi.

Demir, burada geliştirilen teknoloji ve modellerin diğer sektörlere de olumlu etki edeceğini vurguladı.

Elektrikli otomobil konusunda yürütülen çalışmalara savunma sanayisinin katkıda bulunabileceğini ifade eden Demir, bunun yanında savunma sanayisinin de bu çalışmalardan yararlanması ve birlikte Ar-Ge yapılmasının mümkün olduğunu dile getirdi. Demir, "Savunma sanayisinde kullandığımız bazı ürünlerde elektrikli motorların geleceğini biliyoruz. Bu konuda geleceğe yönelik bazı çalışmalarımız var." dedi.

Savunma sanayisinde yurt dışından temin edilen ürünlerle ilgili sorular üzerine Demir, şöyle konuştu:

"Son dönemde çeşitli taleplerde yavaşlamalar, süre uzatmaları, bazı ürünlerin gönderilmemesi gibi tavırlarla karşılaştık. Bunlar uzun vadede bizim için faydalı oldu. Alt bileşenlerdeki çok detay ürünlerde dikkatimizden kaçmış bir konunun yabancı bağımlılığını gördüğümüzde yerlileştirmekle ilgili derhal harekete geçme fırsatı bulduk. 'Şunu geciktiririz, bunu sonra veririz' veya 'vermeyiz' gibi tavırlar bizim için işaret fişeği anlamına geliyor. Bunu duyunca bir anlamda uyanmış oluyoruz. Bazen şirketler bu yabancı bileşenleri gözden kaçırabiliyorlar. Yerlileştirmede öncelik sıramız var. Her ürüne bir anda saldıramıyorsunuz. Nelere öncelik vereceğimiz konusunda bunlar mesaj veriyor."

Türkiye'nin bir dizi alanda dünyada en iyi ya da en iyiler arasında olabileceğine işaret eden Demir, "Türkiye, elektronik harp, elektromanyetik sistemler, lazer, yapay zeka ve yazılım gibi bir dizi alanda ortaya koyacağı gayret ve yatırımla dünyayla at başı gidebilir." değerlendirmesinde bulundu.

ATAK'IN YERLİ MOTORU 2020 SONUNDA ÇALIŞACAK

Milli Muharip Uçak'ın 2023'te hangardan çıkacağını, yer testleri ve motor testlerinin başlayacağını aktaran Demir, "Türk Silahlı Kuvvetlerinin gönül rahatlığıyla bir filo olarak kullanması 2028-2029 gibi düşünülüyor." diye konuştu.

Projeye ortak olma potansiyeli bulunan ülkelerle, o ülkenin harekat ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanmayacağı da dahil bir dizi analiz, değerlendirme yapıldığını anlatan Demir, bu sürecin çeşitli ülkelerle sürdüğünü söyledi. Demir, "Bazı şeyleri erkenden konuşmak bize uzun vadede zarar veriyor." ifadesini kullandı.

Pakistan'a Atak helikopteri satışında ABD'den motor konusunda alınacak lisans için sürecin devam ettiğini dile getiren Demir, şöyle devam etti:

"Bürokratik işlemler devam ediyor. Şu anda kasti bir gecikme var diyemiyoruz. Türkiye'den daha çok Pakistan'ı ilgilendiren bir ihracat, sonucu bekleyip göreceğiz. Atak motoruyla ilgili bu tür soru işaretleri, ihracat izinleri oldukça ihracat konusunda önümüzü istediğimiz kadar net göremiyoruz. TEI'de geliştirilmekte olan ve çekirdeği çalıştırılan motor Atak ve Gökbey'de kullanılacak. Bu motoru belki önümüzdeki yılın sonunda çalıştırıyor olacağız ama bu helikoptere takılıp uçurulacağı anlamına gelmiyor. Sonrasında detaylı bir test süreci var. Bu süreç ne kadar hızlandırırsanız hızlandırın zaman alıyor. Yoksa Atak'ın motorunu da önümüzdeki sene sonunda verdik diyebiliriz ama bu parametreler düşünüldüğünde biraz daha zaman alacak."

"YÜRÜYÜŞÜMÜZ İYİ AMA KOŞMALIYIZ"

Savunma sanayisinde Türkiye'nin iyi bir yürüyüşü olduğunu belirten Demir, "Bu yürüyüş bulunduğumuz konumu düşündüğümüzde yetmez. Gerçekten koşmamız gerekiyor. Yakalamamız gereken çok sayıda hedef var. Koşmak için de koşmayı sağlayacak gerekli parametreleri, kas gücünü yerli yerine koymamız lazım. Bu insan kaynaklarına, stratejik ürünlere ağırlık vermektir." dedi.

Sektörün ihtiyaç duyduğu insan kaynağının geliştirilmesi ve sektörde görev alanlara yeni donanımlar kazandırılması için çok yönlü, çeşitli modeller barındıran bir akademi programını hayata geçirmeyi amaçladıklarını ifade eden Demir, bunun için çeşitli kurumlarla iş birliği yapmaya açık olduklarını bildirdi.

Demir, siber güvenliğin de öncelikli gündem maddeleri arasında yer aldığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Siber güvenlikte çok sayıda zayıf şirket olmasındansa güç birliği yaparak dünya piyasasını sallayabilecek, ses getirebilecek yapılanmalar oluşturulmasını amaçlıyoruz. Türkiye Siber Güvenlik Kümelenmesi ile bunun zeminini yokluyoruz. Uzun vadeli olması, Türkiye ve dünya pazarında güven verebilmeleri için bir araya gelebilmeleri, kabiliyetlerini birleştirmeleri ve iş bölümü yapmaları gerektiğine inanıyoruz. Bu konuda teşvikçiyiz, takibini yapacağız. Öncelikle kamunun yerli ürün kullanmasını, sonra sektörün yerli ürünlere güvenmesini sağlamak gerekiyor."

"BATI HAYRANLIĞINI ÜRÜN PERFORMANSLARI YIKIYOR"

Türkiye'nin potansiyel pazarlarında Batı hayranlığı bulunduğunu dile getiren Demir, bu hayranlığın, Batılı ülkelerin kurduğu politik baskının ve Batılı şirketlerin kurduğu bağımlılık ilişkilerinin zayıflatılması gerektiğini vurguladı. Demir, şöyle konuştu:

"Bütün bunları ortaya koyduğunuzda sadece ürününüzle öne çıkmanız zor görünüyor. Ürünlerin alandaki performansını gösterdikçe, çeşitli testleri onlara izlettikçe, özellikle tesislerimizi gezdirdiğimizde istisnasız hayranlıkla karşılaşıyoruz. Bir ülkede başbakana İHA'ları anlatıyorduk. Dinledi ve 'Güzel' dedi. Cep telefonunda birkaç operasyon görüntüsü vardı. Onları gösterdik ve aynı şeyi anlatmış olamamıza rağmen ilgisi birden arttı. O görüntü müthiş etkili oldu. Bir başkası görüntüleri Batılı bir ülkeden zannetti ve 'Siz bu seviyede misiniz?' diye sıçradı. İnsanlar gördüğüne inanıyor."

"SU-35 TEKLİFİ PREMATÜRE BİR HALDE"

İsmail Demir, F-35 konusunda Türkiye için ortaklığın sürdüğünü, alınacak uçaklarla ilgili sözlerin devam ettiğini söyledi. Türkiye'nin ortaklıktan çıkarılmasının muhatapları için de memnuniyet verici olmadığına işaret eden Demir, "Acaba bir yol bulunur mu diye karşılıklı konuşacağız. Onların tavrı nasıl olur bilmiyorum ama bizim tavrımız olumlu yönde olacak." diye konuştu.

F-35 ile SU-35 uçaklarının "35" rakamından başka pek bir benzerliği bulunmadığını belirten Demir, şunları kaydetti:

"Bunlar birbirinin yerine geçecek uçaklar değil. Bu konuda alım yapıyoruz, alıyoruz demek doğru değil. Karşı taraf bir öneri yapmak istedi, biz de bu öneriyi inceliyoruz. Bu öneriyi beğendik, beğenmedik, alıyoruz gibi bir algının oluşması yanlış. Başkanlık olarak üzerimize düşen çeşitli yönleriyle bu öneriyi değerlendirmek, kuvvete sormak. Masaya yeni seçenek koydular ama 'Ne güzel seçenek, hemen yarın alıyoruz' demek mümkün değil. Bunu SU-35 alıyoruz diye dillendirmek hem kamuoyunu yanıltıcı olur hem uluslararası arenada 'Türkiye ne yapıyor?' diye bir şey çıkar. Bu tür teklifler çok detaylı olmalı, sayfalarca doküman bulunmalı. Çok çok erken, prematüre bir halde. Basında 'Türkiye SU-35 aldı, alacak' diye bir şey çıkması çok sağlıklı bir yönlendirme olmaz."

"S-400 ALIMIYLA BAŞLAYAN İŞ BİRLİĞİ GENİŞLEYEBİLİR"

İsmail Demir, S-400 alım sürecinde ortak üretim ve teknoloji transferi kalemlerinde belirledikleri unsurlar olduğuna işaret ederek, "Daha sonra Türkiye'nin kendi sistemini geliştirme sürecinde de burada edinilen tecrübelerin kullanılması da tabidir. Bu anlamda iş birliğinin çerçevesi ve boyutları bu temas devam ettikçe daha da genişleyerek sürebilir, iki tarafın uzlaşmasına, tavırlarına bağlı." diye konuştu.

Geçen günlerde Ankara'da Hava Kuvvetleri tarafından yapılan testlerin "S-400 test edildi" diye lanse edilmesinin abartı olduğunu ifade eden Demir, kurum sürecindeki olağan adımların izlendiğini anlattı.

Türkiye'nin tamamını uzun menzilli yüksek irtifa hava savunma sistemi ile kapsamak için ihtiyacın 4'ten fazla sisteme karşılık geldiğini vurgulayan Demir, "Bu anlamda iki sistemden bahsediyoruz. Daha fazla sistem ihtiyacımız var. Bunları milli olarak geliştirmek üzere çalışıyoruz. Bu arada boşluğu doldurmak üzere makul, kabul edilebilir şartlarda Patriot teklifi gelirse inceleriz dedik." ifadelerini kullandı.

"TCG TRAKYA TALEBİ ŞU ANDA YOK"

Milli Piyade Tüfeği (MPT-76) üretiminde 60 bine doğru gidildiğini, ilk hedefin 120 bine ulaşmak olduğunu vurgulayan Demir, Türk savunma sanayisi ürünlerinin filmler ve bilgisayar oyunlarında yer almasının da olumlu etki oluşturacağını bildirdi.

Deniz Kuvvetlerine, "hovercraft" olarak bilinen hava yastıklı çıkarma aracı temin edilmesi gibi bir gündemleri olmadığını belirten Demir, bir soru üzerine, "TCG Trakya (ikinci çok maksatlı amfibi hücum gemisi) talebi şu anda elimizde yok. Kuvvet ve çeşitli birimlerden gelen talepler herkesin olduğu masada değerlendirip bir öncelik sırasına konularak gündeme alınıyor." yanıtını verdi.

NATO İLE İLİŞKİLER

İsmail Demir, NATO ile ilişkiler konusundaki sorular üzerine, teşkilat ile ilgili Türkiye'de ve NATO'da bir tereddüt bulunmadığını belirtti.

NATO çerçevesinde S-400'lerden kaynaklanan argümanların suni olduğuna inandıklarını dile getiren Demir, şu değerlendirmede bulundu:

"NATO Genel Sekreteri'nin çeşitli demeçlerinde bu da görüldü. Türkiye, NATO yükümlülüklerini her zaman yerine getirmiş ve getirecek bir ülke, NATO'nun da Türkiye'ye ihtiyacı çok açık. Türkiye'siz NATO'nun bir kanadının boş kalacağı çok doğru. Türkiye bu konuda her ortamda ve her zaman NATO üyeliğiyle ilgili kafalarda hiçbir tereddüt bırakmayacak şekilde bütün yükümlülüklerini yerine getirdiğini, getireceğini söylüyor. Bu ittifakın bir parçası olduğunu ve olacağını vurguluyor. İttifak içinde ise suları bulandırmaya yönelik birkaç söylemin dışında ciddi bir şekilde Türkiye ile ilgili bir soru işareti bulunmuyor."