5,5 yıldır Edirne F Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Millet İttifakı ve HDP'nin konumunu, partisinin kapatılması ihtimali ile olası sonuçlarını değerlendirdi. Kapatma davasını eleştiren Demirtaş, "HDP'yi kapatmanın siyasi sonuçlarını iyi hesap etmelerini tavsiye ederim. HDP seçmeninin gündeminde boykot falan yoktur, bunu herkes böyle bilsin. HDP seçmeni aktif tutumuyla Türkiye'nin demokratik geleceğine damga vuracaktır. Kapatma kararı bu tutumu erkenden netleştirir, seçmenimizin kararlılığını artırır" dedi.
Demirtaş, 28 Şubat Pazartesi günü tekrar bir araya gelecek olan altı muhalefet partisinin buluşması için de "Masanın altına üstüne odaklanmak yerine ne konuşulduğuna nasıl konuşulduğuna bakmak lazım" görüşünü dile getirdi.
"İktidar seçim kazanabilmek için her şeyi dener, her şeyi yapar. Bu konularda Millet İttifakı'ndan daha esnekler" diyen Demirtaş, "yeni Çözüm Süreci dahil her seçeneğin masada tutulduğuna emin olduğunu" vurguladı.
T24'ten Şirin Payzın'ın sorularını yazılı olarak cevaplandıran Selahattin Demirtaş'ın yanıtları şöyle:
- Altı muhalefet partisinin oluşturduğu yuvarlak masa için ne düşünüyorsunuz?
Uzun süredir hazırlığı yapılan ve beklenen bir gelişmeydi. Farklı siyasi partilerin bir masa etrafında buluşup konuşabilmeleri önemlidir. Siyasette diyalog ve temas olmadan sorunların çözümü sağlanamaz. Masanın altına, üstüne odaklanmak yerine neyin konuşulduğuna, nasıl konuşulduğuna bakmak lazım.
"HDP'nin dışlandığı gibi bir sonuç görmüyorum"
- HDP'nin o masada olmamasına siz nasıl bakıyorsunuz?
HDP Eş Genel başkanlarının da ifade ettikleri gibi zaten HDP masada oturma konusunda bir arayış içinde değildi. Ahlatlıbel buluşması daha çok Millet İttifakı ekseninde gelişen bir durumdur. HDP daha önce açıkladığı tutum belgesiyle, mevcut ittifaklarda yer almayacağını duyurmuştu. Dolayısıyla HDP'nin dışlanması gibi bir durum da HDP'nin o masayı koşulsuz desteklediği gibi bir sonuç da görmüyorum.
Altı muhalefet partisi birlikte ittifaka mı evrilirler bilemiyoruz ama kendi iç tartışmalarını bitirip netleştirdikten sonra HDP ile de görüşecek, müzakere yürüteceklerdir. Aksi durum siyasetin doğasına da o masanın iddiasına da aykırı olur.
HDP ise üçüncü ittifakın inşasına odaklanmış durumdadır. Yani bu gidişle, öyle anlaşılıyor ki görüşmeler HDP ile diğer partiler arasında değil, ittifaklar arasında olacaktır. Açıklamalardan da gördüğümüz kadarıyla HDP diyalog için herkese kapıyı açık tutuyor ama gidip kapalı kapılar önünde bir saniye bile zaman kaybetmeyecek kadar ilkeli, onurlu, ciddi bir siyaset yürütüyor.
- İktidarın ve ortağı MHP'nin HDP üzerinden İYİ Parti ve CHP üzerinde kurduğu baskı bir miktar etkili oluyor. İki parti seçmenine mesajınız var mı?
Sadece CHP ve İYİ Parti seçmeni için değil tüm seçmenler ve bütün yurttaşlarımız için şunu söyleyebilirim; iktidarın ayrıştıcı politikalarına kanmayın HDP'yi bazı tutum ve söylemlerinden dolayı eleştirebilirsiniz, bunu da anlayışla karşılıyoruz. Ancak HDP tam bir Türkiye partisidir. Birlikten, beraberlikten, demokrasiden yanadır ve kesinlikle barışı savunmaktadır. Bundan asla şüpheniz olmasın ve ülkeyi beraberce el ele vererek düzlüğe çıkaracağımıza yürekten inanın. 85 milyon yurttaşın bir teki bile diğerinin düşmanı değildir, olmasına da izin vermeyeceğiz. Bu nedenle içiniz rahat olsun ve yan yana gelmekten korkmayın. Bizim beraberliğimiz AKP ve MHP seçmenine karşı bir cephe de değildir. Bizim nazarımızda, tüm partilerin seçmenleri eşit ve onurlu yurttaşlardır. Rekabet sadece siyasi alandadır ve muhalefetimiz sadece halkın canını yakan yanlış politikalara karşıdır. Halkın bir kesimine karşı değildir.
"Ortak adayı desteklemenin şartları olacaktır"
- HDP ve TİP'in ortak adayı destekleme ama seçime ayrı girme kararını nasıl buluyorsunuz?
Bir HDP'li olarak hem doğru buluyor hem de destekliyorum elbette. Ancak ortak adayı destekleme konusu belli şartlar altında olacaktır. O şartlar da geçen Eylül'de açıklanan HDP tutum belgesinde en açık şekilde ifade edilmiştir. HDP'nin başka şartı yoktur; HDP ucuz pazarlıklara, koltuk tartışmalarına girecek bir parti de değildir. Biz bütün Türkiye toplumunun hep birlikte kazanmasını istiyoruz.
- Üçüncü ittifak konusunda umutlu musunuz? Altı parti 28 Şubat'ta ikinci toplantıyı yapacak. Bazı sol partiler "çerçevesi ve içeriği belli olmayan pazarlıklar" diyerek ittifaktan uzak duracaklarını açıkladılar. Üçüncü ittifaka sıcak bakmayanlara ve "sol bitti "diyenlere cevabınız ne olur?
Arkadaşlarımız dışarıda üçüncü ittifak için yoğun bir çalışma yürütüyor. Şimdilik ortak bir çalışma zemini yaratıp birlikte hareket etme kararlılığını güçlendirmeye çalışıyorlar, ki bu çok önemlidir. Ekonomik kriz, yoksulluk, işsizlik halkı perişan edip canından bezdirmişken, her yerde emekçi direnişleri gümbür gümbür büyürken yapılması gereken en acil şey sahada emekçilerle birlikte mücadele etmek olmalıdır. Bundan bir seçim ittifakı ve daha stratejik, kalıcı iş birlikleri de çıkacaktır haliyle.
Adına demokrasi ittifakı denilen üçüncü ittifak çalışması bir koltuk, makam, mevki tartışması değil sol ve demokrasi için ilkeli bir ortak mücadele arayışıdır. Zaten bana göre üçüncü ittifak kurulursa tüm milletvekili adayları yerellerde kurulacak sandıklarla, ön seçimle belirlenmelidir. Adı demokrasi ittifakı olan bir yapı, milletvekili adaylarının belirlenmesi dahil her aşamada, demokrasinin en güzel pratiklerini sergilemelidir. Ancak bu, sonraki tartışmadır. Şimdi, ezilen ve direnen emekçiyle omuz omuza verme zamanıdır.
"Sol bitti" diyenlerle polemiğe girecek değilim. Bu pek anlamlı ve yararlı bir tartışma olmaz. Fakat biz, 1980 sonrası solun en büyük atılımını, hep birlikte yapmaya hazırlanıyoruz. Yeni dönem TBMM'de özgün bir sol, sosyalist Meclis grubunun olması çok önemlidir. Kim bilir, belki bir gün aktif siyasete dönersem ben de o grupta yer alırım. Önümüzdeki on yıllarda Türkiye'nin kalbi, tam da olması gereken yerde, solda atacak. Sol hiçbir zaman bitmedi, bitmesi ekonomi politiğin ve de bilimin doğasına aykırı. Alttan alta, güçlü bir damar olarak verimli bir yer altı suyu gibi hep akıp duruyor. Biz tüm yoldaşlarımızla el ele verip bu yer altı suyunu yüzeye çıkaracağız. Kitleselleştirip iktidara taşımaya uğraşacağız. Halkın, ezilenlerin, emekçilerin, doğanın, kadının, gençliğin, inançların ve kimliklerin kurtuluşu neo liberalizmde değil, soldadır.
Özellikle eko sosyalizmi ve yeni sol tartışmalarını yakından ve dikkatlice takip ediyorum ve yeni mücadele araçlarıyla, taktikleriyle Z kuşağının da zekâsı ve enerjisiyle solu büyütebileceğimize inanıyorum.
"İktidar muhalefetten esnek, çözüm süreci dahil, her şeyi masada tuttuğundan eminim"
- 28 Şubat'ta altı liderin imzasıyla mutabakat açıklanacak. Mutabakat metninde sizin açınızdan olmazsa olmaz ne olmalı? Yeterli buluyor musunuz varılan mutabakatı?
Söz konusu metin açıklanmadan üstünde yorum yapmam doğru olmaz. Umarım kapsayıcı ve güçlü bir demokrasi mesajı vermeyi başarırlar. Ancak yukarıda da izah etmeye çalıştığım gibi, bizim umudumuz Millet İttifakı'nda veya Cumhur İttifakı'nda değil Demokrasi İttifakı'ndadır.
- İktidarın "yeni bir çözüm süreci" arayışında olduğunu düşünüyor musunuz? Mümkün mü?
İktidar seçim kazanabilmek için her şeyi dener, her şeyi yapar. Bu konularda Millet İttifakı'ndan daha esnekler. Çözüm süreçleri dahil her seçeneği masada tuttuklarından eminim. Ancak çözüm süreci ve barış arayışı, seçim hesaplarına feda edilmeyecek kadar ahlaki ve ciddi bir konudur. Muhalefet dahil herkes çözümün mutlaka bir gün olacağına inanarak ciddi ve dikkatli olmalıdır.
- Kürtleri temsilen yeni parti kurdurma girişimleri olduğunu düşünüyor musunuz? Özellikle muhafazakâr Kürtlerin oylarını alma arayışı var?
Yeni bir muhafazakâr Kürt partisi mi kurduruyorlar? Bildiğim kadarıyla zaten çok sayıda muhafazakâr Kürt partisi var. Ama olabilir, yapabilirler. Sayı yedi ise sekiz olur, dokuz ise on olur. Herkesin hakkıdır, parti kurarlar mı kurdururlar mı kendileri bilir. Bizim gündemimizde ve ilgi alanımızda değil. Hayırlı olsun der, geçer, işimize bakarız.
"Yaptıkları ağır suç ve sanık saldalyesinde hesabını verecekler"
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sizin ve 40 HDP'li milletvekilinin 20 Mayıs 2016'da dokunulmazlıklarının kaldırılmasının Anayasa'ya aykırı olduğuna karar verdi. Bu kararı HDP'nin kapanma davası bağlamında değerlendirir misiniz?
AİHM kararlarıyla birlikte, bizim hakkımızdaki tüm davalar hukuken çökmüş durumda. Sadece yargı üzerindeki siyasi tahakkümün kalkması ve bu mahkeme kararını verecek hukuka saygılı hâkimlerin göreve gelmesi gerekiyor. O da bu tek adam rejiminde mümkün görünmüyor.
Anayasa Mahkemesi dahil hiçbir mahkemeden adalet çıkmayacağını biliyoruz. Bu bir siyasi mücadeledir. Yargı, iktidarın aparatı olarak siyasi mücadelenin tarafı durumunda. Yaptıkları ağır suçtur ve bir gün mutlaka bağımsız yargı önünde sanık sandalyesine oturup bunların hesabını verecekler. Şimdilik mühür onlarda, Süleyman onlar. Yarın "Süleyman" da mühür de değişir, adil bir sistem inşa edilir mutlaka.
"HDP'yi kapatma seçmenin kararlılığını artırır"
- Anayasa Mahkemesi'nin HDP'yi kapatacağı kanaatinde misiniz? Sonucu ne olur?
İktidar isterse Anayasa Mahkemesi'ne talimat verip HDP'yi kapattırabilir tabii. Anayasa Mahkemesinin en az on üyesi açık açık AKP üyeliğinden oraya atanmış siyasetçiler.
HDP'yi kapatmanın siyasi sonuçlarını iyi hesap etmelerini tavsiye ederim. HDP seçmeninin gündeminde boykot falan yoktur, bunu herkes böyle bilsin. HDP seçmeni aktif tutumuyla Türkiye'nin demokratik geleceğine damga vuracaktır. Kapatma kararı bu tutumu erkenden netleştirir, seçmenimizin kararlılığını artırır.
Tercih iktidarın. Sıkışıklık yaşayan bir değiliz. Eskiden bazı dükkânlarda bir tablo vardı. Ara sıra sosyal medyada görürsünüz. Bir tarafta "peşin satan", diğer tarafta "veresiye satan". Biz HDP olarak peşin peşin direndik, dik durduk, ayakta kaldık ve aynen o peşin satan gibi ayak ayak üstüne atmış, sandığı bekliyoruz. Gerisini, veresiye satanlar düşünsün.
- Ukrayna krizine ilişkin görüşleriniz nedir?
Her şeyden önce, ilkesel olarak savaşa karşı çıkmak ve tüm ulusal, uluslararası dengelerden bağımsız olarak barışı savunmak gerekir ve Ukrayna halkının iradesine saygıyı esas almak gerekir. Ancak görünen o ki Batı blokunun Rusya ve Çin'i, Asya'dan sıkıştırma hazırlıklarına karşılık Putin, savaşı kendini en rahat ve en güçlü hissettiği yerde, Ukrayna'da başlatarak hamle üstünlüğünü elinde tutmaya çalışacak. Bu savaşın Batı blokunu bir hayli meşgul edeceği ve planlamalarını gözden geçirmelerine yol açacağı anlaşılıyor.
Savaş kötüdür, savaş yıkıcıdır ama emperyal siyasetin de maalesef ki bir aracıdır. Ukrayna krizi küresel ve ulusal etkileri bakımından önemli sonuçlar doğuracaktır. Enerji ve gıda sorunlarını büyüteceği gibi NATO, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, ABD gibi küresel güçlerin diziliminde, nitelik ve niceliklerinde de sorgulamalara, yeni kararlaşmalara yol açacaktır. İçeride de AKP hükümeti tam bir açmaza sürüklenecek ve şimdiye kadarki ilkesiz denge politikasını ya yürütemeyecek ya da o politikasının altında kalacak. Türkiye savaşta asla taraf olmamalı, barış için uğraşmalıdır.