Dilipak: Ölürsem, tevbe etmeden, çocuklarımdan özür dilemeden sakın cenazeme gelmesinler
Gazeteci yazar Abdurrahman Dilipak, 26. yıldönümüne giren 28 Şubat darbe sürecine dair yazısında, AK Parti teşkilatlarının şahsına yönelik açtığı dava nedeniyle sitem dolu ifadeler kullandı

Oluşturma Tarihi: 2023-03-01 06:37:03

Güncelleme Tarihi: 2023-03-01 06:37:03

"28 Şubat'ın neresinde kalmıştık" yazısında, şahsının da darbe karşısında rol aldığı süreci hatırlatan Habervaktim sitesi yazarı Abdurrahman Dilipak, "AKP'nin Papatyaları" yazısı nedeniyle KADEM ve AK Parti il teşkilatları tarafından hakkında açılan davayı da değerlendirdi.

"Bu darbelerden filan ibret almıyoruz, tedbir almıyoruz ki, tarih tekerrür ediyor." diyen Dilipak, “iftiraya uğradım iftirası” ile uğraşıyoruz" dedi.

Dilipak, çeyrek asır önceki o eylemi hatırlattı

Evet 28 Şubat'ın sene-i devriyesinde konuşuyoruz. Konu bir tarih muhasebesi kadar, o günlerden bu günler için ders çıkartmakla ilgili. Evet dün kaldığımız yerden devam ediyoruz: 28 Şubat süreci, Erbakan'ın başbakan, Tansu Çiller'in dışişleri bakanı ve başbakan yardımcısı olduğu 28 Şubat 1997'de yapılan MGK toplantısı sonucu açıklanan kararlarla "irtica"ya karşı başlayan ordu ve bürokrasi merkezli süreç. Bu sürecin ardından 26 yıl geçmiş. Çeyrek asır geride kalmış. "İnanca Saygı Düşünceye Özgürlük İçin El Ele eylemi” 11 ekim 1998'de oldu. KADEM'ciler hatırlıyor mu, bu sene Ekim ayınca “Elele eylemi”nin 25. Yılı. Yani Çeyrek asır önceydi. AKDER bir anma toplantısını düzenler inşallah. 14 Eylül 2023'de “AKP'nin Papatyaları” davası olacak. 27 gün sonra da Elele eyleminin 25. Yılı. Sanırım o zamana kadar davetiyeler bize ulaşır. Ahmet Taşgetiren'i, Ahmet Mercan'ı da davet etmeyi unutmayın. O eylem önce Türkiye'yi boydan boya kastettiğimizde bizim minibüsümüz dışında ayrı bir araçla gelen ezgi gruplarımız da vardı. Onları da unutmayalım. O minibüsü Albayraklar hat işletmeciliği yapıyordu, onlar tahsis etmişti. Yeni Şafak o gecenin sponsoru olur mu bu gün, artık onlar Holding de oldu. A… B……. gelirse, herhalde o davadan çıkıp onu karşımda görmek istemem. Ne hanımım, ne de kızım da görmek istemezler. Ama onlar VİP konuk olacaklarsa, kalsın, biz gelmeyelim. Celladımın bile Hakkını savunurum ama, adetim değil, celladıma gülümseyemem. Allah'a söz verdim “Galu bela zamanı”nda, “elestü bezmi”nde, “Bir kavme olan düşmanlığım bile beni onlar hakkında adaletsizliğe sevketmeyecek”. Duruşma 11 Ekim'de olsaydı ne iyi olurdu, o günü Mahkemede kutlamak!? Bana böylesi yakışır, buruk, ironik, biraz da hüzün olmalı, onur yanında, ortaya karışık. “Akrebin kıskacında yoğrulan hayatlar” için bunun farklı bir anlamı olurdu.!?.

Çeyrek asır önce yaşanan bir olaydan söz ediyorum size. Sezinim'e gelince onun oğlu, hani şu “aranan Ömer” var ya, bu sene Bilgisayar Mühendisliğinde, babasının boyunda, ikinci sınıfta. 2 de kızı var. Hani 28 Şubat davası vardı, neredeyse kimsenin müdahillik talebinde bulunmadığı şu sahipsiz davada müdahil olan birkaç kişiden biri de bendim. O süreç 28 Şubat dönemine ilişkin af çıktı. Sezin geldi, stajlarına başladı, son stajı çocuk stajı oldu. Ama o sırada 3. Kızı dünyaya geldi. O zaman Dubai'de yaşıyorlardı. Tekrar Dubai'ye döndü. Bu defteri kapatalım diye düşünüyordu. CoVID komplosu gündeme geldi. Plandemi günlerinde Türkiye'ye kesin dönüş yaptı. 2 aylık stajını da tamamladı ve mezun oldu. Mecburi hizmette kurasına Sakarya nehri kenarında küçük bir ilçe çıktı. Şimdi o kız orada doktor. Plandemi günlerinde doktorluk yapıyordu. Mecburi hizmeti yeni bitti.

“İftiraya uğradım iftirası” ile uğraşıyoruz"

İşimiz yok, bu anlattıklarımdan habersiz olmaması gereken birilerinin “iftiraya uğradım iftirası” ile uğraşıyoruz. Şahit ol ya Rab, sen kalplerden ve akıllardan geçeni, kapalı kapılar arkasında fısıldaşarak konuşulanları bilensin.

Dün 28 Şubat'ta bunları yaşadık. Bugün bunları yaşıyoruz. Dün şiir okudu diye hapse atılanların okuduğu şiirleri il il dolaşıp okuyanlardan biri, o çağrıyı yapan kişi hakkında, o illerin kadın kolları başkanları müşteki! Bu da bir kader! Bunlar bana yapılabiliyorsa, kimin başına ne gelmeyebilir ki!

"Genelde hep muhalif oldum"

Ben geçmişi ile övünenlerden değilim. Ben adam değilsem, babam peygamber olsa ne yazar. Hem ben doğduğum anne-babamı, doğduğum toprağı, doğduğum zamanı, derimin rengini, cinsiyetimi ben seçmedim. Ben neysem oyum. Bunların Allah'ın takdiri, benim kaderim. Ve bunu böyle takdir eden Rabbime hamdolsun. Bilinsin istedim, merak edenler için, Anne tarafından Fettahoğulları'nın “Müftüler” kolundanım. Dedem Mehmet Emin (Aksay) son dönem Osmanlı alimlerindendir. Baba tarafından Seyyidhanoğulları'nın “Hatıplar” (Hatipler kolu, Dilipak'lar) kolundan. Anne tarafından Osmaniyeli (Doğuştan Adana'lı), baba tarafından Maraşlı. Tek parti döneminde muhalif bir ailem var. Mazlumların hakkını savunan bir aile. Çok partili hayata geçildikten sonra, Millet Partisi (Av. Ali Haydar Aksay), Demokrat Partisi (Osman Nuri Aksay), Adalet Partisi'(Hasan Aksay)nde siyasetin içinde olan bir ailem var. 60 sonrası Milli Nizama giden süreçte öncü isimlerden biri olan Hasan Aksay benim dayım. Bu mücadele o günlerden bu güne kesintisiz devam ediyor. Ve zaten sonrasını biliyorsunuz. Sanıklık kariyerim MNP'nin kapatılması ile başlar 12 Martta. Ve o günden bu güne 500 yıldan fazla mahkumiyet talebi ile yargılandım ama hiç hapse girmedim. Genelde hep muhalif oldum. Sanıklık kariyerimi, 28 Şubat sonrası bir örneğini 312 General davasında gördüğümüz garabetle, bu gün AK Parti Genel Merkezi, 81 İl Kadın kolları başkanı ve KADEM'in suç duyurusu ile tamamlamak da varmış Kader'de! Sebep ey! Ya Hayy! Bunlar da atama rahmet okudular(!?) bu şekilde herhalde. Şahidimsin ya Rab!

"İsterseniz 2 kat çimento, 4 kat demir kullanın"

Önümüz Ramazan! Ve dehşetli bir depremin ardından gelen bir rahmet ayı. Yer depreşiyorsa, zahiri manada Fay hattı, plaka ve başka sebepler sayabilirsiniz, ama adalet yoksa, ahlaksızlık almış başına gidiyorsa, o toprak üzerinden insanlar kibirlenerek yürüyorlar, on emiri dinlemiyor, fıtrata müdahale ediyorlarsa, sadece yer değil, gök de titrer. Arş titrer. Bu titremenin bedeli ağır olur. Allah cahillere, zalimlere, rüşvet ve torpille iş yapan, ihaleye hile karıştıran, demirden, çimentodan çalan içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden helak kapımızı çalmışsa bu musibetten AFAD'la, TOKİ ile, Kızılay'la tövbe etmedikçe kurtulamazsınız, isterseniz 2 kat çimento, 4 kat demir kullanın.

Biz ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. Bunlar bize haber verilmedi mi? Peki biz bu ikazlara ne kadar uyduk. Yoksa uyuduk mu, bırakın uyumayı, ne yapacaktık, ne yaptık!

Her topluluk layık olduğu gibi idare olunur, biz kendimizi değiştirmeden, Allah bizim hakkımızdakini değiştirmeyecektir. Ve Allah cahiller ve zalimlere yardım etmeyecek, aksine onların işlerini sarp dağlara sardıracak, üstlerine pislik yağdıracak. Bunca yanlış iş olurken sessiz kalanlar, hatta bu han-ı yağmadan pay almaya çalışanlar, korkup sinenlere gelince, haberleri olsun, o zalimleri yakan ateş onları da yakacak, en azından onlara da dokunacak. Hep birlikte düşünelim: “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allah'ım”.

Selam ve dua ile.

Not: 1-Ben onlardan önce ölürsem, dava sonucu nasıl olursa olsun, tevbe etmeden, çocuklarımdan özür dilemeden sakın cenazeme gelmesinler.

"Partinizin adında Adalet var"

2-Onları görmek istemem. Sahi, kendi itibar algılarına zarar veriyor diye başkalarına özür diletmek için dava açanlar, kendi itibarları konusunda bu kadar hassasiyet gösterirken, başkalarının itibarını hiç mi düşünmezler. 3-Yazımla itibar kaybına uğradıklarını söyleyenler, yazımdan 6 ay önce itibar kaybına uğramamaları için yapmaları ve yapmamaları gerekenler hakkındaki M. Binici'nin Tv'deki çağrı(27.9.2019 Akit Tv, Söz Meydanı Programı / Gece yarısından sonra) ve uyarılarını unutmuş olmalılar! Sahi, ben bir tek kişiyim. Bir yazı yazdım, bütün medianızla, trollerinizle saldırıya geçtiler, Genel merkezden 80 ilinize (AK Parti Batman il başkanına selam olsun), KADEM'inizle hep birden dava açtınız ve beni söylemediğim bir sözle suçladınız. Ama öyle algılandığı endişesi varmış. Partinizin adında Adalet var. Bunu bana yapanları unutmayacağım! Bu davayı örgütleyenlere sormak isterim: “Sizin lehçede Adaletin manası bu mu”!

"Bütün darbeleri yaşadım"

4-28 Şubata giden yol, o süreç ve sonrasında yaşananlar bize anlatılanlardan ibaret değil. Burada daha önce tekrar tekrar anlattıklarımı anlatacak değilim. Bugün içinde yaşadığımız 15 Temmuz nasıl bize anlatılanlardan ibaret değilse. “Ol mahiler ki, derya içredir de deryayı bilmezler.” Ben bütün darbeleri yaşadım. Gazeteci olarak ve sanıklık kariyerimin başlangıcı olarak 12 Mart'ı ve sonrasını fiilen, aktif olarak içinde yaşadım bu sürecin. 60 darbesinde İmam-Hatibe yeni başlamıştım. Ben soğuk savaşın içinde yaşamış bir çocuğum. Bu anlamda yakın tarihin yaşayan tanıklarından biriyim. Çocuktum ve ailemden dinledim. Bu arada benim ilk nüfus kaydımda doğum tarihim 1947'dir.

Kaynak: habervaktim