“Toparlanmamız gerek. Bu gidişin sonu hüsran" diyen Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, "Kurtulmanız için kazandığınız mevzileri savunmanız değil, eski mevzilerinize geri dönmeniz gerekiyor. Hep söylüyorum, eğer Allah'ın yardımı size ulaşmıyorsa kazanamazsınız." uyarısında bulundu.
Dilipak'ın bugün yayımlanan, "Ne hayallerimiz vardı!" başlıklı dikkat çeken yazısı şöyle:
Oysa ne hayallerimiz vardı, uğruna canımızı feda edeceğimizi zannettiğimiz. Paranın ve makamın, şehvetin böyle çabucak başımızı döndüreceğini, bizi savuracağını sanki hiç düşünmemiştik. Nefsimize yenildik.
Tekrar aynı uyarıyı yapmalıyım, bunları duymak-dinlemek isteyenlerin sayısı giderek azalsa da.
Toparlanmamız gerek. Bu gidişin sonu hüsran. Fakirliğimiz sadece cüzdanımızdan ibaret değil, akıl ve gönül fakirliği, iktisadi fakirlikten daha kötü. Ve zaten aklen ve ahlaken yükseldiğimiz o konuda da hem sabrımız artar hem seviyemiz yükselir.
Paramız ve gücümüz, aklımıza ve imanımıza yön vermeye başladığından beri cehenneme doğru, kaçtığımızı sandığımız şeye doğru koşuyoruz. Oysa aklımız ve imanımız bunlara istikamet vermesi gerekirdi. Servet ve güç sahipleri kendilerini eleştirenlere çemkirmeye ve yaptıkları çirkin işleri alenen yapmaya, savunmaya, başkalarına da adeta emretmeye, kendilerine karşı çıkanları tehdit etmeye başladılar.
Ahlak, aile ve gençlik ne durumda görüyor musunuz?
Görmek istemiyorsanız sizden daha kör kim olabilir ki!
Güç ve servet sahiplerinden bazıları öyle bir yere geldiler ki, farkı fark edemiyorsunuz.
Kurtulmanız için kazandığınız mevzileri savunmanız değil, eski mevzilerinize geri dönmeniz gerekiyor. Hep söylüyorum, eğer Allah'ın yardımı size ulaşmıyorsa kazanamazsınız. Allah'ın zorlaştırdığından daha zor, kolaylaştırdığından daha kolay bir iş yoktur. Firavun'a karşı Allah, Musa kavmine yardım etti ve Hz. Musa bir mucizeyi kavmi ile birlikte yaşadı ve deniz yarıldı karşı yamaca geçtiler. Allah onlara açlıklarını gidermek için gökten sofralar indirdi ve kayadan su çıkardı. Ama aynı kavmin çok büyük bir bölümü 40 gün sonra lanetlendi ve hayatını da kaybetti. Çıktıkları yolculukta aynı kavim ve aynı peygamberlerin rehberliğinde on günlük yolu 40 yılda tamamlayabildiler.
Allah cahillere, zalimlere, kafirlere, münafıklara, müstekbirlere, mütrefinlere yardım etmeyeceğini söylüyor. Eğer Allah'ın yardımı size ulaşsın istiyorsanız, içinizdeki ve dışınızdaki bunlardan uzaklaşın ve onları uzaklaştırın. Onları veli ederseniz Allah'ın gazabı sizi bulur. O zaman dost ve yardımcı, sığınacak bir yer de bulamazsınız.
Zaten Allah bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek, servet ve iktidarı, halklar ve ülkeler arasında evirip, çevirerek bizleri imtihan edecek. Buna hazırlıklı olmamız gerekir. Bakın başınızda peygamber de olsa, her topluluk layık olduğu gibi idare olunacak.
Hz. Lut, Hz. Nuh kavmini kurtarabildi mi?
Kurtarıcı yok. Peygamber çocuğu da olsanız, gemiye binmemişseniz kurtuluş yok.
Firavun'un sarayında da olsanız, puthanede de yaşasanız, siz İbrahim'seniz, sizi ateşe de atsalar yakmaz.
Firavun sarayında Hz. Musa, Hz. Haacer, Hz. Asiye, Hz. Yusuf olmak da var. Kim “Allah'ın ipi”ne tutunur, “Allah'ın övdüğü topluluklar”la birlikte olur, “Allah'ın boyası”na boyanırsa kurtuluşa erecek olanlar onlardır, her zaman ve her yerde.
İktidarlar ve iktidar sahipleri ve güç ve servet sahipleri sadece süreci kolaylaştırır ve hızlandırırlar. Siz bunlara uyar ya da bunlar karşısında sessiz kalırsanız daha çabuk helaka uğrarsınız. Yani iktidarların karakterleri hem iyilik hem de kötülük açısından kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı bir vesileden başka bir şey değildir.
Bazan “İbrahimi bir ahlak”a sahip kişiler, kötü gidişe karşı erdemli bir duruş sergileyerek hakikate de yönelebilirler, “Hılful fudul” örneğinde olduğu gibi. Yani kötü bir topluluk içinde doğmak ve yaşamak, eğer siz onlara uymaz ve karşı çıkarsanız bir hidayet vesilesidir.
Her insanın içinde iyiliğin ve kötülüğün mayası vardır. İnsan aklı ve iradesi ile bunlar içinden birini seçer. Sütün bozukluğu ya da mayanın bozukluğu değil asıl mesele.
Ruh, akıl, nefs ve can her insanın olmazsa olmazıdır. Sonucu belirleyen aklınız ve iradenizdir.
Onun için bize “size hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir, siz bilmezsiniz Allah bilir” denir.
Hz. İbrahim'in zalim bir yönetim döneminde putperest bir ailede doğmuş olması, şer gibi görünse de bir hayra vesile olmuştur ve Allah Hz. İbrahim'e yardım ederek onun eliyle o zalimleri cezalandırmıştır. Allah (cc) aynı şekilde bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek ister!
Mesela Çeçenistan'ı neden ve nasıl bir kenara bıraktık, Suriyeli misafirlerimize karşı neden bu kadar ilgisiz kaldık, Afganistan ya da Bosna ile ne kadar alakalıyız. Kırım'da neler olup bitiyor biliyor muyuz. Ya da Doğu Türkistan nereye gidiyor.
Neyse onlar değil, Davos gündemimizde!?. Peki orada durum ne?
Bir yandan DSÖ, öte yandan Dünya Ekonomik Forumu İsviçre'de eş zamanlı buluştu. Şeytan bu buluşmadan büyük bir mutluluk duysa gerek!? Her şeyi siyasetle ilişkilendirince ve bu ilişkilerin ucu karanlık masonik mahfillere kadar uzanınca, cami, cemaat ve vakıf, sivil toplumun nerelere savrulduğunu görüyor ve üzülüyoruz..
Okuyan gençlik nerede? O yurtlardaki gençlere verdiğiniz “değerler eğitimi”nin(!) sonucu bu mu? Sorun bakalın “Myanmar neresi ve orada ne oldu”! Bilmezler, bilmediklerini de bilmezler, anlatayım desen dinlemek de istemezler.
Ortaya çıkan durum bu: “az zamanda büyük işler başarmışız”, “son on yılda biz de 15 milyon genç yarattık her yaştan” “Kart horozlar” her yerde ötüp duruyorlar. “Görmüyor gittiği yanlış yolu zannım çoğunuz”.
Lütfen toparlanınız. FETÖ, Ergenekon, Balyoz, pandemi filan derken nerelere savrulduk. Şimdi de Şeytanın mücessem haline dönüşen birtakım kişi ve kuruluşların peşine düştük gidiyoruz. DSÖ, Bill Gates, Elon Musk size yalan söyledi. 5G, Starlink, Trans Humanizm, Neura Link, Meta Verse, iklim yalanı, Trans Humanizm ve diğerleri Şeytanın tuzaklarından başka bir şey değil.
Dünya Ekonomi Forumu başkanı, forumun son gününde yine aynı şeyleri söyledi.
Şeytanın işbirlikçisi dünyalılar konseyi, ölümsüzlükten söz ediyor.
Klaus Schwab Forumu; böcek, solucan ve larva yemenin insan beslenmesinin geleceği olduğuna inanıyor:
“Böcekler yakında Avrupa restoranlarının mönüsünde olacak” diye müjdeliyor..
Dünya Ekonomi Forumu (WEF) Ortadoğu, Avrupa ve Kuzey Afrika (MENA) Direktörü Maroun Kairoz, “Türkiye bölgede ve ötesinde çok önemli bir rol oynuyor” diyor.
Bu sözleri nasıl anlamalıyız. Bu sözün muhatabı kim, Erdoğan mı, Sağlık Bakanı mı, yoksa başka biri mi!
Schwab, kıtlığa işaret ederek, “Açlıktan milyonlarca insan ölecek” dedi. “Bunlar ulus devletlerin gıda ve tarım imkânlarını, kendi tekellerinde toplamak için kıtlığı bahane ederek insanlığı tehdit ediyorlar”. Bir de insanların tanrı olacağından söz ediyorlar bu arada.
Gündemleri hep aynı. Bireyselleşmekten, globalizmden, söz ediyorlar. Avatarlar olarak herkesin ebedi bir hayat yaşayacağı, din, ahlak, gelenek ve yasanın olmadığı, yanlış, ayıp ve günahın da olmadığı, olumsuz fikirlerin anında resetleneceği bir “öteki dünya”dan, “Siber cennet” diye anlattıkları, “siber cehennem”den söz ediyorlar. Ama korkularından olacak, ülkemizden seçim öncesi hiçbir politikacı bu foruma katılmaya cesaret edemedi. Ama hemen hepsi, yeni uluslararası düzen konusunda tam bir görüş birliği içindeler.
Türkiye'den dinî, sağ, muhafazakar kimliği öne çıkan bu kadar çok kişinin bu foruma katılması ise dikkat çekiciydi. Ne güzel hayallerimiz vardı, ama gerçekler, hayallerimize katran döktü.
Şimdi bu “karanlık gecenin nurlu sabahı” için dua ediyoruz. Neyse, bugünlük de bu kadar. Selâm ve dua ile.