Türkiye'de Arap ve İsiam düşmanlığını gizlemeyen, ırkçı saldırılarını Osmanlı'ya küfre kadar ileri götüren sapkın bir zihniyet sosyal medya ile birlikte iyice görünür hale geldi.
Provokatif, kışkırtıcı açıklamalarla halkı geren bazı siyasilerin çıkışlarının yeni bir durum olmadığını belirten Sabah gazetesi yazarı Haşmet Babaoğlu, toplumda gelişen tehdidin boyutuna dikkat çekti.
SIKINTILAR GÖZ GÖRE GÖRE GELİYOR
Her şey eskisi gibi sürsün istiyoruz...
Hadi "sade insan" kendi dünyasında öyle olsun istiyor, anlıyorum da...
Politikacıların gelişmelere "uzaktan" bakıp her şey aynen sürüyormuş gibi davranması olmaz, olamaz.
Çünkü hem dünya hem de bölgemiz çok keskin dönüşümlerin eşiğinde...
Yeni gerilimler, yeni fay hatlarının inşası söz konusu...
Sıkıntılar göz göre göre, davul çala çala geliyor.
ARAP NEFRETİ, OSMANLI DÜŞMANLIĞI VE MÜLTECİ KARŞITLIĞI
2021 başından itibaren sık sık vurgulamaya başladım...
Batı seküler milliyetçi bir çizginin ülkemizde taban bulması için kolları sıvamıştı.
Bunun için lojistik, ideolojik çalışmalarını hızlandırdılar. Sosyal medyada pandemi günlerinde özellikle gaz verilen "Arap nefreti", "Osmanlı düşmanlığı" ve mülteci karşıtlığının uzun erimli bir hedefin ilk adımları olduğunu defalarca yazdım...
O dönemde Canan Kaftancıoğlu'na seküler milliyetçi yürüyüşler düzenleten; HDP destekçiliğiyle Atatürkçülük istismarını pervasızca yan yana getiren bir "plan" nasıl görmezden gelinebilirdi?
DİNDAR MİLLİYETÇİK-SEKÜLER MİLLİYETÇİLİK FARKI
Dindar milliyetçilik ile seküler milliyetçilik arasındaki temel farkı merak mı ediyorsunuz?
Seküler milliyetçilik, hem tarihte hem de bugün tamamen masada üretilen bir çizgidir.
Çünkü gerçekte milletin "nomos"u olan dinden, imandan uzak bir milliyetçilik yoktur, olamaz.
Böyle bir şey ancak bir "masa"da kurgulanabilir...
Ve yazdım... Seküler milliyetçiliğin en dikkat çekici özelliği, merhametsizliktir.
"SEKÜLER MİLLİYETÇİLİK YOL AYRIMINDA"
Şimdi üzerinden iki yıl geçti... "Dışarısı"nın bize empoze etmeye çalıştığı plan işliyor, görüyorsunuz...
Ancak İyi Parti onu dizayn eden odakların beklediği enerjiyi gösteremediği gibi halkın değerlerine aykırı yolda ilerlemekte de zorlandı.
Kritik viraj burasıydı... Dolayısıyla, seküler milliyetçilik de yol ayrımına geldi.
Açıkça ırkçı bir söylem ve eylem çizgisine doğru ilerlemekte...
Üzerine Ortadoğu'nun aşırı ısınması da eklendi.
İsrail, Türkiye'yi "bozmak" istiyor, bu şüphe götürmez.
Kuzey Suriye bulanıklığı sürüyor; bu da şüphe götürmez...
"EĞER UYKUYA DALARSAK..."
O hâlde... Hem politika sahnesi olarak.. Hem de tek tek vatandaşlar olarak...
Külahı önümüze koyup sükûnetle düşünmek gerek... Soru şu...
Eğer "uyku"ya dalarsak, gelecek nasıl gelir?