Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfınca (SETA) basılan "Türkiye'de Üniversiteler ve Radikalleşme" kitabı için düzenlenen "Türkiye'de gençlik ve radikalleşme" isimli panelde konuşan Demir, "dini radikalleşme" konusunda yaptığı sunumda, radikalleşmesinin bir sonuç değil, süreç olduğunu anlattı.
Radikalleşmeyi anlamak için birçok farklı disiplinin bu alanı çalışması gerektiğini vurgulayan Demir, Batı'nın bu konuda ilerleme sağladığını, Türkiye'de ise araştırmacıların yeni yeni bu alana yöneldiğini söyledi.
"Dini radikalleşme" konusunda bir saha araştırması yaptıklarını anlatan Demir, şunları aktardı:
"O araştırmada 7 bin kişiyle anket yapmıştık. Aynı anketi 2 bin ilahiyat öğrencisiyle de yaptık. Burada amaçladığımız şey, 'dini radikalleşme' süreciydi. Türkiye'de çokça konuşulan bir şey var, 'Ya işte bu klasik metinlerde, cihatçı ya da adam öldürmekle ilgili geleneksel-klasik metinler var, bu yüzden DEAŞ çıkıyor.' Saha araştırmamızda görmek istediğimiz şey şuydu; radikalleşme eğilimi olan bireylerde din eğitimi nasıl bir görev üstleniyor ya da nasıl bir katkısı var? Aslında bu çalışmada da gördüğümüzde, Batı'da yapılan çalışmalarla benzer sonuçlar gördük. O da şu; hiç kimse din eğitimi aldığı için radikalleşmiyor. Radikal olduğu için dine koşuyor. Bu çok önemli bir şey. O yüzden dinler radikalleşmiyor, radikaller dini radikalleştiriyor. Din, radikal grupların elinde bir müddet sonra radikalizmin önemli bir argümanı haline dönüşüyor."
"IŞİD'E KATILANLAR YA ÖNCEDEN BAŞKA BİR DİNE MENSUP YA DA SEKÜLER BİR YAŞAM SÜRMÜŞ"
IŞİD'e katılıp ayrılanlarla yapılan röportajlarda, örgüte katılanların daha önce seküler bir yaşama sahip olduklarını, hatta bazılarının daha önce farklı bir dine inanırken, IŞİD'e katılan Yunan asıllı Teksaslı John gibi, bu örgüte katıldığını anlatan Demir, IŞİD'e katılan ve onun için ölenlerin din bilgisi zayıf kesimlerden oluştuğunu iddia etti.
Prof. Dr. Demir, hak-hukuk-adalet gözetmeyen sistemlerde radikalleşmenin hızlandığına dikkati çekerek, "Sistemin açıkları bir süre sonra büyümeye başlar. O yüzden ana hikayelerden biri, sistemin iyi işlemesidir. Bizim coğrafyamızda radikalleşmeyi tetikleyen unsur din olduğu kadar işlemeyen sistemlerdir. Adalet duygusunun yıpranması, eşitlik duygusunun yıpranması, hak-hukuk duygusunun yıpranması, bütün bunlar radikalleşmeyi hızlandıran süreçlerdir" dedi.
"AŞIRICILIK RADİKALLEŞMENİN EYLEME DÖNÜŞMÜŞ HALİ"
"Türkiye'de Üniversiteler ve Radikalleşme" kitabının yazarlarından ve SETA araştırmacısı Talha Köse ise radikalleşme ve aşırıcılık konusunun daha kapsayıcı olduğunu ve dünyada bu konuda çalışmaların yapıldığını söyledi.
Köse, "Radikalleşme, dini, etnik ve sınıfsal şeklinde karşımıza çıkıyor. Bu yapıyı anlamamız gerekiyor çünkü çok karışık bir durumla karşı karşıyayız. Aşırıcılık ise radikalleşmenin eyleme dönüşmüş hali. Her radikal fikrin eyleme dönüştüğü söylemek zor" diye konuştu.
Batı'daki beyaz üstünlüğünü savunan radikal grupların destek kazandığına dikkati çeken Köse, bu grupların ana akım siyaseti dönüştürdüğünü ve Batı demokrasisi karşısında en büyük tehlikenin bu grupların olduğuna vurgu yaptı.
Köse, kitabın, Türkiye'de radikalleşme konusunda sınırlı olan araştırma alanına katkı sağlamak amacıyla yazıldığını belirterek, araştırma için 11 ili kapsayan 14 üniversitede yerinde gözlem yapıldığını kaydetti.
Kitabın yazarlarından ve Milli Eğitim Bakanı Danışmanı İpek Coşkun ise kitabı hazırlamak için birçok üniversite kampüsünde saha çalışması yaptıklarını anlatarak, üniversitelerde ağırlıkta sol ve etnik radikalleşmenin söz konusu olduğunu, kimi üniversitelerde dini radikalleşme olsa bile baskın olmadığını söyledi.