Ağlar giden top gol değeri kazanmadı
"Gol sayılmadı" dese günaha girecek!
"Dil yarası" aslında "gönül yarası" demektir ama o anlamı çoktan unutuldu, şimdi "ağızdaki dil" akla geliyor artık.
Bir de "lisan yarası" şeklinde bir anlamı var.
Nasıl mı?
Maçlarda sakatlanan futbolcunun tedavisi "gerçekleştiriliyor"...
"Tedavisi yapılıyor" ya da "tedavi ediliyor" derdik biz.
Kaleci oyunu "hareketlendiriyor"...
Başlatamıyor yani.
Havaya dikmiyor, "topa yükseklik kazandırıyor"...
"Son hazırlıklar yapılıyor"... Hazırlık yapıldığı falan yok, oyuncular kalıp gibi durmuş hakemin düdük çalmasını bekliyorlar.
"Maçın ikinci bölümü" diyor anlatan.
Senin yaşın tutmuyor olabilir ama ona "devre" denirdi.
Yeşil "saha" dememek için de yeşil "alan" diyorlar şimdilerde... Saha Osmanlıca ya, Atatürk ilkelerine aykırı olmalı...
Bir ara da yan hakemlere "linesmen" deme modası çıkmıştı, neyse ki çabuk unutuldu.
"Dışarıya avut" diyor herif...
Peki "içeriye avut" nasıl oluyor?
Maçın bitmesine iki dakika kalmış, "Maçın son bölümlerine girdik" diyor herif...
İki dakikada kaç bölüm var?
Öyle ya, saniye hesabına vurursan tam 120 bölüm var.
Tamam, "merkez muhacim" ya da "gole tahvil etti" desinler demiyoruz.
Ama dilimizi de katletmesinler.
Onu bunu yerli yersiz arayıp gayrimenkul satmaya çalışanların telefon başına oturttukları şabalak kız "görüşmeyi sonlandırıyorum" diyor...
Bitirmiyor yani.
"Biz sizi geri ararız"... Bu da sekreter ağzı...
"We'll call you back"...
Bir de şifre kıranlar var.
"To break the code"...
Dilimizde şifre kırılmaz, çözülür.
Türk dilinde yani. Amerikan çocuklarının dilinde değil.
Tamam mı? Çaaak!
"Give me a five" yani.
"Bana bir beşlik ver" de, dayak ye.