Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Birliği (AB) Adalet Divanı'na belirli şartlar altında başörtüsü yasağının uygulanabileceğine hükmetmesi nedeniyle tepki gösterdi.
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Adalet Divanı'nın başörtüsü kısıtlamasıyla ilgili aldığı bu kararın din özgürlüğünü alenen ihlal ettiğine vurgu yapıldı.
Açıklamada, "Karar, İslam karşıtlığının ve Müslümanlara yönelik tahammülsüzlüğün Avrupa'da kurumsal ve hukuki bir kimliğe kavuşturulma çabalarının yeni bir örneğini oluşturmaktadır." ifadesi kullanılarak Müslümanların Avrupa'da maruz kaldıkları ırkçı ve ayrımcı tutumlardan söz edildi.
Müslümanlara yönelik tutumların inkarının mümkün olmadığı belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Müslümanların hoşgörüsüzlük, nefret söylemi ve hatta şiddete maruz kaldıkları, yaygın şekilde damgalandıkları ve sosyo-ekonomik alanlarda dışlandıkları, özellikle Müslüman kadınların bu durumdan daha da olumsuz etkilendikleri bir vakıadır. İnkarı mümkün olmayan ve geçmişteki acı tecrübelerden ders alınmadığını gösteren bu tehlikeli eğilim, Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonunun (ECRI) ve BM Din ve İnanç Özgürlüğü Raportörü'nün raporlarında da vurgulanmaktadır. "
Kararın, İslam düşmanlığı, ırkçılık ve nefret suçunun giderek arttığı bir dönemde alındığına işaret edilen açıklamada, "AB Adalet Divanı kararı, din özgürlüğünü yok saydığı gibi, ayrımcılığa da zemin ve hukuki kılıf kazandıracak bir nitelik taşımaktadır. Hukuken ve vicdanen yanlış, körükleyeceği İslam düşmanlığı bakımından tehlikeli söz konusu kararı kınıyoruz." denildi.
Şirketlerin belli koşullarda çalışanların başörtüsü takmasını yasaklayabileceğine karar verilmişti
Avrupa Adalet Divanı, AB'de şirketlerin belirli koşullar altında çalışanlarının başörtüsü takmasını yasaklayabileceğine hükmetmişti.
AB'nin en yüksek mahkemesi Adalet Divanı, Almanya'da başörtüsü takmaya başladıktan sonra işlerinden uzaklaştırılan kadınların açtığı iki dava, 15 Temmuz'da sonuçlanmıştı.
Mahkemeden yapılan açıklamada ise "İş yerinde siyasi, felsefi veya dini inançlara ait görünür herhangi bir sembolün takılmasının yasaklanması, işverenin müşterilere karşı tarafsız bir imaj sunma veya sosyal anlaşmazlıkları önleme ihtiyacıyla haklı görülebilir." ifadeleri kullanılmıştı.
Açıklamada, söz konusu gerekçenin işveren açısından gerçek bir ihtiyaca karşılık gelmesi gerektiği de belirtilmişti.