Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, yayımladığı mesajında, ramazanın ardından bayrama kavuşmanın sevincini yaşadıklarını bildirdi.
Benmerkezci bir anlayışı öne çıkartan modern çağın yaşam biçiminin, insanın iç dünyasını alabildiğine yorduğunu ve yerleşik asli değerleri günbegün örselediğini aktaran Erbaş, sıla-i rahim, dayanışma, yardımlaşma ve paylaşma gibi değerlerin çoğu zaman gündelik hayatın hengamesine feda edildiğini vurguladı.
Bunun kaçınılmaz sonucu olarak insanın bireyselleşme girdabında giderek yalnızlığa mahkum olduğunu, varlığını anlamlı hale getiren toplumsal değerlerden peyderpey uzaklaştığını anlatan Erbaş, "Elbette toplumun özünü oluşturan her insan, öncelikle birey olduğunun idrakinde olmalıdır. Ancak, birey olmak ile bireyselleşmenin farkı göz ardı edildiğinde, toplumsal huzurun, barışın, birlik ve beraberliğin yara alması kaçınılmaz olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
- "Yüce dinimiz, her alanda bir arada olmamızı emreder"
Erbaş, İslam'ın, getirdiği ilke ve değerlerle bireyselliği öteleyen ve toplumsal hayatı önceleyen bir din olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:
"Bu dinin müntesiplerinin ayırıcı vasfı ise öncelikle birey olarak varoluşun idrakine erme, kendini bilme ve çevreyle barışık olma idealini hayat düsturu edinmeleridir. Yüce dinimiz, düşünce dünyamızdan ibadetlerimize kadar her alanda bir arada olmamızı, birlikte hareket etmemizi ve birbirimizin farkında olmamızı önemser ve hatta bunu emreder. Bireyselleşmeye götüren bencillik, kibir, hırs, tamahkarlık gibi menfi duygulardan bizleri arındırarak diğerkamlık, tevazu, samimiyet ve kanaat gibi toplumsal erdemlere yöneltir. Nitekim namazımız, orucumuz, zekatımız, fıtır sadakamız ve ibadetlerimizin her biri, bizde güçlü bir varoluş bilinci ve birlik şuuru inşa ederek bizleri, duygusal ve düşünsel yalnızlıktan koruyacak bir işleve sahiptir."
- "Bayramlarımızı, gönülden gönle köprüler kurmanın imkanı olarak görmeliyiz"
Ortak inancın, tarihin ve medeniyetin sosyal hafızada yeniden canlandığı sevinç ve neşe günleri olan bayramların da çeşitli sebeplerle ayrı düşen kalplerin tekrar buluştuğu barış ve sevinç zamanları olduğunu vurgulayan Erbaş, şunları kaydetti:
"Bayramlar, kardeşlik şuurumuzun ve birbirimize muhabbetimizin toplumsal boyutta doruğa ulaştığı huzur günleridir. Birbirimize muhtaç oluşumuzun farkına vardığımız bu günler, sevme, değer verme ve paylaşma ekseninde atılan adımlarla gönüllerimizin yakınlaşmasına vesile olmaktadır. Zamanın kıymetini idrak ederek geçirdiğimiz bir ayın ardından eriştiğimiz Ramazan Bayramı, manevi boyutuyla dolu dolu yaşanmış günlerin ardından Cenabıhakk'ın müminlere bir ikramıdır. Bu sebeple bayramlarımızı, sıradan tatil günleri olarak değil, birlik beraberliğimizi pekiştirmenin ve gönülden gönüle köprüler kurmanın imkanı olarak görmeliyiz. Ramazan ayının kalplerimize kazandırdığı zarafet ve nezaketle başta anne-baba ve büyüklerimiz olmak üzere eş, dost ve akrabalarımızı ziyaret etmeliyiz. Geçmişlerimizi hayırla yad etmeliyiz."
Bayram coşkusunu, insanlar arasındaki kırgınlıkları ve dargınlıkları gidermeye vesile yapmak gerektiğine işaret eden Erbaş, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Yüzümüze her dem tebessümü nakşederek çocuklarımızın zihin ve gönül dünyasında güzel hatıralar bırakmalıyız. Modern hayatın yalnızlaştırdığı büyüklerin, gündelik hayatta kendine yer bulamayan gariplerin, boynu bükük yetimlerin, gözü yaşlı öksüzlerin gönüllerini yapmanın gayreti içinde olmalıyız. Vatanını terk etmek zorunda kalan, yokluk ve yoksulluk içinde hayatta kalma mücadelesi veren, haksızlığa, merhametsizliğe ve zulme uğrayanlara bayram sevinci sunmalıyız. Bu duygu ve düşüncelerle aziz milletimizin ve tüm İslam aleminin Ramazan Bayramı'nı tebrik ediyorum. Bizlere bu güzel ülkenin bayrağı altında özgürce bayram sevinci yaşattığı için Cenabı Mevla'ya sonsuz hamdediyor, bu toprakları bizlere vatan kılan tüm şehitlerimizi minnetle, rahmetle yad ediyorum."