Elma kokulu katliam: Halepçe
Bugün Halepçe Katliamı'nın 28. yıldönümü...16 Mart 1988'de Saddam Hüseyin'in kimyasal saldırı düzenlediği Halepçe'de, 5 bin kişi zehirli gazdan yaşamını yitirdi. 7 binden fazla insan ise yaralandı.

Oluşturma Tarihi: 2016-03-16 12:20:15

Güncelleme Tarihi: 2016-03-16 12:20:15

TİMETURK I HABER MERKEZİ
Yeliz GEDİMAN

16 Mart 1988... Irak savaş uçakları Halepçe'yi bombaladı. Ortalığa keskin bir elma kokusu yayıldı. Çocuklar kokuya doğru koştu. Son sözleri ‘Daye behna seva te' yani 'Anne elma kokusu geliyor' oldu. Sonra da birer birer öldüler.

KATLİAM KARARI NASIL VERİLDİ?

Irak Kürdistanı'nın İran sınırına çok yakın kasabası Halepçe'de yaklaşık 76 bin kişi yaşıyordu. Hemen yukarısında, İran sınırına oldukça yakın Hurmal kasabası vardı. Her iki yerleşim merkezi de Irak için stratejik öneme sahipti.

İran-Irak savaşı tüm şiddetiyle sürerken, 1988'in 15 Mart'ında İran ordusu ‘Zafer-7' adıyla, Irak'ın içlerine doğru bir taarruz başlattı. Celal Talabani'ye bağlı güçler de, İran askerleriyle birlikte hareket ediyordu. İran ordusu ve Talabani'nin peşmergeleri Halepçe'yi geçerek, gece botlarla Derbendikan Gölü'nün güneyine çıktı ve Süleymaniye karayolunu tuttular.

Tüm iletişim hatları kesilmiş ve bölgenin Irak'la bağı kopmuştu. Bu bölgede dört bin Irak askeri de vardı. İran ordusunun bu kadar yaklaşması ve bölgenin Kürtlerin denetimine girmesi Baas rejiminde panik yarattı.

'SADDAM HÜSEYİN EMRİ VERDİ'

Saddam Hüseyin İran Ordusu'nun ilerlemesini durdurmak için Mecid'e bir kez daha kimyasal saldırı emri verdi. Mecid'in komuta ettiği Irak birlikleri 16 Mart 1988'de Enfal'in en acımasız saldırısı için düğmeye bastı. Önce hava bombardımanı, ardından topçu atışı başladı. Ancak Halepçe sakinleri çok korkmadı. Saldırıyı, yıllardır süren savaş nedeniyle, artık yaşamlarının bir parçası olarak algıladı. Evlerine ve sığınaklara girdiler. Ancak Irak Ordusunun taktiğinden haberdar değillerdi.

ELMA KOKUSUYLA GELEN ÖLÜM

Irak ordusu önce bölgeyi konvansiyonel silahlarla bombalayarak camların kırılmasını sağladı. Bununla ikinci harekatın önünü açtı. Sonra da kimyasal bombalar devreye girdi. Camlar kırıldığı için içeri kaçanlar da zehirli gazlardan kurtulmadı.İkinci bombardıman başladığında ortaya kesif bir koku yayıldı. Hayatta kalanların çoğunun “elma kokusu” dediği kokuya kimse anlam veremedi. Verecek zaman da kalmadı zaten. Kokuyu genizlerinde hisedenler birer birer ölmeye başladı. Hem insanlar, hem hayvanlar…

Bombardımanda hardal, sarin ve VX gibi gazlar içeren bombalar kullanılmıştı. Gazı soluyanların derisi yanmaya başladı, solunum sistemleri çöktü. Kimisi evinin kapısının eşiğinde, kimisi bahçesinde, kimisi duvar dibinde, kimisi ise ‘kurtulurum' umuduyla kaçtığı dağ yolundu ölüme yakalandı. 17 Mart'a kadar aralıklarla süren saldırılarda ölenlerin sayısı hâlâ bile net değil. Bir çok kesiminin kabul ettiği ortak sonuç; çoğu kadın ve çocuk en az 5 bin kişinin öldüğü, 7 binden fazla kişinin ise yaralandığı. Ancak savaştan sonra kasabaya giden yabancı gözlemciler, sayının çok daha fazla olduğu görüşünde.

Katliamdan günümüze kadar binlerce kişide ise kalıcı hasarlar oluştu. Yaşanan bu kirli savaştan dolayı ise yüz binlerce insan yerini yurdunu terk ederek Türkiye'ye sığındı. Bu acımasız katliam, tarih sayfalarına kara leke olarak düştü ve hafızlarda da silinmeyecek bir iz bıraktı.

O gün Irak'ta yaşanan bu vahşetin benzerleri bugün de Irak'ta, Suriye'de, Filistin'de, Afganistan'da, Doğu Türkistan'da ve Arakan'da Müslümanlar'ın yaşadığı bölgelerde devam ediyor. Türkiye, mazlumdan yana olan tavrını o gün Irak'lı Kürt kardeşlerimize gösterirken, bugün de gerek Irak'tan, gerekse Suriye'den gelen Müslüman kardeşlerimize de gösteriyor.