Dolar

34,6703

Euro

36,6628

Altın

2.941,14

Bist

9.640,08

Emekli generalin oğlunun sır ölümü yeniden gündemde

Emekli Tümgeneral Ethem Büyükışık'ın oğlu Dorukhan Büyükışık, 2018 yılında İzmir'de şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti. Oğul Büyükışık'ın şüpheli ölümü yeniden gündemde...

1 Yıl Önce Güncellendi

2023-08-14 15:04:18

Emekli generalin oğlunun sır ölümü yeniden gündemde

Oğul Büyükışık'ın cansız bedeni 2018 yılında bir inşaatın istinat duvarında bulundu. Yapılan araştırmalar daha da şüpheleri giderek derinleştirdi. Kapanan dosyalar tekrar açıldı.

Veryansın TV'den Erdem Atay, Dorukhan Büyükışık'ın ölümüyle ilgili dikkat çeken detaylar paylaştı.

1_171

Dorukhan Büyükışık kimdir?

Emekli Tümgeneral Ethem Büyükışık'ın oğlu Dorukhan Büyükışık, 2018 yılında İzmir'de şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti. Bir inşaatın istinat duvarında bulundu cansız bedeni. Yapılan araştırmalar daha da derinlere götürdü bu ölümü. Kapanan dosyalar tekrar açıldı. Son olarak Veryansın TV'den Erdem Atay'ın yazısı gündem oldu. Peki Dorukhan Büyükışık kimdir, neden öldü? İşte tüm detaylar.

Takvimler 2018 yılını gösterdiğinde hala aydınlatılamayan bir cinayet gerçekleşti İzmir'de. Emekli Tümgeneral Ethem Büyükışık'ın oğlu Dorukhan Büyükışık, 27 metreden aşağı düşerek hayatını kaybetti. Peki gerçek böyle mi? Doktor babaya yaklaşarak, "Bunun yüksekten atlama olduğunu düşünmüyorum" demesinden sonra başladı her şey...

Baba Büyükışık, hayatını oğlunun cinayetini aydınlatmaya adadı. İşte yaşanan tüm gelişmeler.

DORUKHAN BÜYÜKIŞIK KİMDİR?

Dorukhan Büyükışık, 3 yabancı dil bilen 26 yaşında, iyi eğitimli bir gençti. Ölüm sebebi kayıtlara yüksekten düşme olarak geçti. Karartılan deliller, cep telefonundan silinen parmak izleri, dosyadan uçan video kayıtlarının varlığı ortaya çıktı.

DORUKHAN BÜYÜKIŞIK NEDEN ÖLDÜ?

27 metreden düşmüştü Dorukhan. Ama gerçek böyle miydi? Veryansın TV'den Erdem Atay'ın kaleme aldığı yazıda şu ifadelere yer verildi:

Doktor, muayene sonrası sessizce yaklaştığı babaya, “Yüksekten düşme bulgusu yok. Ya kalp krizi ya da darp ile bu olay gerçekleşmiş olabilir, sistematik otopsi yapılması gerekir.” önerisinde bulundu.

Olay yerinde gördüğü manzara karşısında yıkılan baba Ethem Büyükışık'ın hayatı doktorun şüphe dolu bu sözleri sonrası tamamen değişecekti.

2_174

Ethem Büyükışık, bundan sonraki hayatını ‘cinayet' olması muhtemel bu olaya adayacaktı.

Yaşadıkları ve gördükleri kendisini de şoke edecekti.

Olay yerinde ve anında 19 kamera, 4 bekçi ve 4 konteynerde yatan 10'dan fazla işçi vardı.

İşçiler, olayın olduğu saatte “yüksek bir haykırma” sesi duyduklarını söylese de yıllarca ifade vermeleri engellendi. Hatta bir başkomiserin tanık olan şahısları olay yeri incelemesi yapılırken alandan uzaklaştırdığı ve kaçırdığı ortaya çıkmıştı.

Babanın uğraşları sonucu o tanıklar tespit edildi. İlk ifadelerinde “sesi duyduklarını” söylediler, sonraki ifadelerinde ise eski sözlerini reddettiler.

Çok sonra bazılarının yalan söylediği de ortaya çıktı.

Dorukhan'ın ölü halde bulunduğu şantiye, İzmir'in önemli şirketlerinden olan Tanyer Yapı Sanayi Ticaret A.Ş.'ye aitti.

Olay günü soruşturma yapan savcı ve polisler, güvenlik kamerası kayıtlarını hiçbir şekilde almadılar.

***
Ve şirketin iki kamera kaydını da gizlediği ortaya çıkmıştı. Savcılık, olaydan 25 ay sonra kayıtları istedi. Ancak bir kameranın kaydı hiç verilmedi. Bu kayıtlar açıkça gizlenmişti.

Baba bunu da ortaya çıkardı. Kayıtlar talep edildi.

Baba Büyükışık, bu kayıtları özel olarak bilirkişiye inceletti ve kök bilgilerinin olmadığı, sahte delil olarak Tanyer İnşaat tarafından üretildiği, olaydan bir süre sonra aynı şirketin saha mühendisi tarafından polis merkezine ismi gizlenen bir polis vasıtasıyla gizlice sokulduğu ve resmi kayda geçirilmediği ortaya çıktı.

Bu sahte delil de başsavcı vekili tarafından gerçekmiş gibi dosyaya eklendi.

Bölgede bir kamera daha vardı. Olayın yaşandığı bölgeyi çeken ‘dome kamera'ydı bu.

Olay yerine polis ve savcı gelmeden bu kameranın da ortadan kaldırıldığı, yerinin değiştirildiği ve kayıtlarının da silindiği ortaya çıktı. O kayıtlara da ulaşılamadı.

Elde olan kayıtlar incelendiğinde Dorukhan'ın yolda yürürken virajı aldığı, sonra da bir daha görünmediği ortaya çıkmıştı.

Baba Ethem Büyükışık bu olayın cinayet olduğuna ikna olmuştu. Ancak birileri çok fazla şey gizliyordu. Buna da anlam veremiyordu.

***

Başka bir gariplik daha vardı. Tanyer İnşaat'a ait bir telefon numarası, olay günü şüphelilere talimat vermişti. Ancak bu telefon hattını kimin kullandığı ortaya çıkmayacaktı.

Yetmedi, inşaat şirketi, telefonun eski nesil bir telefon olduğunu ve kırdıklarını söyleyecekti.

Fakat “eski nesil” denilen telefonda Facebook'tan görüşme yapıldığı belirlenmişti. Yani telefon, “eski nesil” falan değildi.

Bu delil de ortadan kaldırılmıştı.

Hatta şüphelilerin kullandığı telefonların tamamı da ne hikmetse sonraki tarihlerde formatlanmış ve veriler de yok edilmişti. Bu da raporlarla tespit edildi.

***

İncelenmesi gereken bir telefon daha vardı. Dorukhan'ın telefonu…

Baba, İzmir Emniyet Müdürlüğü'nden HTS Uzmanlık Raporu istedi.

Rapora göre, maktulün cep telefonu 01.30'dan 08.30'a kadar durağan haldeyken, 08.30'dan sonra yer değiştirdiği belirtildi.

Halbuki olayın saati, 01.30'du.

Peki intihar etmiş birinin telefonu saatler sonra neden yer değiştirirdi?

Baba Ethem Büyükışık çok önemli bir delil bulmuştu. Ama sevinci kursağında kaldı. İzmir İl Jandarma Komutanlığı da HTS'yi incelemiş, polis raporuna tahrifat yaparak ayrı bir tutanak tutmuştu.

Bu tahrifat yapılan raporda ise telefonun12.17'ye kadar durağan olduğu kaydedildi.

Baba, polis raporunu tahrip ettiği iddia edilen ilgililer hakkında suç duyurusunda bulundu.

***

Telefondaki parmak izleri ise bambaşkaydı.

Olay yerinde ilk çekilen fotoğraflara göre telefonda parmak izleri görülmüş, ardından bu izler silinerek bir daha fotoğraf çekilmişti.

İzler yine geçmemiş olacaktı ki, telefon silinip bir kez daha fotoğraflanmıştı.

Bu işlem 3 kez sürdü. Telefondaki parmak izlerinin incelenmediği ve tahrip edildiği de sonradan ortaya çıkacaktı.

Bütün bu gerçekler baba Ethem Büyükışık'ın bağımsız bir kuruluşta yaptırdığı bilirkişi raporlarında belirlenmişti. Telefonun defalarca yer değiştirdiği bilirkişi raporlarında görülmüştü. Telefon, kaba inşaatın çatı katında bulunmuştu mesela…

***

Dorukhan'ın çatı katına çıktığının tek bir delili yoktu. Telefondaki parmak izleri silinmiş, arabasının üzerindeki parmak ve doku izleri de yok edilmişti.

27 metreden düştüğü iddia edilen Dorukhan'ın baş kısmının parçalanmadan inşaat demirleri altına nasıl girdiği sorusunun cevapsızlığı ise bambaşka bir durumdu.

Ayrıca çok sonra, maktulün sabah bulunduğu yere taşındığı ortaya çıkmıştı.

***

Baba Ethem Büyükışık, o gün olay yerinde görev yapan en az sekiz polis memuru hakkında işlem yapılmasını istedi. Ancak bu polis memurlarının isimleri gizlendi. Babanın büyük uğraşları sonrasında 20'den fazla polisin, bu olayda dahli olduğu gerekçesiyle şüpheli olduğu anlaşılacaktı.

***

Peki Dorukhan intihar etmediyse ve bir cinayete kurban gittiyse, nasıl katledilmişti?

Baba Ethem Büyükışık; incelettiği tüm bilirkişi raporlarında oğlunun demir bir çubukla sırtından darbe aldığını, bu darbe sonucu kaburgalarının kırıldığını, kırılan kaburgaların da ciğerlerine batması sonucu kan kaybından öldüğünü tespit etmişti.

***

Ancak baba Ethem Büyükışık'ın yaşadıkları bunlarla sınırlı değildi.

Sıra Adli Tıp Kurumu'nun soruşturma sürecine gelmişti. Rapor açıktı. “Yüksekten düşme bulgusu yok” dendi, bilirkişiler düşme şeklinin de fiziğe aykırı olduğunu belirtti.

Ama ne oldu biliyor musunuz?

Adli Tıp Raporu bilirkişi incelemesine gitti. Rapor, bilirkişi tarafından “Yüksekten düşmeye bağlı ölüm” denilerek değiştirildi.

İtiraz üzerine hata kabul edildi. İkinci bir resmi raporla, değiştirilen rapor düzeltildi ve ‘bedeninin sadece arka tarafında değil ön tarafında da darp izi görüldü' denilerek, Dorukhan'ın darp ile öldürüldüğü sonucuna varıldı.

Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu ise yine yüksekten düşme raporu verdi.

Şaka gibi değil mi?

Baba Ethem Büyükışık, cinayeti örtbas etmeye çalıştıklarını iddia ettiği ATK kurul üyelerini de şikayet etti.

Bir yandan şirket, bir yandan emniyet mensupları, bir yandan jandarma mensupları, bir yandan savcılık hakkında şikayetçi olan Ethem Büyükışık, şimdi de Adli Tıp Kurumu'nu şikayet etmişti.

Devlet görevlilerin bunları nasıl yaptığını bir türlü anlayamıyordu…

Israrla cinayet olduğunu düşündüğü bu olayın üstünü birilerinin neden örttüğünü sorguluyordu…

***

Baba, Adli Tıp Kurumu yetkilisiyle görüştü. Durumu anlattı. Yetkili, polislerin etkisiyle yanlış bir karar verildiğini söyleyerek bu duruma itiraz edeceğini belirtti.

Dosya yeniden incelendi.

Ve yine aynı karar verildi.

Şikayet üzerine Adalet Bakanlığı, ilgililer hakkında görevi kötüye kullanmak suçundan adli soruşturma başlattı.

Savcı, kovuşturmaya yer olmadığı kararını verdi.

Baba itiraz etti, itiraz reddedildi.

Sonunda baba, bu kez de Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.

Rapor, Adli Tıp Kurumu 3. Üst Kurulu'na gönderildi. Kurul darp da olabileceği, yüksekten düşme de olabileceği kanısına vardı.

Ama baba Ethem Büyükışık'a göre bu rapor bir önceki kurul üyelerini korumaya yönelik bir rapordu.

***

Baba Ethem Büyükışık, Jandarma Genel Komutanlığı ile görüştü, Adalet Bakanı ile görüştü, devletin birçok kurumunun yetkilileriyle bir araya geldi.

Kiminle konuşsa, ona ‘Bu bir cinayet komutanım' dendi.

Fakat hepsi sessizliğe büründü.

Yapayalnız bıraktılar Ethem Büyükışık'ı…

En son olarak da savcılık, kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Büyükışık buna da itiraz etti…

***

Dayanamadı… Bir gün beni aradı. Bir şey konuşmak istediğini söyledi.

Bana sunum yaptı. Ne duyduklarıma, ne de gördüklerime inanabildim. ‘Olamaz böyle bir şey' dedim.

Ethem Büyükışık'a söylediğim de şuydu: Sonunda ölüm olsa biz arkanızdayız. Bu delilleri gizleyen ve bu cinayeti işleyen kim olursa olursa olsun ortaya çıkarmaya çalışalım.

Kaynak: Veryansintv.com

Haber Ara