Emine Erdoğan ‘Yaşlı Refahı İçin Yaşlı Hakları’ konferansında
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü dolayısıyla bir otelde düzenlenen Yaşlı Refahı İçin Yaşlı Hakları Konferansında yaptığı konuşmada, yaşlılarla yaşayan çocuklarda aidiyet duygusu gelişir. Köklü bir çınarın meyvesi olduklarını hissederler. Bundan daha büyük bir zenginlik olabilir mi?' değerlendirmesini yaptı.

Oluşturma Tarihi: 2018-10-02 14:58:37

Güncelleme Tarihi: 2018-10-02 14:58:37

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, "Yaşlıları hayatımızdan çıkarırken zengin tecrübelerini de kendimizden uzaklaştırmış oluruz. Ne yazık ki kaybeden biz değil aynı zamanda çocuklarımızdır. Aile büyüklerinin olmadığı bir evde çocuklar da bu bilgelikten mahrum kalırlar. Oysa yaşlılarla yaşayan çocuklarda aidiyet duygusu gelişir." dedi.

Emine Erdoğan, 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü dolayısıyla bir otelde düzenlenen Yaşlı Refahı İçin Yaşlı Hakları Konferansında yaptığı konuşmada, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Ankara Üniversitesi başta olmak üzere konferansta emeği geçen paydaşlara teşekkür ederek başladı.

Modern dünyaya yön veren kapitalist anlayışın, üretim ya da tüketim hayatında yeri olmayan yaşlılığı yok saydığını, hayatın dışına ittiğini, geniş aileyi küçülterek insanı yalnızlığa hapsettiğini ifade eden Emine Erdoğan, yaşlanmanın, güçten düşmekle, değersizleşmekle özdeşleştirildiğini belirtti. Emine Erdoğan, "Oysa bizim kültürümüzde yaşlanmak, başlanmaktır. Bilgelikle eşdeğerdir. Bu nedenle yaşlıların elini öper, başımıza koyarız. Çünkü onlar hürmet makamıdır. Her biri hayat denen o zor zahmetli yolculuğun bilgesidir, üstadıdır. Yaşam onlardan sorulur." diye konuştu.

Yaşlıların tecrübeleriyle rehberlik yaptığını vurgulayan Emine Erdoğan, "Yaşlıları hayatımızdan çıkarırken zengin tecrübelerini de kendimizden uzaklaştırmış oluruz. Ne yazık ki kaybeden biz değil aynı zamanda çocuklarımızdır. Aile büyüklerinin olmadığı bir evde çocuklar da bu bilgelikten mahrum kalırlar. Oysa yaşlılarla yaşayan çocuklarda aidiyet duygusu gelişir. Köklü bir çınarın meyvesi olduklarını hissederler. Bundan daha büyük bir zenginlik olabilir mi?" değerlendirmesini yaptı.

- "Yaşlı nüfusu önceleyen hizmetler için çalışmalıyız"

Türkiye'deki nüfus araştırmalarına işaret eden Emine Erdoğan, Türkiye'nin gittikçe yaşlanan bir ülke olduğunu, doğurganlık oranının azaldığını, yaşam süresinin uzamasıyla yaşlı nüfusun arttığını söyledi. Emine Erdoğan, dünya ortalamasının da benzeri bir tabloyu gösterdiğini bildirdi.

Dünya çapında 65 yaş üstü insan sayısının 2050'ye kadar şimdiki sayının neredeyse iki katına çıkmasının beklendiğini anlatan Emine Erdoğan, bu nedenle sosyal politikaların bu gerçeğe göre planlanması gerektiğine dikkati çekti.

Emine Erdoğan, çocuklar ve gençler gibi ak saçlı ihtiyarlara da hak ettiği değerin verilmesi gerektiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Sağlık hizmetlerini belirlerken, tıpkı anne çocuk sağlığı gibi kırılgan bir kitleyi oluşturan yaşlı nüfusu da önceleyen hizmetler için çalışmalıyız. Yaşlı bakımı yeni bir disiplin olarak şekillendirilmelidir. Nasıl ki çocuk bakımı geleneksel annelik pratiğinden bir mesleğe dönüşmüşse yaşlı bakımı da değerlerimize ve kültürümüze uygun planlanmalıdır.

Devletimiz yaşlılarımız için huzurevlerini yüksek standartlara çıkarma noktasında yoğun bir çaba içindedir. Fakat ideal olan yaşlıların kendi doğal aile ortamında yaşamını sürdürmesidir. Bu konuda gerçekten çok yönlü bir çaba içinde olmamız lazım. Zira yaşlılarımızın evlatlarının gözetiminde bir hayat sürmesi onların hem fiziki hem de ruhi ihtiyaçları bakımından son derece hayatidir."

- "Akademik çalışmaların da artırılması gerekir"

Kuşaklar arası iletişiminin sağlıklı şekilde yürümesinin sosyal açıdan güçlendireceğini belirten Emine Erdoğan, gençliğin enerjisinin yaşlılığın tecrübesiyle birleştiğini söyledi.

 

"Yaşlıları hayat alanından tecrit edip onları çaresiz bir yaşama terk etmek, topluma başka sıkıntılar olarak geri döner." diyen Emine Erdoğan, devletin, belediyelerin ve sivil toplum kuruluşlarının sağladığı destek hizmetlerinden azami ölçüde yararlanmak gerektiğini kaydetti.

Emine Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Ama sorumluluk alanına giren büyüklerimizi gözümüzün önünden ayırmamak bize yakışandır. Şehirlerimiz artık geleneksel mahalle yaşamından uzaklaşarak kapalı sitelerle şekilleniyor. Buna bağlı olarak yaşlıların sosyalleşme alanı da daralıyor.

Yaşlılara sosyal faaliyet alanının açılması, seyahat, yürüyüş, sohbet gibi basit koruyucu tedbirlerle sorunlarının azaltılması gerekir. Şehirlerimizin yaşlı dostu hale gelmesi de belediyelerimizin sorumluluğunda bir konudur. Çevreden sağlığa, sosyal hizmetlerden eğitime çok yönlü ele almamız gereken yaşlılarımız için yapacaklarımızın sınırı yoktur. Yeni bir disiplin olarak yaşlılık hizmetleri konusunda akademik çalışmaların da artırılması gerekir. Yaşlanan nüfusumuzu ancak bu çabalarla iyi bir geleceğe hazırlayabiliriz."

- "Çocuk sayısının azalması aile ilişkilerini de zayıflatıyor"

"Elbette yapmamız gereken önemli bir şey de yaşlanma oranlarını yavaşlatacak doğum teşvikidir." diyen Emine Erdoğan, genç nüfusun bir ülkenin en önemli gücü olduğunu bildirdi.

Emine Erdoğan, birçok ülkeye göre Türkiye'nin genç nüfusunun üstünlüğünün bulunduğunu hatırlatarak, bu gücü kaybetmemenin tek yolunun da doğurganlık oranının düşürülmemesi olduğunu belirtti.

Nüfus politikaları araştırmalarına değinen Emine Erdoğan, Türkiye nüfusunun 1923'ten 2050'ye kadar olan dönemde 7 kat arttıktan sonra durağan bir yapıya kavuşacağını anlattı.

Emine Erdoğan, 2050 sonrası genç nüfus ve onun ekonomik, psikolojik ve sosyal kazanımlarından mahrum bir ülke olunacağını, bu nedenle nüfus politikalarının bu öngörüye göre yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini vurguladı.

Çocuk sayısının ikinin altına indiğinde doğurganlık oranının geometrik olarak azaldığını, üç çocuk ile ancak dengede kalınabildiğini dile getiren Emine Erdoğan, doğurganlık oranındaki düşüşün istense de kısa sürede artırılamadığını aktardı. Emine Erdoğan, Finlandiya'nın doğurganlık oranının 1,7'den 1,8'e 10-15 yılda çıkaramadığını gösteren araştırmalar olduğunu bildirdi.

Çocuk sayısının azalmasının aile ilişkilerini de zayıflattığının altını çizen Emine Erdoğan, "Çünkü teyze, dayı, hala, amca gibi geniş ailenin temel dinamikleri ortadan kalkıyor. Ailenin gücü azaldığında toplumun yükü daha da artıyor. Ne mutlu ki yaşlıların baştacı edildiği toplumumuzda aile büyükleri, hala evlatlarının ve torunlarının kuşattığı sevgi atmosferinde yaşayabiliyor. Sonuç olarak sadece nicelik olarak değil, temeli sevgi ve saygıya dayanan nitelikli insanlardan oluşan bir toplum var etmek temel hedefimiz olmalıdır." ifadesini kullandı.

- "Yaşlılarımız gözümüzün nurudur"

"İnsanoğlu doğum ile ölüm arasında iki kapılı bir handa gündüz gece giden yolcudur." diyen Emine Erdoğan, asıl olanın bu hayatın gerçek anlamını fark etmek ve insana değer vermek olduğunu belirtti.

 

Emine Erdoğan, şunları kaydetti:

"Nasıl ki çocuklarımız gözbebeğimizdir, yaşlılarımız da gözümüzün nurudur. Onlara gereken değeri vermek, bizi insan kılar. Kendi yaşlılarını ilgisizliğe terk eden fakat hayır faaliyeti adı altında koşuşturan insanlar görürüz. Oysa her şey evimizde başlar. Kendi yaşlımızı, engellimizi, çocuğumuzu mutlu etmeden topluma huzur getiremeyiz."

Konferansın yaşlılar için gereken hizmetlerin planlanmasında topluma ışık tutacağına inandığını vurgulayan Emine Erdoğan, konferansa fikirleriyle katkı veren tüm hocalara şükranlarını sundu.

Konuşmaların ardından, Çubuk Abidin Yılmaz Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi sakini Ahmet Koç, Emine Erdoğan'a atık malzemelerden yaptığı kız kulesini takdim etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, daha sonra Bakanlığa bağlı huzurevi sakinlerinin kendi ürünlerinin yer aldığı standları gezdi.