Lütfen kusuruma bakılmasın. CHP'li Bilecik Belediyesi'nin sosyal medya hesabını da AK Partili Nevşehir Belediyesi'nin sosyal medya hesabını da birbirine tıpatıp benzeten şeyin adı şu: “Gündeme gelebileceksen her şey mubah.”
Yöntem bu olunca, ortaya çıkan şeyin adı “sosyal medya yönetimi” değil “zevzeklik” oluyor. Ciddiyetle de, gerçeklikle de, kurum olmakla da en küçük alakaları kalmıyor yani “başgan”ların.
Yeri gelmişken şunu da söyleyeyim de içimde kalmasın. “Etkileşimi artırmak için takipçi satın alıp bot hesaptan RT kasmak” doğrudan doğruya haram bir işle iştigal etmek manasına da gelmektedir nazarımda. Elbette fıkhen değil, “hükmen” söylüyorum bunu. İşin fıkıh kısmında hocalarımdan konuyla ilgili bir hüküm beklediğimi de beyan ediyorum. İslam'ın pazar ilkelerinde doğrudan doğruya haram kabul edilen şeylerden biridir tüketiciyi yanıltmak; malını olduğundan iyi, olduğundan kaliteli göstermeye çalışmak… Dikkat isterim: Haram olan, malını güzelce sergilemek değildir. Haram olan, tüketiciye “sattığın şeyde olmayan bir şeyi varmış gibi göstermek”tir.
Bu parantezden sonra gelelim Bilecik Belediyesi'nin yediği herzeye, ettiği gerzekliğe.
Sanırım şöyle olmuştur. Bilecik'in sosyal medyasını zevzeklikle yöneten ekip, Türkiye, İstanbul Sözleşmesi'nde taraf olmaktan vazgeçince koşarak belediye başkanı Semih Şahin'e gidip “başganım, Türkiye İstanbul Sözleşmesi'nden çıktı. Billboarddan çakalım mı meseleyi, gündeme geliriz” demişlerdir. Belli ki kendisi de zevzekliğe pek meyyal olan belediye başkanı Semih Şahin de “bunu iyi düşündünüz, yapıştırın” demiştir.
Ne oldu peki sonra? Bilecik'in caddelerini, sokaklarını şu metne sahip bir billboard süsledi: “İstanbul Sözleşmesi Kimden Korur? Şiddete meyilli herkesten korur: Eşin, eski eşin veya partnerin şiddetinden, abinin, babanın veya diğer aile üyelerinin şiddetinden, işyerinde patronun, okulda öğretmenin, karakolda polisin ya da sokakta, çarşıda veya toplu taşımada tanımadığımız erkeklerin şiddet ve tacizinden kısaca en yakınımızdakilerin şiddetinden korur.”
Metnin sefil Türkçesini geçelim hızla. Kadını şiddetten İstanbul Sözleşmesi'nin değil Türk Ceza Kanunu'nun koruduğu gerçeğini de çıkaralım aklımızdan bir süreliğine. Biz, yazımız bağlamında yapılan zevzekliğe, zibidiliğe değinelim.
Başkana “başganım, çakalım mı?” diyen zevzekler; polisi, öğretmenleri, patronları, babaları, abileri, toplumdaki tüm erkekleri töhmet altında bırakan bu aptalca metni niçin kabul ettirebiliyorlar? Çünkü başkan bu zevzekliğin, bu aptallığın iş göreceğini, işe yarayacağını, kendisini gündeme getireceğini düşünüyor belli ki. At sahibine göre kişniyor yani.
Şimdi bir yandan da bu yazıyı okuyan “sosyal medya cevvalleri” başkan Semih Şahin'e “en azından gündeme geldik başganım” diyecekler bence. Başkanın da hoşuna gidecek belki bu gündeme gelme biçimi.
O zaman politikacılara, “başganlara” falan bir öneri ile bitireyim yazımı. “Gündeme gelmek”, ne pahasına olursa olsun ilkesiyle çalışan bir şey değildir. Koca koca adamlarsanız. Birazcık kendinize gelin, birazcık makamınızın adamı olun yahu.