Salih, kahvaltı sonrası odasına gitti ve bilgisayarın başına geçti. Büyük bir şevkle bilgisayarı çalıştırdı ve sanal yolculuğa başladı.
Annesi, Salih'in üzülmemesi ve kırılmaması için onunla her zaman hassas bir tarzda konuşurdu. Yanlışlarını görmezden gelirdi. Babası ise son bir ay içerisinde Salih'le toplam yirmi kelime ancak konuşabilmişti. Salih'le konuşmak dünyanın en zor işi olmuştu.
Çünkü Salih'in gerçek dostu ve arkadaşı sadece bilgisayarı olmuştu.
Salih'in babası oğlunun bilgisayardan dolayı hayattan kopuk yaşaması ve yalnızlığı tercih etmesi yüzünden iyiden iyiye endişelenir. “Oğluma neler oluyor?” diye telâş eder ve bir uzman desteği almaya karar verir. Konunun uzmanına danışır. Salih'in babası, uzmanların bu konularda uzun konuştuğunu bilmesine rağmen, bir kliniğe gider.
Meramını dile getirdikten sonra klinik uzmanı Uzman şunları dile getirir:
“Önce rahat olun çünkü bundan sonra yeni bir kuşak geliyor. Bu kuşaktakiler bize benzemeyecekler. Onları ret etmeyi değil, anlamaya çalışmalıyız. Bunların özgüvenleri çok yüksek olup hürriyetlerine aşırı derecede düşkündürler. Eğer onların hürriyet alanlarını kısıtlar ve konfor alanlarına müdahale ederseniz vay halinize! Sizin zamanınızdaki gibi bunların arkadaşları ve arkadaş grupları yoktur. Eğer siz çocuğunuzun bir işi bitirmesini istiyorsanız ferdî olarak ona iş verin.
Bu kuşak; kurallı, programlı iş yapmayı sevmezler. Ders çalışırken veya bir sorumluluk yüklediğinizde istediğiniz gibi çaba harcamadığını gördüğünüzde de sakin olun. Çünkü bu çocuklar bizlere benzemezler. Bunlar, teknoloji havuzunda doğmuş; bilgiye, erişim hızına müptelâ yeni nesil çocuklardır.
Bu kuşaktaki çocukların bizim gibi olmalarını beklemeyelim. Sınırsız bir hayal dünyaları vardır. Becerileri yüksek olmasına rağmen hırs ve azimleri olmadığından ileriki iş hayatlarında her an bir krizle karşı karşıya gelme ihtimalleri yüksektir. Serbest bırakıldığında çok verimli olurlar. Ebeveynler olarak bu çocukların başarılarının devamını istiyorsanız onları ödüllendirmek, onları azimli kılar.
Dünyanın neresinde olursa olsun yaşananları takip ederler. Yalnızlık onları dinlendirir ve rahatlatır. Onlarla aranıza kural koyarsanız iletişiminiz tamamen kopabilir. Onlarla inatlaşmayın. Doğru bildiklerini daima savunurlar ve dışardan gelen fikirlere soğukturlar.
Bu kuşak, duygusal zekâya sahip olup insanları, kitapları, gezegeni ve hayatın bütün unsurlarını önemserler.
Bu kuşaktaki çocuklar bol imkânlar içerisinde büyüdüklerinden hayatta birçok şeyi kolay elde etmişlerdir. Bu sebeple varlık içerisinde olgunlaşmaları gerekiyor. Daha önceki yaşantımıza kıyaslayıp onları yetiştirmeye çalışırsak onları kaybederiz.
Bu çocuklar öğrenmeye, yeniliğe açıktırlar; bunlar sevgi açlığı çekerlerse yalnızlığa düşerler. Ebeveynler olarak sevgi açlıklarını gidermek en önemli göreviniz olmalıdır. Çoğu zaman işin sonunu düşünerek hareket etmediklerinden onlara ‘Bizim zamanımızda biz böyleydik.' dememek gerekir.”
Uzman konuşmasına şu şekilde devam eder:
“Bu kuşak, genel olarak çoğu şeyleri geç öğrendiğinden gecikmiş ergenlik vak'aları çok olur ve ergenlikleri bir türlü bitmez.
Kolay yollarla hayatta var olmak istedikleri gibi çok kısa vadeli düşünmeye de yatkındırlar. Bundan dolayı orta ve uzun vadeli değil, anlık zevkleri düşünürler. Aceleci ve sabırsızlar. ‘Sen çalış ben yiyeyim.' algısı bu kuşakta çok fazla görünmektedir.
Bu kuşağa elbirliği ile iyi ve güzel şeyler öğretmezsek psikolojik olgunlaşmaları sürekli eksik kalır. Z kuşağı veya Z nesli, Y kuşağından sonra gelen ve Alfa Kuşağı'ndan önce gelen bir kuşaktır.
1997–2012 yılları arasında doğan kişilerden oluşmaktadır. Bizim kuşaktan çok farklıdırlar. Bunların özgüvenleri yüksek olduğundan hayallerinin peşinden gitmekten asla vazgeçmezler. Bunların tehlikeli özelliklerinden biri çabuk yükselmek ve başarıyı hızlı bir şekilde elde etmek istemeleridir. Dört beş yıl içerisinde dünya genelinde % 75 oranında etkin olmaları bekleniyor.
Bu kuşağı en çok merak edenler, siyasetçilerdir. Son zamanlarda iş dünyası da bu kuşağı yakından tanımak için detaylı çalışmalar yapmaktadır.
Bu gençlerin ortak paydası teknoloji ve internettir. Teknoloji içinde doğan bu kuşağın oyuncakları telefon ve bilgisayardır.
Bu kuşak sinir uçlarına dokunulacak bir olay olmadan kimseyle bir araya gelemezler. Bizler burada kiracıyız. Z kuşağından olan Salih gibiler ise ev sahibidirler. Onları kendi zamanımızdaki gibi eğitmeye çalışırsak kaybederiz.
Psikolojik ihtiyaçlarına cevap vermeden onlarla aynı dili konuşamayız. Onları anlamak ve onların sevgi depolarını boş bırakmamak gerekmektedir. Salih gibileri anlayış, sevgi ve şefkat toprağında yetiştirelim ki geleceğimiz aydınlık olsun.”
Babası, bütün bu konuşmaları dinledikten sonra Salih ile daha çok zaman ayırıp, ona endişelerini hissettirmektense daha çok sevgi ve şefkatini hissettirmeyi ilişkilerinin merkezine koyar. Bir süreliğine bunu ev içi ortamlarda uygulamaya başlar. Etkisini görmeyi beklemez, ısrarla sevgi ve şefkat yumağını çocuğuna karşı sürdürmeye devam eder. Annesi de babasının ev içi ortamlarda Salih'e yapılan bu yaklaşım tarzını fark eder ve bir süreliğine de olsa içi rahatlar. Bakalım Salih bu yaklaşım tarzını nasıl karşılayacak?