AHMET ÖZTÜRK | TIMETURK
Türk mefkûre hayatının yaşadığı kısır döngünün en önemli sebeplerinden biri siyasi tahammülsüzlük olsa gerek… Tüm Türkiye günlerdir işi gücü bıraktı, AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal'ın kitap fuarı kapsamında bulunduğu Kahramanmaraş'taki sözlerini konuşuyor. Mahir Ünal, bir kitap fuarında pek alâ söylenebilecek, “Tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye'de yaşanmıştır. Mesela Fransız devrimi her şeyi yıkmıştır ama lügate dokunmamıştır. Yine en sert devrimlerden bir tanesi Mao'nun Çin kültür devrimidir. Lügate dokunmamıştır. Ama maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet; bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir” ifadelerini kullanıyor…
HERKESİN ANLAYIP AMA ANLAMAK İSTEMEDİĞİ…
Mahir Ünal'ın sözlerinden kasdettiği elbette bir sistem olarak cumhuriyet değil, dönemin Kemalist rejiminin daha da ötesinde İsmet Paşa hareketinin dile ve kültüre vurduğu darbedir. Cumhuriyet ki, halkın kendi kendini yönetme sistemine verilen addır; bizatihi Mahir Ünal'ın vekilliğini borçlu olduğu Cumhuriyet isimli yönetim tarzına bu sözleri söylemesi mantık dışıdır. Bu durumda, Ünal'ın sözlerine karşı çıkanlar aslında cumhuriyeti değil, Kemalizm müdafaasındadır. Nitekim Ünal da bunların tefrikini yapabilecek kapasitede bir siyasetçidir.
KARŞI ÇIKANLAR ARASINDA KİMLER YOK Kİ
Mahir Ünal'ın sözleri ülkemizin çapsız medyasında hedef gösterilerek haberleştirilmesinin ardından Mahir Ünal'a yönelik bir siyasi linç kampanyası başlatıldı. Cumhuriyet, Sözcü, Tele1, Halk TV'nin yanında, çok sayıda yazar çizer ve yanında CHP… Bir süredir 28 Şubat günlerindeki aktifliğini hatırlatan çevikliğiyle Atatürkçü Düşünce Derneği suç duyurusunda bulunduğunu açıkladı. Ancak yazık ki, Cumhur İttifakı içinde AK Parti ile aynı safta yer alan Milliyetçi Hareket Partisi de bu linç kervanına katıldı. Bazı MHP'li milletvekillerinin yanında Genel Başkan Devlet Bahçeli de Ünal'ı sert bir şekilde eleştirenlerin arasında yer aldı. Bahçeli'nin tepkisinin akabinde AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, yarım elma gönül alma babında "Cumhuriyetimiz ve demokrasimiz en büyük kazanımlarımızdandır" paylaşımını yaptı.
NE YANİ OSMANLILARDAN DAHA MI KÜLTÜRLÜYÜZ?
Bu tartışmada da milli sporumuz kulağımızın üstüne yatıp konforumuzu sürdürmeye devam etme niyetindeysek sorun yok! Çılgın Türkler dünyanın en fazla kelime kapasitesine sahip diliyle konuşuyor der geçeriz. Peki gerçek, gerçekten de böyle mi? Tarih, genelleştirmeler ve ötekileştirmelere sığmayacak kadar derin ve zorlayıcıdır. Alternatif tarih üzerine gerçek inşa etmek zordur, peki resmi tarih üzerinden savurduğunuz bu özgüven nereden geliyor? Elbette ki bir gecede cahil kalmadık ama alfabe değişiminin, Türkçe'den atılan Arapça ve Farsça kelimelerin bugün kullandığımız köksüz dilde hiç mi tesiri yok? Yani Osmanlılar'dan daha kültürlü olduğumuzu kitabın üstüne el basarak söyleyebilecek kaç babayiğit var? Eğer bugünkü Türkçe, Mustafa Kemal Atatürk'ün yaşadığı dönemdeki Türkçe'den daha geniş kapsamlıysa bırakın genç nesli, yaşı 50'yi, 60'ı bulanlar bile neden Nutuk'u anlamıyor? Dahası Mahir Ünal'ı yalanlayan, antitezle karşısına çıkabilen oldu mu?
Kemalist kesim, her zamanki o kendinden menkul haklılığıyla, Cumhuriyet döneminin sorgulanamazlığı üzerinden, argüman üretmeye bile gerek duymadan tartışmada üste çıkmaya çalışıyor. Hiçbir entelektüel kapasitesi yok, cehaletini konuşturuyor. Bu sebeple, Kemal Kılıçdaroğlu SADAT üzerinden eleştiri getiriyor, bu yüzden ADD suç duyurusunda bulunuyor. Bütün bu yaşanan tartışma, cumhuriyetin ilk 100 yılında ortaya çıkardığı başörtüsü mağduriyeti gibi esaslı sorunların yanında aslında entelektüel hayatımızın da kimler eliyle katledildiğini gösteriyor.
ÇEŞİTLİLİK GERÇEK ÇOK SESLİLİĞİ VURMAMALI
AK Parti son dönemde güzel bir ivme yakaladı. Dünya ekonomiden siyasete tepe taklak giderken, gerek dış politikada gerek başka alanlarda Türkiye güçlü bir çıkış yakaladı. Bu durum, AK Parti'de kendine güveni beraberinde getirdi. İsmail Ok ve Mehmet Ali Çelebi gibi İyi Parti ve CHP kökenli isimler AK Parti'ye katıldı. Diğer taraftan 2016'dan beri Cumhur İttifakı şemsiyesi altında MHP ile sürdürülen bir birliktelik var ki, bu durum elbette siyasî dili de belli ölçüde değiştiriyor. Bunlar anlaşılır.
Ancak siyasi dilin, zihin dünyasını da öldürmesi kabul edilemez.
Mehmet Ali Çelebi'nin FETÖ'nün gadrine uğraması, kumpaslara kurban gitmesi, bu ülkede Kemalist darbeci zihniyetin hiç var olmadığı anlamına gelmez.
MHP ile ittifak yapılıyor olması, Kemalist devrim günlerinde Türkçe'nin ağır bir darbe aldığı gerçeğini değiştirmez.
AK Parti'nin parti içindeki çeşitlilik, siyasi ve toplumsal başarı için iyidir, güzeldir. Ama bu gerçek çok sesliliği vuracaksa önlem almanın zamanı gelmiş demektir. Sözüm ona Cumhuriyet savunucuları, demokrasiye, çok sesliliğe tahammül edemiyor. Dahası cahiller, entelektüaliteyi katlediyorlar. Ya herkes sussun, cehalet konuşsun; ya da entelektüel tartışmalara fırsat vermek namına bile olsa Mahir Ünal'a bir konuşma fırsatı olsun verelim.