Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Diyanet Merkezi'nde, Dil, Tarih ve Kültür Eğitim 2019 Programı'nda Türk vatandaşları, Türk kökenli Amerikalılar ve Müslüman toplumu temsilcilerine hitap etti. Erdoğan, “Türk-Amerikan ilişkilerini sabote etmek isteyenlerin oyununa gelmedik” dedi.
Erdoğan, ABD Diyanet Merkezi'nde düzenlenen buluşmada konuştu. Erdoğan'ın önemli açıklamalarından satır başları şöyle:
"Bu merkez çok kısa sürede sadece Türklerin değil, ABD'deki tüm Müslümanların iftihar kaynağı haline geldi. Medeniyetimizin sanat, estetik, zarafet ve nezaketini yansıtan bu güzel mekanın vatandaşlarımız, soydaşlarımız ile diğer kardeşlerimize sağladığı hizmetlerden memnuniyet duyuyoruz.
"Ülkemizden binlerce kilometre ötede böyle bir ihtiyacı giderdiğimiz için sevinçliyiz. Arzumuz ve temennimiz Müslümanlara yakışan bu tür merkezlerin ABD'nin her bir köşesinde yaygınlaşmasıdır.
"2002'den itibaren yurt içinde yaşayan vatandaşlarımızla, sınırlarımız dışında vatandaşlarımıza da farklı bir anlayışlar yaklaştık. Gurbetçi diyerek dışlanmış insanlarımızın anavatanla bağlarını güçlendirmeye çalıştık. Birçok sivil toplum kuruluşumuzu bunun için destekledik, teşvik ettik. Aynı STK'lar bugün bulundukları ülkenin siyasetinde söz sahibi haline geldi. Ülkesine ihanet etmediği sürece yurt dışında yaşayan her kardeşimizi bağrımıza bastık. Gerektiğinde pozitif ayrımcılık yaparak yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza sağladığımız hizmetlerin sayısını ve kalitesini artırdık. Bugün yurt dışında yaşayan kardeşlerimizin hepsi 17 sene öncesine göre Türkiye'nin gücünü daha fazla hissediyor. Türkiye'nin elde ettiği başarılar, sizlerin buradaki konumunu daha yükseğe taşıyor.
"Zamanla şartlar, talepler ve tehditler de değişiyor. İnsanlarımız artık oldukça geniş bir yelpazede her biri ayrı bir öneme sahip sorunlarla karşılaşıyor. Siyasi haklara tam manasıyla erişim başta olmak üzere temsile ilişkin sorunlar da kardeşlerimizi endişelendiriyor. Özellikle Batılı ülkelerde neonazi partilerin ve ırkçı siyasetçilerin hükümet politikalarına yön verdiğine şahit oluyoruz. Hemen her gün camilerimizi, Müslümanlara ait iş yerlerine ırkçı saldırıların arttığını görüyoruz. Bunun varabileceği boyuta Yeni Zelanda'da şahit olduk.
"Sizlerden beklentimiz önümüzdeki süreçte bulunduğunuz yerlerde daha güçlü, organize ve aktif olmanızdır. Bir mümin içinde bulunduğu toplumdan kopuk biçimde yaşayamaz. Mümin mücadele etmekle mükelleftir. Çünkü Müslüman hayatın bizatihi içinde olan, yaşayışıyla, ticaretiyle, tavır, davranış ve ahlakıyla örnek olan insandır. Bu anlayışla kültürünüzle, inancınızla, sizi siz yapan değerlerle bağlarınızı korurken, içinde bulunduğunuz topluma da en üst düzeyde katılım sağlayacaksınız.
"Amerikan İslam toplumunun tüm fertleriyle diyaloğunuzu, bağlantılarınızı güçlendirmeniz çok önemli. Bulunduğunuz tüm ortamlarda örnek bir kişi olarak sıkıntılarınızı daha kolay aşabileceğinize inanıyorum. Bunu yapabilirsek hiçbir tehdit bizi sindiremez. Biz bir olursak, beraber olursak, tüm Müslümanlar olarak bir duvarın tuğlaları gibi dayanışma içinde hareket edersek önümüzde hiçbir engel duramaz.
"Sizlerin de takip ettiği gibi Türk-Amerikan ilişkileri sancılı bir dönemden geçiyor. Biz Türkiye olarak müttefiklik ve stratejik ortaklık ilişkisine yaraşır şekilde üzerimize düşeni yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Türk-Amerikan ilişkilerini sabote etmek isteyenlerin oyununa gelmedik. Ancak ülkemizin güvenliği, milletimizin geleceği için hangi adımları atmaktan bir an olsun çekinmedik. Vatanımızı ve bağımsızlığımızı korumak noktasında baş veririz ama asla bağ eğmeyiz.
"Devletimizin 2200 yılı aşan şanlı tarihi bunun sayısız örneğiyle doludur. Barış Pınarı Harekâtı Türkiye'nin terörle mücadelede kararlılığının ifadesidir. Harekât, Kürt kardeşlerimize yönelik bir harekât değildir. Bu nerede olursa olsun biz teröristlerle, terör örgütleriyle karşı karşıyayız. Bunların bedelini onlara ağır ödeteceğiz. Biz son 20-30 yıla gittiğimizde 40 bine yakın insan kaybettik. Biz göbeğimizi kendimiz kesiyoruz, kesmeye devam edeceğiz. Suriye'nin kuzeyinde bir terör koridoru kurulmasına izin vermeyeceğimizi gösterdik.
"DEAŞ'la mücadele altında kurulan tuzağı ortaya çıkardık. Suriyeli sığınmacıların geri dönüşü için tek gerçek ve somut çaba bizim güvenli hale getirdiğimiz yerlerdir. Şu anda 4 milyon mülteciye ev sahipliği yapıyoruz. Bunların 3 milyon 650 bini Arap. Bunun dışında Keldani var, Ezidi var, Hristiyan var, bütün bunlar mülteci olarak bizim topraklarımızda. Ayrıca 350 bin de Kürt var. Nereden geldi bunlar, Ayn-El Arab'dan geldi. Bunlar Obama zamanında geldi, biz bunlara da kapımızı kapamadık, desteği biz veriyoruz.
"Bize herhangi bir ülkeden siz bunlara bakıyorsunuz, biz size destek verelim, kimse demedi. 3 milyon 650 bin Arap var, Arap Ligi'nden kimse kalkıp biz destek verelim demedi. 40 milyar doları aşkın harcamamız var, sadece Avrupa Birliği 3 milyar Euro STK'lar vasıtasıyla bizdeki Kızılay, AFAD, buralara destekleri oldu. Bunun dışında bir şey yok, lafa gelince laf bol, asıyor kesiyor. Neymiş, Türkiye Kürtlere karşıymış. Yav benim ülkemde dünyada olmadığı kadar Kürt vatandaş var. Sadece partimden 50 kadar Kürt milletvekilim var benim. Kalkıp da kismeyi aldatmanın bir anlamı yok. Biz yaratılanı yaratandan ötürü sevdik, böyle baktık insana. Bizim böyle bir ayrımı yapma hakkımız yok. Harekâtın ilk günlerinden itibaren ülkemiz hakkında yürütülen kampanyanın arkasında bu gerçekler var.
"DEAŞ'la mücadeleyi biz verdik. El-Bab'da 3 bini aşkın DEAŞ'lıyı biz derdest ettik. Şu anda cezaevlerimizde 2 bin DEAŞ'lı var. Sözde 10 bin DEAŞ'lıyı yok etmişler, nerede yok ettiniz ya? Elbette Türkiye ve Türk milleti geri adım atmayacak, medya ve siyaset aracılığıyla yürütülen kampanyaya izin vermeyecektir.
"ABD'den beklentimiz terör örgütüne verdiği desteği bir an evvel sonlandırmasıdır. Bugün Sayın Trump'a bir kez daha ilettik, gündemimizdeki tüm hususları ele aldık. 100 milyar dolarlık ikili ticaret hedefine bağlılığımızı vurguladık. Her türlü bürokratik engele rağmen ilişkileri ilerletme konusunda hedefimizi teyit ettik, ilişkilerimizi tekrar rayına oturtacağımıza inanıyorum.
"ABD Temsilciler Meclisi'nin Cumhuriyet Bayramı'mızda aldığı 'sözde Ermeni Soykırımı' kararı utanç verici bir karardır. Milletimizin tarihinde hesabını veremeyeceği bu tür bir kara leke asla yoktur. Biz bütün arşivlerimizi tüm araştırmacılara açtık. Ermenistan'a gelin ortak bir tarih komisyonu kuralım dedik. Tüm iyi niyetimizi ve siyasi irademizi ortaya koyduk. Varsa arşivleriniz siz de açın dedik. Biz açtık. Bizim sadece TSK'nın arşivlerinde 1 milyonu aşkın belge var, buyrun dedik, gelmediler. Niye gelmiyorlar? Çünkü çalışmaya başladıklarında aradıklarını bulamayacaklarını biliyorlar. Buna yaklaşmadılar. Bu iş tarihçilerindir dedik, siyaset bilimcilerindir, arkeologlarındır dedik. Buralarda bu çalışmaların yapılması lazım. Siyasetçi de bu .çalışmalar gelir, ona göre karar verir. Onun aksinde atılan tüm adımlar siyasidir, onlar da bize geri adım attırmaz. Bu konu her gündeme geldiğinde siyasetçilerin tarihçilerin yerine geçmemesi gerektiğini vurguladık. Maalesef beklediğimiz karşılığı görmedik. Ermenistan daha dünün devleti, bundan önce değişik yerlerde göçmen olarak dolaşırlardı, Türkiye'de de aynı şekilde göçmen olarak yaşarken zorunlu tehcir yaşandı. Bilir misiniz Türkiye'de 100 bin kadar Ermeni var, 60 bini vatandaşımız, 40 bini kaçak olarak yaşıyor. Biz bu kaçakları deport etmedik, insani davrandık. Ermenistan ülkelerimiz arasında 2009 yılında imzalanan protokolleri imzalamaktan da kaçındı. Diaspora da ülkemizi karalama kampanyasını sürdürdü.
"Alınan kararın tarihi gerçeklerle hiçbir bağı olmadığı aşikardır, bizim nazarımızda yok hükmündedir. Bu tür kararlarla bizi baskı altına almak isteyenler er geç yanıldıklarını anlayacaklardır. Biz işin tarihçiler tarafından incelenip değerlendirilmesi yönünde tutumumuzu sürdüreceğiz. ABD Senatosu 1970'li ve 80'li yıllarda çoğunluğu diplomat ve aile mensupları olmak üzere çok sayıda vatandaşımızı şehit eden Ermeni terör örgütleri tarafından başlatılan kara propagandaya teslim olmamalıdır. Temsilciler Meclisi'nin düştüğü hataya Senato'nun düşmeyeceğine inanıyorum."