Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan AK Parti grup toplantısında İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği noktasında iknaya gelmek isteyenlere "Boşuna gelmesinler" sözünü tekrarladı ve "evet'" demeyeceklerini duyurdu.
Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, yarın 103. yıl dönümüne ulaşılacak 19 Mayıs 1919 tarihinin, milletin istiklal ve istikbal mücadelesinin önemli dönüm noktalarından biri olduğuna işaret etti.
19 Mayıs 1919 Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'nın, milletin şartların en zor olduğu dönemlerde bile dayatmalara teslim olmayıp kendi yolunu çizme iradesinin sembolü olduğunu ifade eden Erdoğan, "Samsun'dan başlayıp Ankara'da devam eden, İzmir'de nihai hedefine ulaşan; ardından Cumhuriyet'in ilanıyla taçlanan bu sürecin şanı da şerefi de gururu da milletimize aittir." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu vesileyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Milli Mücadele'nin yürütülmesi ve zafere ulaştırılmasında emeği olan herkesi, şehitleri, gazileri ve kahramanları rahmetle yad etti.
"Cumhuriyet bizim ilk değil, son devletimizdir." diyen Erdoğan, millet tarafından daha sonra Kıbrıs başta olmak üzere çeşitli coğrafyalarda başka devletler kurulduğunu, böylece ecdadın binlerce yıl boyunca Asya'dan Avrupa ve Afrika'ya kadar bütün buralarda uzanan kadim dünyanın dört bir yanında hüküm süren devlet kurma geleneğini devam ettirdiklerini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu silsilenin liderliğini yürüten, coğrafyamızdaki son devletimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. kuruluş yıl dönümünü, ülkemizi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarma hedefimize adadık. Tarih büyük olunca, hayaller büyük olunca, mücadele büyük olunca, devlet büyük olunca, bunu yönetecek siyasi iradenin de ona göre teşekkül etmesi gerekiyor. Türkiye'nin böylesine kapsamlı ve iddialı vizyona, hedefe, programa, projeye sahip tek partisi AK Parti, tek siyasi birliği Cumhur İttifakı'dır. İnşallah AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak önümüzdeki dönemde de eser ve hizmet siyasetimizle yolumuza kararlılıkla devam edecek, ülkemizi hedefleriyle buluşturmayı sürdüreceğiz."
- "Gurur verici oldu"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta hizmete açtıkları Rize-Artvin Havalimanı'nın, 1915 Çanakkale Köprüsü gibi bu yıl hayata geçirdikleri dev projelerden biri olduğuna işaret etti.
Rize-Artvin Havalimanı'na ilişkin video görüntülerini izleten Erdoğan, açılış törenine katılan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Cumhur İttifakı'nın diğer ortakları MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ile tüm millete bu heyecanı kendileriyle paylaştıkları için teşekkür etti.
Erdoğan'ın "Herhalde iftihar verici bir eser, değil mi? Nasıl buldunuz?" sorusuna, AK Parti milletvekilleri alkışlarla karşılık verdi.
Dünyada deniz üzerine inşa edilmiş olan 5 havalimanı bulunduğunu, bunlardan ikisinin Türkiye'de, Ordu-Giresun ve Rize-Artvin havalimanları olduğunu belirten Erdoğan, "Her ne kadar bazı gafiller bu Havalimanı'na bile kulp takmaya kalktıysa da, biz açılış töreninde milletimizin heyecanını, mutluluğunu, şükran duygularını bizzat gördük. Resmi rakam olarak o gün 70 bin kişinin katıldığı böyle bir açılış hamdolsun bizler için ayrıca gurur verici oldu. Ülkemizin Karadeniz kıyısındaki son şehirleri olan Rize ve Artvin'in ekonomik ve sosyal potansiyelini en üst seviyede kullanabilmesine imkan sağlayacak bu Havalimanı'nın milletimize hayırlı olmasını diliyorum." diye konuştu.
“2023 seçimleri de büyük ve güçlü Türkiye hedefimizin kilit taşı olacaktır.”
"Ülkemiz, milletimiz ve bizim için 2023 bir final değil, büyük ve güçlü Türkiye hedefi için yeni bir milat, yeni bir başlangıç olacaktır." diyen Erdoğan, AK Parti'nin kazandığı her seçimin böyle bir başlangıç olduğunu belirtti. Erdoğan, iktidara geldikleri kasım 2002 seçimlerinin, istikrar ve güven arayan Türkiye'nin ilk ayak sesi olduğunu dile getirdi.
Vesayete meydan okuyarak girdikleri temmuz 2007 seçimlerinin, bir demokrasi ve özgürlük haykırışı olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Eser ve hizmetler siyasetimizin heyecanı ile girdiğimiz 2011 haziran seçimleri, ülkemize çağ atlatma müjdemizin ete kemiğe bürünmüş haliydi. Türkiye'yi, yeniden istikrarsızlık batağına sürükleme çabalarını 2015 kasım seçimleri ile sandığa gömdük. Darbecilere ve onları maşa olarak kullananlara cevabımızı 2018 haziran seçimleriyle verdik. Allah'ın izni ve milletimizin desteğiyle 2023 seçimleri de büyük ve güçlü Türkiye hedefimizin kilit taşı olacaktır." diye konuştu.
Bu tablonun, kendileri kadar bölge ve Türkiye üzerine hesapları da olanların dikkatini çektiğini vurgulayan Erdoğan, her dönem olduğu gibi bugün de bu güçlerin, içeride kendi senaryolarına uygun rollere talipli siyasetçi, sivil toplum temsilcisi, iş insanı, medya mensubu kılıklı aktörler bulabildiğini söyledi.
-"Cesaret ve cüretlerinin giderek arttığını görüyoruz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hatırlarsanız bir süre önce bölgemizde en çok sorun yaşadığımız devletlerden birinin başkanı, Türkiye'de iktidarı değiştirmek için beraber çalıştıkları çevreler olduğunu söylemişti. Bunlar, özellikle eskiden ülkemizde başka çevrelerle de çalışıyorlardı. Biz bunların çalıştığı vesayet güçlerinin, darbecilerin, terör örgütlerinin, beşinci kol faaliyeti yürüten sinsi tiplerin tepesine binip, hareket alanlarını sınırladıkça alternatifleri azaldı. Kala kala hırsları boylarını aşan bir avuç kifayetsize ancak ilkokul müsameresi seviyesinde iş çıkartan oyuncuya kaldılar.
Kumpasla geldikleri koltuklarını, herkese duymak istediklerini söyleyen; yalanı, iftirayı, tehdidi, yüzsüzlüğü siyaset diye pazarlayan, ülkenin ve milletin hayrına söyledikleri tek söz, yaptıkları tek iş olmayan karikatür tiplerin cesaret ve cüretlerinin giderek arttığını görüyoruz. Bunlar milletin irfanını, ferasetini, inancını, kimi zaman tek parti zulmü ile kimi zaman dipçik zoruyla kimi zaman algı operasyonlarıyla yenebileceklerini sanan zavallılardır. Milletimiz, Demokrat Parti'den beri, bunlara şamar üstüne şamar indirmesine rağmen bu habis zihniyetin tarihten ders çıkarmadan hala aynı şımarıklıkla yoluna devam etmesini ibretle izliyoruz. İnşallah 2023'te bunların yüzlerindeki maskelerini düşürerek, defterlerini dürecek ve hepsini de siyaset arşivinin tozlu raflarına havale edeceğiz."
Teşkilatlarına, partili milletvekillerine, belediye başkanlarına her fırsatta sürekli sahada olmalarını, milletin gönlünü kazanmak için daha çok çalışmalarını tavsiye etmesinin nedeninin bu olduğunu belirten Erdoğan, "Kalbimiz, Rabb'imizden, gözümüz milletten başka yere dönük olmamıştır, olmayacaktır. Ne diyor Akif: Allah'a dayan, sa'ye sarıl, hikmete ram ol; yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol. Evet biz de böyle yapacağız. Eser ve hizmet siyasetimizden, istiklal ve istikbal davamızdan, demokrasi ve kalkınma programlarımızdan taviz vermeden, samimiyetle çalışacağız, çabalayacağız. Dünya ile birlikte bizi de etkileyen sınamalar karşısında bu duruşumuzu bozmayacağız. Bunları yaptığımız müddetçe, milletimizin desteği hep yanımızda olmayı sürdürecektir." değerlendirmesinde bulundu.
- "Hakikatle ilgisi olmayan SADAT tantanası çıkarttılar"
"CHP ve şürekası, sürekli öyle konularla öyle zırva iddialarla öyle yalanlarla karşımıza çıkıyorlar ki muhatap alıp cevap vermeyi zül addediyoruz." diyen Erdoğan, buna rağmen, millete olan saygıları sebebiyle bazı hususları açıklamaları gerektiğini dile getirdi.
Önce CHP İstanbul İl Başkanı'nın mahkumiyet kararlarının bazılarının Yargıtayca onanmasının ardından kendilerine yönelik saldırı, hakaret ve iftira dalgasının başladığını aktaran Erdoğan, yargı kararlarının elbette layüsel olmadığını, eleştirilebileceğini ancak bu eleştirinin yargı mensuplarının ve ülkeyi yönetenlerin kişilik haklarına saldırı derecesine varmasının, siyasetin değil hukukun konusu olduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Nitekim bu süreçte ettikleri her kem sözün, attıkları her iftiranın hesabını hukuk önünde vereceklerdir. Hadi diyelim ki burada bir kuyruk acıları var, onun için sağa sola saldırıyorlar. Ardından, hakikatle akılla mantıkla ilgisi olmayan bir SADAT tantanası çıkarttılar. SADAT, Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekli bir grup subay ve astsubayın 2012 yılında savunma alanında danışmanlık faaliyetleri yürütmek üzere kurdukları bir şirkettir. Bu şirket, özellikle de uzun yıllar sömürge altında kalmış İslam ülkelerine yönelik çalışmalar yapıyor. Daha önce de bu şirketle ilgili kimi siyasetçilerin beyanlarına dayalı olarak medyada yalan haberler çıkmıştı. Mesela, 2018 yılında halen CHP ittifakı içinde yer alan bir siyasi partinin genel başkanı hanımefendi, ülkemizin çeşitli yerlerinde silahlı eğitim kampları kurulduğu iddiasını bir gazetede dile getirmişti. Cumhuriyet Başsavcılığı bu haber üzerine soruşturma açmış ve bu iddianın yalan ve bühtandan ibaret olduğunu belgeleriyle ortaya koymuştur. Şimdi de CHP'nin başındaki zat, ortada bunu gerektirecek herhangi bir sebep yokken, SADAT şirketinin önüne baskın yapar gibi gidip, benzer zırvaları tekrarlamıştır. Tabii biz bu hareketin masum bir gündem oluşturma çabası değil, Türkiye'nin bölgesindeki çatışmalarda üstlendiği arabulucu rolüne ve sınırları dışında yürüttüğü kapsamlı operasyonlarına karşı verilmiş bir cevap olduğunu gayet iyi biliyoruz. Bu çıkışın suflesinin nereden geldiğini, neyi amaçladığını, ne için şimdi yapıldığını da çok iyi biliyoruz. Cevaben bir kez daha ve tüm kalbimle diyorum ki; başaramayacaksınız.
SADAT'ın yöneticileriyle kendileriyle yakından uzaktan hiçbir alakam olmadığı halde, bunu adeta bizim şu anda kullandığımız, adeta darbeci bir kuruluş, oluşum olduğunu söyleyecek kadar bu başkan terbiyesizleşiyor. Bay Kemal, ne dersen de sen sabahtan akşama yalanla yatıyorsun yalanla kalkıyorsun. Hiçbir zaman senin dürüstlüğüne şahit olmadık ve bu yalanların da yine tutmayacak. Darbecilere yaptıramadığınız, terör örgütlerine gördüremediğiniz sinsi, siyasi ve ekonomik çelmelerle neticeye ulaştıramadığınız işi, bay Kemal gibi bir karikatür tip vasıtasıyla hiç elde edemezsiniz. Türkiye'nin kendi ayakları üzerinde durmasından, kendi hedeflerine yürümesinden, kendi etki alanını oluşturmasından rahatsız olmak yerine, oturun bizimle birlikte nasıl çalışabileceğinizin hesabını yapın. İnanın sizin için böylesi hem daha kolay hem daha doğru. Bütün bunları söylerken karşımızdakilerin, ülkemizin ve milletimizin hayrına hiçbir adım atmayacaklarını elbette farkındayız. Biz insanlığımızı, hüsnüniyetimizi, diplomatik nezaketimizi gösterelim de varsın onlar kendi bildikleri yoldan yürüsünler. Sonuçta önce Allah'ın dediği olur, sonra da milli irade nasıl tecelli ediyorsa, netice öyle çıkar."
“Bunların derdi Atatürk'ün ismine sahip çıkmak değil”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunların derdi Atatürk'ün ismine sahip çıkmak değil, bu ismi kalkan yaparak kendi kirli gündemlerini inşa etmektir." dedi.
Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Tabi karşımızdaki habis zihniyet boş durmuyor. Merhum bir yazarımız, bu tipleri 'Yerinde sayanlar, yürüyenlerden daha fazla ses çıkartır' diyerek tarif ediyor." diye konuştu.
SADAT tartışması bitmeden bu defa da Atatürk Havalimanı'nda inşa edilecek Millet Bahçesi'ne binbir yalan binbir iftirayla saldırılmaya başlandığını dile getiren Erdoğan, "Üstelik bunu öyle alçakça, öyle sinsice, öyle kötü niyetli bir şekilde yapıyorlar ki; bu senaryo onların çapını da kalibresini de fersah fersah aşar. İstanbul Havalimanı'nın inşası başladığı günden beri kendi bölgesel ve küresel ulaşım ve ticaret merkezi konumlarının sarsılacağından endişe edenlerin kurguladığı bir yalan rüzgarı sürekli estiriliyor." değerlendirmesinde bulundu.
Osmanlı döneminde kurulan, Demokrat Parti döneminde uluslararası uçuşa açılan bu tesisin adının 12 Eylül darbesine kadar Yeşilköy Havalimanı olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Eski Türk filmlerindeki havalimanı sahnelerini hatırlarsanız, hepsi de Yeşilköy tabelasının altından geçer. Cumhuriyet döneminde, 12 Eylül'den 28 Şubat'a kadar tüm darbecilerin demokrasimize yaptıkları ihaneti gizlemek için kullandıkları en önemli araç hep Atatürk maskesi olmuştur. 12 Eylül darbecilerinin başı Evren de cumhurbaşkanlığı döneminde Yeşilköy'ün ismini Atatürk yaparak aynı yolu izlemiştir." ifadelerini kullandı.
"Atatürk" ismi üzerinden fırtınalar koparanların hiçbirinin bu hakikati dile getirmediklerine dikkati çeken Erdoğan, "Çünkü bunların derdi Atatürk'ün ismine sahip çıkmak değil, bu ismi kalkan yaparak kendi kirli gündemlerini inşa etmektir. Eğer gerçekten Atatürk hassasiyetleri olsaydı, havalimanı tabelasından önce kendilerine 'Mustafa Kemal'in itleri' diyenlerden hesap sorarlardı. Bu hesabı sormayanların, bu hesabı soramayanların attıkları iftiralar çok açık net ortada. Eğer böyle bir samimiyetleri olsaydı, PKK güdümündeki partiyi siyasi ortakları yapıp, belediye birimlerini terör örgütü yandaşlarına teslim edenlerden hesap sorarlardı. Eğer böyle bir hassasiyetleri olsaydı, kendi ülkelerini yabancılara şikayet eden Genel Başkanlarından, milletvekillerinden, şehrine ihanet eden belediye başkanlarından hesap sorarlardı. Eğer böyle bir niyetleri olsaydı, kendi alanında dünyanın en modern eserlerinden biri olarak inşa ettiğimiz Atatürk Kültür Merkezi'ne karşı çıkanlardan hesap sorarlardı." değerlendirmesinde bulundu.
- "İstanbul Havalimanı, ülkemizin kalkınma tarihine en önemli kazanımlardan biri olarak geçmiştir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Meselenin Atatürk değil, ülkenin ve milletin kazanımları olduğu izaha ihtiyaç duymayacak kadar açıktır. Türkiye'nin hava yolu ulaşımındaki ve ticaretindeki hedeflerini karşılamada yetersiz kalan Atatürk Havalimanı'nın faaliyetlerine devamı, şehrin en kalabalık nüfusuna sahip bölgelerdeki etkileriyle de sürdürülemez bir hale gelmişti. Dünyanın pek çok yerinde yapıldığı gibi, biz de yeni bir havalimanı inşa ederek, bu sorunun çözümü yoluna gittik. Bundan bile rahatsız oldular. Bunu bile kabullenemediler. Sadece kargo bölümü, Atatürk Havalimanı kadar olan İstanbul Havalimanı, ülkemizin kalkınma tarihine en önemli kazanımlardan biri olarak geçmiştir. Dünyanın ilk 3 havalimanından bir tanesi. Bu gerçeği değiştirmeye kimsenin gücü de nefesi de yetmeyecektir. Atatürk Havalimanının bir pisti, hem orada inşa edilen hastaneye hizmet vermek hem de ihtiyaç duyulduğunda kullanılmak üzere faaliyette tutulmaktadır. Kılıçdaroğlu'nun 'Halktan götürülen paralarla yapıldığı' bühtanıyla tarif ettiği yeni havalimanımız ise milletin cebinden tek kuruş çıkmadan inşa edilmekle kalmamış, milletin cebine para aktaran bir kaynak haline gelmiştir. Konumu, kapasitesi, teknolojisi, altyapısı ve diğer özellikleriyle dünyanın en prestijli havalimanları arasına giren bu eseri itibarsızlaştırma çabaları beyhudedir. Bununla yetinmeyip, Atatürk Havalimanı'na yapacağımız Millet Bahçesine, çevrecilik adına karşı çıkmaları ise tam bir garabet örneğidir."
Erdoğan, "Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi bittiğinde nasıl olacağına göz atalım." diyerek, projenin detaylarının yer aldığı bir tanıtım videosu izletti.
- "Bay Kemal, bizim o kadar boş vaktimiz yok"
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde, ağaca hasret olan İstanbul'u yeşillendirmek için İstanbul'da orta şeritlere 1 milyon 250 bin ağaç diktiklerini anlatan Erdoğan, "Kalkıyorsun, bizimle yeşilde yarışmaya yelteniyorsun. Bay Kemal, ne sen ne senin buradaki yandaşların bu tür işleri başaramazsınız. Buradan sesleniyorum: Şu anda başta İstanbul, Ankara, İzmir olmak üzere bugüne kadar kaç tane millet bahçesi yaptınız? Bize bunu ispatlayın. Bir görelim sizi. Kaç tane yaptınız? Bu hizmete itiraz edenin bırakınız çevreciliğini, bırakınız siyasetçiliğini insanlığından şüphe etmek lazım." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu zat, geçmişte Atatürk Havalimanı'nda yapılacak Millet Bahçesini öyle bir sahiplenmişti ki; bu projeyi telefonunu dinleyerek kendisinden çaldığımızı iddia edecek kadar ileri gitmişti. Bay Kemal, bizim o kadar boş vaktimiz yok. İşimiz, gücümüz yok, bay Kemal'i dinleyeceğiz. Ya sen git, işine bak. Şimdi dikilecek 132 bin 500 ağacıyla, yürüyüş yollarıyla, yaşlı bakım evleriyle ülkemizin gururu olacak bu projeye sadece karşı çıkmakla kalmıyor, bir de buranın yabancılara satılacağı yalanıyla milleti galeyana getirmeye çalışıyor. Bir diğer taraftan da burada konutlar yapılacakmış, yalana bak. 2013'tü yanılmıyorsam bir televizyon programında bu bana soruldu ve 'haşa böyle bir şeyin olması söz konusu olamaz' dedim. İşte projeyi şimdi yine açıkladım. Gerçi bunlar için Almanı, İngilizi, Fransızı, Yunanı, Amerikalısı değil sadece Arabı, Orta Asyalısı, Afrikalısı yabancıdır."
“İzzetbegoviç İslam dünyasının en önemli mütefekkirlerinden biri”
Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Bosna Hersek direnişinin efsanevi komutanı ve lideri merhum Aliya İzzetbegoviç hakkında söylediği sözlerin, hangi kriterlere göre bir ayrım yaptığını gösterdiğini belirtti.
İzzetbegoviç'in aynı zamanda son dönem İslam dünyasının en önemli mütefekkirlerinden biri olduğuna işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aliya'nın karargahını 'mağara' diyerek kendi aklınca değersizleştirmeye çalışan bu zata en güzel cevabı Boşnak kardeşlerimizin sandıkta vereceğine inanıyorum. Bay Kemal, bak sana şimdi bir şey hatırlatıyorum, dikkat et. Sen, mağarada yaşayanlarla siyasi ortaklık yapıyorsun. Onlarla sen yoluna devam et. Ortaklığını sürdürdüğün o mağaradakilerin hali ortada. Ama tavsiye ediyoruz, gel bir an önce o mağaradakilerden kurtul, yoksa durumun iyi değil.
Bu vesileyle, tarihe altın harflerle yazılan, Boşnak direnişinde hayatını kaybeden şehitleri rahmetle yad ediyorum. Merhum Aliya'nın mirası ve mücadelesinden bihaber kifayetsizlere rağmen biz vefatından hemen önce elimizi tutarak bıraktığı emanete sahip çıkmayı sürdüreceğiz. O da şuydu; 'Tayyip kardeşim buralar evlad-ı Fatihan'dır. Evlad-ı Fatihan'ın topraklarını siz koruyacaksınız'. Onun için Bay Kemal boşuna uğraşma. Biz, aynı şekilde verdiğimiz sözün arkasındayız."
- "Yatırımları engellemenin adı siyaset değil, ihanettir"
Kılıçdaroğlu'nun Arapça yaptığı paylaşıma da değinen Erdoğan, şunları söyledi:
"Aşağılık kompleksi bunların ruhlarına öyle sinmiştir ki bizim medeniyet ve tarih dünyamıza ait her şeyden nefret ederken geçmişi sömürü ve kanla dolu Batı'ya kayıtsız şartsız bir hayranlık beslerler. Bay Kemal'in son çıkışı da bunun ispatıdır. Bu zat herhalde tarihindeki ilk Arapça mesajını Türkiye'nin bir çıkarını savunmak için değil, Körfez sermayesini tehdit etmek için attı. Tüm dünya Körfez sermayesini çekmek için gece gündüz uğraşır, didinir. Bunlar Körfez sermayesini ülkemizden kaçırmak için çalışır. Sermaye sahiplerinden, devletin memuruna kadar herkesi tehdit ederek ülkeye yapılan yatırımları engellemenin adı siyaset değil, ihanettir. Çünkü bunların derdi ne ülkenin kalkınmasıdır ne milletin refahıdır ne Türkiye'nin geleceğidir. Bunlar sadece dışarıda hazırlanan projelerde kendilerine verilen görevleri yaparlar. Anlaşılan o ki son görevin adı 'misyon havalimanı'dır. Ülkenin her kazanımına balta vurmayı, milletle ve milletin değerleriyle kavga etmeyi, kafalarındaki ve kalplerindeki tek parti faşizmini her fırsatta kusmayı siyaset sanan bu güruhu zavallılığıyla baş başa bırakıyoruz."
Erdoğan, dikili tek bir ağaçları, "bunda da benim imzam var" diyebilecekleri hiçbir eserleri, milletin zihnine ve gönlüne nakşettikleri hiçbir hizmetleri olmayanların, sadece yıkmakla, tehditle, nefret diliyle kendilerini göstermelerini, devraldıkları faşist mirasa bağladıklarını belirterek, "Varsın onlar İstanbul'a hizmet diye - biraz komik olacak ama - musluk açmaya devam etsinler." ifadesini kullandı.
- İstanbul'un fethi kutlaması
Erdoğan, İstanbul ile ülkenin tamamına eserlerle, yatırımlarla, vizyon projelerle mühür vurmaya devam edeceklerini anlatarak, "İnşallah 29 Mayıs'ı da - Bay Kemal istersen sen de gel - Atatürk Havalimanı'nda kutlayacağız. Sen böyle 700 kişiyi falan topla oraya götür, orada engeller kurmaya çalış. Boşuna uğraşıyorsun. Ama biz orada 29 Mayıs İstanbul'un fethini kutlayacağız. O gün de ağacı dikeceğiz ve bahçenin temelini de inşallah atacağız." dedi.
-"Bu kirli planın bir parçası"
Bölgede yaşanan gelişmeler ile ülke gündeminde kopartılan fırtınaların, yakından ilişkili olduğuna işaret eden Erdoğan, Suriyeli sığınmacılarla ilgili tartışmanın da bu kirli planın bir parçası olduğunu kaydetti.
Erdoğan, CHP'nin, birkaç yıl önce yayımladığı bir raporda, Türkiye'nin açık kapı politikasının yetersizliğinden, sığınmacı düşmanlığının yol açtığı tehlikelerden, kalıcı çözüm arayışlarına girilmemesinden, bu insanlara sağlık, eğitim, meslek, toplumsal hayata katılım gibi konularda yeterli hizmetlerin verilememesinden, AK Parti'nin yaptıklarından çok daha fazlasının hayata geçirilmemesinden şikayet ettiğini söyledi. Raporun ellerinde olduğunu da ifade eden Erdoğan, raporda yer verilen, "Ülkemizdeki sığınmacı ve mültecileri hedef alan ve yabancı düşmanlığına yaslanan ırkçı, ayrımcı ve dışlayıcı söylem ve uygulamalara tolerans gösterilmemelidir." cümlesini de Kılıçdaroğlu başta olmak üzere tüm CHP'lilerin yüzlerine çarpmak istediğini dile getirdi.
-"Basiret ve feraset sahibi her vatandaşımızı kapsamaktadır"
Tam bu sebeple CHP'nin husumet, kin ve nefret kokan, yabancı düşmanı söylemlerine karşı çıktıklarını, sonuna kadar mazlumların ve mağdurların yanında yer alacaklarını söylediklerini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"AK Parti, ülkemiz ve milletimizle birlikte bize sığınan tüm mazlumların, dünyadaki tüm mağdurların haklarını savunmayı bir medeniyet ve tarih sorumluluğu olarak görmektedir. Ülkemizdeki her kesimden insanın ortak hayallerini, beklentilerini, taleplerini karşılama başarısını gösterebilmemizin, dünyada umudun ve vicdanın temsilcisi haline dönüşmemizin gerisindeki vizyon budur. Temsilcisi olduğumuz insani ve ahlaki duruş çemberi, basiret ve feraset sahibi her vatandaşımızı kapsamaktadır. Elbette bu çemberin dışında kalanlar da var. Mesela darbeciler, vesayetçiler, terör örgütlerinin destekçileri, yeminli ülke ve millet düşmanları, kötülüğün ve bencilliğin mücessem haline dönüşmüş tüm tipler bunun dışındadır. Geçmişte başka partilere oy vermiş olsa da bu hassasiyetleri paylaşan herkesi çizgimizin berisinde görüyoruz. Geçtiğimiz 20 yıldaki eser ve hizmetlerle somutlaştırdığımız yerli, milli ve özgürlükçü, kalkınmacı, kapsayıcı, Rabb'imizin iyiliği emreden ve kötülüğü men eden emrine ram olan duruşumuzu hep koruyacağız."
İsveç ve Finlandiya'nın NATO Üyeliği hakkında
Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, NATO'nun, doğu sınırlarını güçlendirmek için çeşitli arayışlar içinde olduğunu, bu kapsamda genişlemeye yönelik bazı adımların atıldığını söyledi.
Rusya-Ukrayna Savaşı'nın ardından bölgede sergilenen dayanışma ve iş birliğine, seferber edilen kaynaklara, açılan kucaklara ve gösterilen hoşgörüye değinen Erdoğan, "Bunu biraz gözlerimiz dolarak biraz da tebessümle izliyoruz desek yeridir. Çünkü biz yıllarca terörle mücadele etmiş, sınırları tacize uğramış, yanı başında çok büyük çatışmalar yaşanmış bir NATO müttefiki olarak bu tabloyla hiç karşılaşmadık." diye konuştu.
Türkiye'nin, NATO'daki müttefiklerinden tek beklentisinin, kendi sınırlarını koruma, güvenliğini ve istikrarını güçlendirme konusundaki meşru çabalarına aynı hüsnüniyetle yaklaşım olduğunu belirten Erdoğan, "Müttefiklerimizden, bizim hassasiyetlerimizi önce anlamalarını sonra saygı göstermelerini nihayetinde de ve mümkünse destek vermelerini bekliyoruz." dedi.
Erdoğan, Türkiye'nin, terör örgütlerinin saldırılarına karşı sınırlarını korumak gibi bir hassasiyeti bulunduğunu vurgulayarak, "Yıllarca bu yüzden çok acılar çektik, çok kayıplar verdik, çok bedeller ödedik. Halen ödüyoruz. Maalesef bu hassasiyetimize hemen hiçbir müttefikimiz beklediğimiz şekilde ve ölçüde saygı göstermediler. Destek vermeyi zaten hiç söylemiyorum, PKK ve DEAŞ'ın sınırlarımıza dayandığı bir dönemde ülkemizdeki hava savunma sistemlerinin sökülüp götürüldüğü günleri unutmadık." ifadelerini kullandı.
- "Sözde müttefikler biliyoruz"
Türkiye'nin, sınırlarının dibinde istikrarsızlık kaynağı haline gelen yönetimler konusunda da hassasiyeti bulunduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bu sıkıntının bedelini, sayıları milyonları bulan sığınmacılara ev sahipliği yaparak ödedik, halen daha ödüyoruz. Sığınmacılar batı ülkelerine yönelmediği sürece bu konuda da derdimizi paylaşan hiçbir müttefik görmedik. Hatta sırf Türkiye'yi güç durumda bırakmak için gizliden gizliye bu süreci tahrik eden sözde müttefikler biliyoruz. Ve bunlar kusura bakmasınlar, NATO'daki müttefiklerimizdir. Bunları gayet iyi biliyoruz. Bizim güçlü tarihi ve insani bağlarımızın olduğu, kardeşlerimize karşı sorumluluklarımızdan kaynaklanan hassasiyetlerimiz var. Şartlar ne olursa olsun biz ortak tarih ve medeniyet mirasıyla bağlı olduğumuz bu insanlara sırtımızı dönemeyiz. Her ne kadar NATO ve Avrupa Birliği içinde her türlü şımarıklığı sergileyen, kendisine tahsis edilen devasa kaynakları istismar eden kimi ülkelere sınırsız hoşgörü gösterseler de müttefiklerimizin bizim bu yaklaşımımızı paylaşmadıkları çok açıktır. NATO içindeki müttefiklerimizin bize karşı sergiledikleri tüm bu tavırlara rağmen biz ittifak içindeki sorumluluklarımızı bihakkın yerine getirmeyi hep sürdürdük. Bugün de ittifakın faaliyetlerine fiilen en çok desteği veren ülkelerin başında biz geliyoruz ama bu, önümüze getirilen her teklife sorgusuz sualsiz 'evet' diyeceğimiz anlamına da gelmiyor. NATO'nun genişlemesi bizim için hassasiyetlerimize gösterilecek saygı oranında anlamlıdır. Hem PKK/YPG terör örgütüne her türlü desteği verip hem de bizden NATO üyeliği için destek istemek en hafif tabiri ile tutarsızlıktır."
- "Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz"
PKK/YPG'li teröristlerin, Avrupa'nın bazı ülkelerindeki gösterilerine dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
"Daha şurada Fransa, Almanya, Hollanda, İsviçre ve İsveç'te yapılanlar... Bunları biz görmeyecek miyiz? İsveç'te en son yapılanlar ve 30 teröristi istedik, 'Vermeyiz.' dediler. Siz teröristleri bize vermeyeceksiniz ama bizden kalkıp NATO üyeliğini isteyeceksiniz. NATO bir güvenlik oluşumudur, bir güvenlik teşkilatıdır dolayısıyla bu güvenlik teşkilatını güvenlikten yoksun hale getirmeye biz 'evet' diyemeyiz. Bu yanlış bir kere yapıldı. Ne ile? Yunanistan ile. Yunanistan ve Fransa, NATO'dan çıkmışlardı sonradan girmelerine maalesef bizler o zaman 'evet' dedik. Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz, kusura bakma.
Pazartesi günü gelmek istiyorlarmış, 'Boşuna yorulmasınlar.' dedim. Gerek yok, tavır ortada. İsveç'te halen yürüyorlar ve bu yürüyüşler devam ediyor. Bütün paçavralarıyla beraber yoldalar. Aynı şey Almanya'da devam ediyor, bütün paçavralarıyla beraber ve bunlara her türlü desteği maalesef kendileri ile uzun uzadıya konuştuğumuz halde vermeye devam ediyorlar. Türkiye artık bu işe onların baktığı gibi bakmayacaktır."
- "Bu güvenlik bölgesine ihtiyacımız var"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin 2016'dan beri güney sınırlarında bir güvenlik stratejisi uyguladığını hatırlatarak, bu strateji kapsamında Reyhanlı'dan Cizre'ye, oradan Şemdinli'ye uzanan hat boyunca coğrafyanın ve tehdidin durumuna göre değişmekle birlikte derinliği ortalama 30 kilometre olan bir güvenlik hattı oluşturulduğunu belirtti.
"Ülkemizi ve vatandaşlarımızı hem terör örgütlerinin tacizlerinden korumak hem de sığınmacı akınlarının önüne geçmek için bu güvenlik bölgesine ihtiyacımız var." diyen Erdoğan, Türkiye'nin, kimsenin toprağında, egemenliğinde, canında ve malında gözü olmadığını vurguladı.
Tek gayelerinin, Türkiye'yi istikrarsız hale getirmeye, vatandaşların güvenliğini tehlikeye atmaya yönelik eylemleri kaynağında kesmek ve kurutmak olduğunun altını çizen Erdoğan, "Şayet bu gücü ve iradeyi ilgili muhataplarımız gösterebilmiş olsaydı asla böyle bir ihtiyaç duymayacak, böyle bir hareket tarzına girişmeyecektik ama şartlar bizi buna mecbur bırakmıştır. Türkiye'nin, kimsenin ne terör tehdidiyle ne göç şantajıyla ne de sinsi mezhep ve köken ayrımcılığı tuzağıyla demokrasi ve kalkınma hedeflerinden uzaklaştırılmasına izin veremeyiz. Geçmişte defalarca oynanmış bu oyunları üzerimizde tekrar denemek isteyenlerin uğraşları da buraya aktardıkları onca kaynak da beyhudedir." dedi.
Bazı ülkelerin, "terör örgütü daha çok palazlansın" diye yüz milyonlarca avro aktardığını ifade eden Erdoğan, "Binlerce tır araç, gereç, mühimmat, silah terör örgütlerine gönderilmedi mi? Gönderildi ve bunlar bizim NATO'dan ortağımız değil miydi? NATO'dan ortağımızdı? Kusura bakmayın, artık bu delikten bir daha sokulmayacağız." ifadelerini kullandı.
- "Türkiye'nin bu meşru harekatlarına destek verin"
Erdoğan, Türkiye'nin, sınırları boyunca oluşturmayı planladığı güvenlik bölgelerinin önemli bir kısmını tamamladığını, kalan kısımlarıyla ilgili çalışmaları da en kısa sürede hayata geçirmekte kararlı olduklarını bildirdi.
Bölgedeki muhataplarla gereken mutabakatları sağlayıp en kısa sürede arada kalan bölgeleri de güvenli hale getirmeye çalıştıklarını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Hem bölgede etki sahibi ve güç bulunduran ülkelere hem de NATO'daki müttefiklerimize sesleniyorum: Gelin, Türkiye'nin bu meşru, haklı, insani, ahlaki bu harekatlarına destek verin. En azından ayağımıza çelme takmaya çalışmayın. Demokrasi, güvenlik, refah, huzur sizin halklarınız kadar bizim milletimizin, bize sığınan mazlumların ve güvenli hale getirdiğimiz bölgelerde yaşayan mağdurların da hakkıdır. Üstelik biz müttefiklerimizden farklı olarak demokrasi ve güvenlik operasyonlarımızı hiçbir masumun saçının teline zarar vermeden hiçbir sivilin onuruna halel getirmeden yürütüyoruz. Zaten aksi bir durum olsaydı dünyayı başımıza yıkarlardı. Bugüne kadar 500 bin Suriyelinin topraklarına dönüşünü sağladık. İnşası tamamlanan 57 bin, çalışmaları süren 20 bin ve hazırlıklarına başlanan 13 bin briket evle sınırlarımız ötesinde çadırlarda, zor şartlarda hayatını sürdürmeye çalışan ailelere nispeten daha insani şartlara sahip yerler yapıyoruz. Şimdi de uluslararası yardım kuruluşlarının desteğiyle belirlediğimiz 13 ayrı yerleşim bölgesinde eğitimden sağlığa, sanayiden tarıma tüm alt yapısıyla toplamda 1 milyon nüfusu barındıracak şehirler kuruyoruz."
- "Hedefimiz en az 100 bin konut"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra güvenli bölgelerde yapılan çalışmalara ve bunların çocukların dünyasını nasıl değiştirdiğine dikkati çeken bir videoyu izletti.
Videoda, bir Suriyeli sığınmacının, "Daha önce çadırda kalıyorduk, karda kışta, yağmurda perişan oluyorduk ama şimdi briket evlerde çok rahatız. Türk halkına bize yardımcı oldukları için çok teşekkür ederiz. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a çok teşekkür ederiz." sözleri yer aldı.
Videonun sonunda "Türkiye insanlığa umut oldu, el birliğiyle AFAD koordinasyonunda, STK'lerin desteğiyle 57 bin 306 briket ev inşa edildi." bilgisi verildi.
Konuşmasını sürdüren Erdoğan, "İnşallah önümüzdeki aylarda güvenli hale getireceğimiz ilave bölgelerle bu kalıcı konutların sayısını daha da artıracağız ve hedefimiz en az 100 bin konut ve onun üzeri olacak. Gördüğünüz gibi herkes en iyi bildiği işi yapıyor. Onlar fitnenin, fesadın, kavganın, kin ve nefret tohumları atmanın peşinde biz ise eser ve hizmet üretmenin, ülkenin ve milletin geleceğini inşa etmenin gayreti içerisindeyiz. Bu tür mazlum mağdurların başını sokacakları bir yer kendilerine inşa etmenin gayreti içerisindeyiz." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, grup toplantısının ardından TBMM'yi ziyaret eden Kıbrıs gazileri ve Dağlık Karabağ Savaşı'nda gazi olan askerler ile Şeref Holü'nde hatıra fotoğrafı çektirdi.
Türkiye Muharip Gaziler Derneği Genel Başkanı Beyazıt Yumuk ile Azerbaycan Askeri Dernekler Federasyonu Başkanı Emin Hasanlı başkanlığındaki heyet, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a Türk bayrağı takdim etti.