Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda konuştu.
Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle;
BM'YE REFORM ÇAĞRISI
"Dünyamızın geleceği konusunda geçtiğimiz yıl burada yaptığımız değerlendirmelere kıyasla daha iyimser tablo çizmek mümkün değildir. Karşımızdaki fotoğraf, küresel ölçekte daha karmaşık, daha tehlikeli sınamalarla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Kendi ülkemin güneyinde, kuzeyinde, doğusunda ve batısında birçok çatışma, savaş, insani kriz ve sosyal gerilim yaşanıyor. Küresel ekonomik sorunlarla birleşerek büyüyen bu sınamalarla baş etmek her geçen gün daha da zorlaşıyor. Avrupa'nın doğu sınırlarında yaşanan savaş, ekonomiden güvenliğe her alanda ciddi sorunlar ortaya çıkardı.
BM Güvenlik Konseyi, artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıkmış, 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline gelmiştir. Küresel hırsları nedeniyle teröre göz yumanlar var.
Sırf kendi siyasi, ekonomik çıkarları için terör örgütleriyle çalışmaya devam eden ülkelerin, terörden ve bağlantılı sorunlardan şikayet etme hakkı yoktur. Birleşmiş Milletler'in öncülüğünde dünyanın güvenliğini, huzurunu, refahını sağlamakla görevli kurumları hızla yeniden yapılandırmalıyız. Coğrafyasıyla ve demografisiyle, dünyadaki tüm kökenleri, inançları, kültürleri temsil yeteneğine sahip bir küresel yönetim mimarisi inşa etmeliyiz. Bir kez daha diyoruz ki dünya 5'ten büyüktür, daha adil bir dünya mümkünüdür.
UKRAYNA-RUSYA SAVAŞI
Kıbrıs'ta yaşanan son hadiseleri, bu içi boşalmış, adalet ve güven telkin etmeyen kurumsal yapının bir tezahürü olarak değerlendiriyoruz. Barış ve istikrarın güçlendirilmesine yönelik sayısız inisiyatife öncülük etmiş bir ülke olarak, Sayın Guterres'in 'Barış için yeni gündem' oluşturulması çağrısına önem veriyoruz. Bu anlayışla, Rusya-Ukrayna savaşının başından beri 'savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz' teziyle hem Rus hem Ukraynalı dostlarımızı masada tutmaya gayret ediyoruz. Savaşın, Ukrayna'nın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü temelinde, diplomasi ve diyalogla sona erdirilmesine yönelik çabalarımızı artırarak sürdüreceğiz.
TAHIL KORİDORU
Türkiye'nin, BM ile birlikte başlattığı Karadeniz Girişimi'yle dünya piyasalarına 33 milyon ton tahıl ürünü sevk edilmesini sağlayarak küresel açlık krizi tehlikesinin önüne geçtik. Şahsi gayretlerimiz neticesinde girişim 3 kez uzatıldı ancak girişimin 17 Temmuz itibarıyla çıkmaza girmesi dünyayı yeni bir krizle yüz yüze bıraktı. Küresel açlık tehlikesiyle karşı karşıya bulunan coğrafyalara uzanan bu insani köprünün bir şekilde idamesi için temaslarımız sürüyor. Öncelikle Afrika ülkelerine 1 milyon ton tahılın sevkini öngören planı bu bakımdan önemsiyoruz. Amacımız; çevremizdeki çatışma ve ihtilaflar karşısında dünya barışına ve refahına mümkün olan en büyük katkıları sunmaktır.
SURİYE'DEKİ GELİŞMELER
Artık 13'üncü yılına giren Suriye'deki insani trajedinin, köken ve inanç fark etmeksizin, bölgedeki herkesin hayat şartlarını daha da zorlaştırdığının bilincindeyiz. Türkiye, Suriye'nin hem siyasi birliğini, hem sosyal bütünlüğünü, hem de ekonomik yapısını tehdit eden gelişmelere karşı ilkeli, yapıcı ve adil tutum ortaya koyan yegane ülke konumunda. Güneyimizdeki krizin, halkın meşru beklentilerini karşılayacak kapsamlı, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümle sona erdirilmesi, giderek daha önemli hale geliyor.
Kahramanmaraş merkezli depremlerin yıkıcı etkisi Suriye'de de kendini gösterdi. Özellikle kuzeybatı Suriye'de, zaten sıkıntılı olan insani durum, daha da kötüleşmiştir. Tam da böyle bir dönemde, Birleşmiş Milletlerin bölgedeki sınır-ötesi insani yardım operasyonunun kesintiye uğraması talihsiz bir gelişmedir. Türkiye olarak, Suriye'nin kuzeyinde zor şartlarda hayat mücadelesi veren 4 milyonu aşkın insanı, elbette kaderine terk etmeyeceğiz. Sınırlarımız ötesinde inşasına öncülük ettiğimiz konutlar tamamlandıkça, sığınmacıların buralara geri dönüşü hızlanacaktır. Ancak, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğine en büyük tehdit, bu ülke üzerinde hesabı olan güçlerin güdümündeki terör örgütlerine verilen açık destektir. Bir yandan PKK-PYD terör örgütünün, diğer yandan mezhep ayrışması üzerinden organize edilen radikal grupların cenderesi altında bunalan Suriye halkı, isyan noktasına gelmiştir. Nitekim, son dönemlerde bunun çeşitli sonuçları ortaya çıkmaya başladı.
Suriye ve Irak başta olmak üzere, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Sahel'de kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için DEAŞ ve benzeri örgütleri paravan olarak kullananların riyakarlıklarından bıktık, usandık.
Bu bölgelerdeki tehdit sadece DAEŞ değildir. Asıl tehdit, vekalet savaşlarının aracı olarak kullanılmak üzere beslenen, palazlandırılan terör örgütleridir, paramiliter gruplardır, paralı askerlerdir ve kim daha yüksek fiyat verirse onlara çalışan kimi yerel unsurlardır. Karşımızdaki bu gerçeğe rağmen, sırf kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için terör örgütleriyle çalışmaya devam eden ülkelerin, terörden ve bununla bağlantılı sorunlardan şikayet etmeye hakkı yoktur.
"DÜNYA 5'TEN BÜYÜKTÜR"
Böyle bir dünyada, ister çatışma bölgesinin hemen yanında yer alsın, ister çok uzakta okyanuslarla çevrilmiş bir karada yaşasın, hiç kimse güvende değildir. İşte bunun için diyoruz ki; Birleşmiş Milletlerin öncülüğünde dünyanın güvenliğini, huzurunu, refahını sağlamakla görevli kurumları hızla yeniden yapılandırmalıyız. Coğrafyasıyla ve demografisiyle, dünyadaki tüm kökenleri, inançları, kültürleri temsil yeteneğine sahip bir küresel yönetim mimarisi inşa etmeliyiz. Netice olarak, tüm kalbimizle bir kez daha diyoruz ki; dünya 5'ten büyüktür, daha adil bir dünya mümkündür.
ULUSLARARASI TOPLUMA KKTC'Yİ TANIYIN ÇAĞRISI
Kıbrıs meselesinin ortaya çıkmasının 60'ıncı yıl dönümü. Kıbrıs Türk tarafı, Kıbrıs meselesinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunması için daima samimi gayret gösterdi. Bu çözümün artık federasyon modeli temelinde gerçekleşemeyeceğinin, herkesin kabul ettiği bir gerçek olduğunu biliyoruz. Uluslararası toplumu bunu kabullenerek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bağımsızlığını tanımaya, bu ülkeyle diplomatik, siyasi ve ekonomik bağlar kurmaya davet ediyoruz. Ada'daki Birleşmiş Milletler Barış Gücü'nden de sergilemekle mükellef olduğu tarafsızlığa titizlikle riayet etmesini bekliyoruz. Zaten itibarı zedelenen bu gücün, Kıbrıs'ta yeni bir itibar kaybıyla karşı karşıya kalmasını istemeyiz.
FİLİSTİN-İSRAİL SORUNU
Ortadoğu'ya kalıcı barışın gelebilmesi, ancak Filistin-İsrail sorununun nihai bir çözüme kavuşturulmasıyla mümkündür. Bir kez daha tekrarlayacak olursak, 1967 sınırları temelinde bağımsız ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devleti hayata geçirilmeden, İsrail'in de aradığı huzuru ve güveni bulabilmesi zordur. Bu çerçevede, Kudüs'ün, özellikle de Harem-i Şerif'in tarihi konumuna saygı gösterilmesinin takipçisi olmaya devam edeceğiz.
AB'YE ÜYELİK SÜRECİ
Bölgesel ve küresel sınamaların giderek giriftleşen yapısı, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin sağlıklı bir zeminde ilerletilmesine, her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğuna işaret ediyor. Avrupa Birliği'nden beklentimiz, uzun süredir ihmal ettiği ülkemize yönelik yükümlülüklerini süratle yerine getirmeye başlamasıdır. Özellikle Türkiye'ye yönelik sergilenen ikircilikli tavırların artık bir son bulması gerekiyor.
AZERBAYCAN-ERMENİSTAN GERİLİMİ
Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki görüşme sürecini başından beri destekledik. Ancak Ermenistan'ın bu tarihi fırsatı değerlendiremediğini görüyoruz. Ermenistan'ın başta Zengezur Koridoru'nun açılması olmak üzere, verdiği sözleri yerine getirmesini bekliyoruz. Artık herkesin kabul ettiği gibi, Karabağ, Azerbaycan toprağıdır. Bunun dışında bir statünün dayatılması asla kabul edilmeyecektir. Azerbaycan'ın attığı adımları destekliyoruz. Ermenistan-Azerbaycan arasındaki son olumsuz gelişmeyi kesinlikle kınıyorum ve bölgedeki gelişmelerin süratle sona ermesini temenni ediyorum.
SIFIR ATIK HAREKETİ'NE DESTEK ÇAĞRISI
Çocuklarımıza, bilinçsiz tüketimden doğan kirliliğe boğulmuş ve doğal kaynakları tüketilmiş bir dünyayı miras bırakamayız. Buradan tüm ülkeleri, uluslararası kurumları ve sivil toplum kuruluşlarını Sıfır Atık Hareketine destek vermeye davet ediyorum.
KURAN'A YÖNELİK SALDIRILAR
Bilhassa gelişmiş ülkelerde bir virüs gibi yayılan ırkçılık, yabancı karşıtlığı, İslam düşmanlığı, artık tahammül edilemeyecek seviyelere ulaşmıştır. Avrupa'da Kur'an'a karşı saldırılara, ifade özgürlüğü maskesi altında izin vererek eylemleri teşvik eden zihniyet, kendi eliyle geleceğini karartmaktadır.
Aileye sahip çıkmak insanlığın istikbaline sahip çıkmaktır.Küresel dayatmalar karşısında dostlarımızı ailenin korunmasına hassasiyet göstermeye çağırıyorum."
NTV