Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör, Erzincan'daki maden faciasına ilişkin dikkat çeken detaylar paylaştığı yazısında, sorumlu şirketlerin sorumluluklarıyla ilgili Ciner Grubu'nun pişkinliklerini hatırlatarak, "Bu kez 24 taksitle ceza almasınlar" dedi.
FELAKETİN GELECEĞİ 2022'DEN BELLİYMİŞ
Erzincan İliç'teki maden katliamı hepimizi derinden üzdü. Dualarımız da umudumuz da toprak altında kalan 9 işçinin çıkarılmasında… Ailelerine Allah sabır versin…
Günlerdir pek çok detay kamuoyuyla paylaşıldı. Ama sanırım en çarpıcısı, sahadaki çatlakların fotoğrafıydı. Baktığınızda, felaketin geleceği 2022'den belliymiş.
Lidya Madencilik ile Kanada asıllı SSR Mining firmalarının ortaklığındaki Anagold Madencilik iki kez kapasite artışıyla liç yığını üzerindeki yükü artırmış.
Yığın 250 metrenin üzerine çıkmış. Fazla kar hırsına kapılan şirket, ikinci ve üçüncü liç alanı oluşturmak yerine mevcut yığını kullanmaya kalkmış. Bu ağırlık da stabilitenin sağlanmasını zorlaştırmış.
Hatırlayın, o dönemde siyanür sızıntısı da olmuştu. Söylenenlere göre, bu çatlaklar defalarca işçiler ve iş güvenliği uzmanı tarafından dillendirilse de şirket bunu göz ardı etmiş.
Şirket denetimler öncesinde de ufak ufak başlayan çatlakları kapatma yolunu seçmiş. Radarlar ocak ayından itibaren kaymalarla ilgili sinyalleri vermiş. (Ön bilirkişi raporunda da, iş güvenliği uzmanının yığın liçinde meydana gelen çatlaklar konusunda üretim mühendislerini uyardığı, işverene önerilerde bulunduğu yazıyor. Oksit ve proses operasyonlarını yürütenlerin de uyarılara kulak asmadığı bilakis solüsyon vermeye devam ederek yığın liçindeki hareketi hızlandırdığı söyleniyor.)
Anlayacağınız İliç'teki faciaya giden yolların taşları böyle böyle döşenmiş…
ÇÖPLER MADENİ OLAYI
Bu konularda yetkinliğini bildiğim İş Güvenliği Uzmanı Aytekin Taşdemir ile konuştum. Çöpler Madeni'nde de taşeron olarak çalışan Çiftay İnşaat'ın Sivas-Divriği madeninde iş güvenliği uzmanlığı yapmıştı. İliç'teki gibi bir heyelan tehlikesini Divriği madeninde görüp o dönemde şirketi uyardığını, Kod 43'ten işten atıldığını anlatıyor.
Taşdemir, şev kaymalarının habersiz gelmeyeceğini, bu büyüklükteki yığının mühendislik disiplinine bağlı kalarak dikkatle izlenmesi ve tedbir alınması gerektiğini belirtiyor:
"Burada şevi takip etmek çözüm değil. Önlem almak gerekiyor. Uçurumu kademelendirip üstteki yükü almak lazım. Orada iş güvenliği arkadaşımız uyarmamış olsaydı daha fazla insanımızı, 150 kişiyi kaybedebilirdik. Sabah 9'da arkadaşımız mail atmış, 9:15'te saha boşaltılmış, 14:20'de kaza meydana gelmiş."
Şu anda bölgede çevre açısından bir sızıntı olmadığı ölçümleniyor. Fakat bu işler genelde sonradan çıkar. Taşdemir de Giresun Şebinkarahisar'daki bölgeyi hatırlatıyor. Orada bakır ocağına ait tesisin maden atıklarının depolandığı atık barajı duvarı çöktüğünde kimyasal atıklar Kelkit Vadisi'ne kadar gitmişti. Taşdemir, 10 yıl sonra bu bölgenin de kuraklaştığının görüleceğini anlatıyor.
Umarım ondan önce bu işin sorumlularının nasıl cezalandırıldığını da görürüz.
CİNER GRUBU'NUN KATLİAMI
Niye bunu diyorum?
Aynı İliç'e benzer bir olay da Çöllolar da yaşanmadı mı!
Ciner Grubu'nun 2009'da faaliyete aldığı sahada… Pek çok uyarıya rağmen 2011'de 4 gün arayla 11 kişi şev kaymasında toprak altında kaldı. Katliama ilişkin dava yıllarca sürdü.
Peki sonunda ne oldu?
Park Teknik'teki görevlilerin hapis cezası paraya çevrildi, hatta onun da 24 taksitle ödenmesi istendi.
Şaka gibi ama gerçeği bu…
Daha da tirajı komiği, sahayı devlet o dönemde kapatınca Ciner Holding'in bir de pişkin pişkin tazminat istemesiydi.
Şimdi yargı camiasından dileğimiz bu meseleye daha ciddiyetle yaklaşmaları…
İŞÇİDEN BAŞKA, MADENDEN BAŞKA KURUM SORUMLU
Gelelim bundan sonrasına…
Maden katliamı bir kez daha gösterdi ki, bizim bazı konularda yeni kanuni düzenlemeler yapmamız şart… Ülkede madencilik faaliyetleri tabii ki yapılsın… Ama tarım, içme ve kullanma suyu havzalarının ötesinde… Çevre mevzuatının da yeniden değerlendirilmesi gerek… Bundan böyle ÇED hükümleri daha da sıkılaştırılmalı… ÇED her durumda istenmeli hatta şirketin kapasite artışında ısrar etmesi durumunda iki kat denetlenmeli… Madencilik faaliyetlerine yönelik denetim ile izlemedeğerlendirme çalışmalarında yetkilendirmeler farklı farklı kurumlarda… Yani bir maden düşünün. İşçiden başka, çıkarılan madenden başka, çevreden başka bir kurum sorumlu… Bu keşmekeşlik denetimle ilgili de zaman zaman sıkıntılara neden oluyor. Bu işi tek elden yürütecek bir mekanizma kurulmalı…
Sözün özü şu; madenler ekonomi için kıymetli ama en kıymetli maden insan… Şirketlerin para kazanma hırsına hayatlar hiçe sayılmasın.