Huzur Azgınları
Dünyanın en zengin adamı Jeff Bezos ile bir zamanlar ahbaptık.
1999 yılı... "Uzaktan" tabii.
Amazon'u 1995 yılında evinin garajında iki bilgisayarla kurmuştu. Amerika'nın bir ucunda, Seattle şehrinde.
En sadık müşterilerinden biri bendim.
O sıralar Amazon'a birçok rakip de vardı, örneğin Fransızlar'ın "Bol" sitesi...
Ben kitap, DVD ve CD alıyordum ama Bezos otomobil bile satıyordu.
Hepsini solladı geçti. 205 milyar dolar kazandı. Sonra parayı koyacak yer bulamayan her aşırı zengin gibi "karıyı boşamalar" falan başladı.
Yirmi yıldan fazla, Bezos'a binlerce dolar katkıda bulundum. (Saldırmak isteyecek kazmalara not: Alın teriyle kazanılmış ve vergisi ödenmiş helal paradır.) Ara ara mektup yazar, gösterdiğim ilgiden dolayı teşekkür ederdi.
Şimdi sokakta görse tanımaz tabii.
Daha başka abukluklara da girişti.
Paranın fazla geldiği diğer bir zırtapoz Elon Musk gibi, o da uzaya gidecekmiş.
Böyle şeyler Z kuşağını heyecanlandırıyor.
Biz de köprüyü çabuk geçince mutlu oluyoruz.
Uzaya gidecek falan değildir.
Duyan da sanır ki Andromeda Galaksisi'ne bir uzanıp gelecek.
Atmosfer dışına çıkıp dönecek, o kadar.
Yolculuk 11 dakika sürecek. Gitmişken biraz oyalansaydı bari. "Zengin kalkışı" olacak.
Çıkacağı yükseklik de 96 kilometre.
O da bir şey mi? "Çakallarla Dans" filmindeki sahtekâr Gökhan da Tavşan Zeynep'in aşkıyla "atmosfer dışına bile çıkabileceğini" söylüyordu...
Demek ki kimisi parayla, kimisi aşkla yapıyor bu işi.
Demek ki, uzaya göndereceği astronotlarda bilmemkaç saatlik uçuş tecrübesinden en sağlam tahlil sonuçlarına kadar her türlü şartı arayan Amerika, 57 yaşına gelmiş orta yaşlı bir zengin söz konusu olunca fazla ince eleyip sık dokumuyor...
Ama uzaya kendi şirketinin, Blue Origin'in kendi roketi New Shepard ile gidecekmiş.
Nasıl bir yerine güvenen borazancıbaşı oluyorsa, parasına güvenen de uzay şirketi kuruyor.
Roket altı kişilik. Yanında kardeşi Mark'ı da götürecekmiş ama ileride "yolculara" da açık olacakmış bu serüven.
Biletler 200 bin ila 300 bin dolar!
Bizde bu parayı verecek manyak da çoktur.
Yanında Serenay'ı götürmek isteyecekler bile çıkabilir.
Biz kızları sinemaya götürürdük, memleket kalkınıyor tabii.
Her şeyi tattıktan sonra demek ki "tatlı canını tehlikeye atmaktan" başka neşe ve heyecan kaynağı kalmıyor.
Eskiden "eşeği güldürmeye ve ağlatmaya" çalışırlardı fıkralarda, şimdi de uzay...
Bari bir işe yarasalar...
Gidip geldikten sonra internet çocuklarına "Dünyayı tepeden gördüm, yuvarlakmış" falan deseler de eğitimlerine katkıda bulunsalar...