Sedat Peker'in açıklamaları belli çevreler tarafından teşvik edilip, siyaseti dizayn etmeyi amaçlıyor, bu apaçık. Hele son saldırıları ile devletin kırmızı çizgilerini çoktan aştı.
Ancak buna rağmen ileri sürdüğü somut iddialar yok sayılamaz, kendisinin de içinde olduğunu söylediği suç itirafları ile ilgili adil ve etkili bir soruşturma yürütülmesi gerekir.
Bunların başında en somut iddia olan Kutlu Adalı cinayeti var. KKTC üç gündür kaynıyor. 25 yıldır hiç kapanmayan bir yara olan cinayetin aydınlatılabileceğine dair umutlar bir kez daha tavan yaptı. KKTC meclisinde yeniden bu konu ile ilgili araştırma komisyonu kuruldu.
Hakikaten Adalı cinayeti Türkiye'deki derin devlet yapılanmasını deşifre etmek için çok önemli, herkesin yıllardır konuştuğu ama örtbas edilen çok karanlık bir cinayet…
Peker'in suçladığı Korkut Eken ve dönemin KKTC Sivil Savunma Daire Başkanı ve emekli Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi, Peker'in iddiaları üzerine açıklamalar yaptılar.
ATİLLA PEKER'İN NE İŞİ VAR?
Saygı Öztürk'e konuşan Eken, Atilla Peker ile Kıbrıs'a gittiğini doğruladı ancak Kutlu Adalı'yı tanımadığını ileri sürdü. Sedat Peker'in suçlamalarını reddetti. Adaya kendisini dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'ın gönderdiğini, PKK'nın Kıbrıs'ta cirit attığı duyumunun geldiğini her ihtimale karşı yanına Atilla Peker'i aldığını söyledi.
Atilla Peker'i yanına aldığını söylemesi bile başlı başına o dönem yeraltı dünyası ile devletin alenen iç içe olduğunu belgeleyen çok üzücü bir itiraf. Peker devletin özel harekat polislerinin başı tarafından kullanılıyor. ‘Her ihtimal' tabirini hafife almayalım. Bu tabir ile zaten Peker'in ‘yeri geldiğinde' kullanıldığı afişe edilmiş.
Eken ve Mendi'nin söylediklerini muhakkak okumanızı tavsiye ederim.
Mendi de Korkut Eken'in Atilla Peker'le kendisine geldiğini kabul ediyor. "PKK ile ilgili istihbarat çalışması yapılacağını söylediler, biz de kendisine beyaz Renault marka Toros aracı tahsis ettik" diyor.
Ben Peker'in iddiaları ve bu açıklamalar üzerine Kıbrıs'taki kaynaklarımı aradım ve Ada'daki havayı soruşturdum.
TÜRKİYE BU RÖPORTAJIN FARKINDA DEĞİL
Konuyu çok yakından takip eden Kanal SİM Genel Yayın Yönetmeni Sami Özuslu ile konuştum. Özuslu "Yıllardır herkesin bildiği gerçekler somut bir şekilde gün yüzüne çıkıyor Nagehan Hanım, daha önce de mecliste iki kez bu cinayetin aydınlatılması için araştırma komisyonu kuruldu fakat o dönem bilgi, belge alınamamıştı" dedi.
Özuslu dün Adalı cinayetinin işlendiği dönem Magosa adli şube müdürü olan emekli polis müfettişi Tema Irkad ile çok önemli bir röportaj yaptı. Türkiye henüz bu röportajın farkında değil.
Ben Özuslu'ya bu röportajın ayrıntılarını sordum.
Tema Irkad cinayet günü ile ilgili çok çarpıcı iddialarda bulundu. Şimdiye kadar ileri sürülen en somut iddialar bunlar.
Abdullah Çatlı
Cinayetin işlendiği gün olay yerinde 4 kişi vardı, dedi Irkad. "Bunlardan biri Abdullah Çatlı idi. İkincisi Çatlı ile gelen genç biriydi." Üçüncü isim olarak TMT'den (Türk Mukavemet Teşkilatı) olduğu bilinen Hüseyin Çiftçi'yi gösterdi emekli polis müfettişi. Dördüncü kişinin ise ismini vermedi.
Tema Irkad tetiği çeken kişinin Çatlı ile birlikte Türkiye'den gelen genç şahıs olduğunu iddia etti ve "En az 4 kişiydi, daha fazla da olabilir" dedi.
Kan dondurucu iddiaları Irkad'ın ağzından dinleyelim:
"Abdullah Çatlı'ya bu cinayeti işlemesi için görev verildi. Çatlı cinayeti Türkiye'den getirdiği genç bir oğlana işletti."
Bir aracın cinayet gecesi Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığından çıkıp Kutlu Adalı'nın evinin önüne geldiğini, aracın cinayet sonrası yeniden Sivil Savunmaya döndüğünü hatırlatan Irkad "Hüseyin Çiftçi'nin yanında biri daha, daha doğrusu birileri daha vardı. Bütün mahalle gördü kardeşim" dedi.
Hatırlatalım, o dönem Sivil Savunma Daire Başkanı Galip Mendi idi.
Irkad 1996'da emniyetten emekliye ayrılıp Yenidüzen gazetesinde Kutlu Adalı ve Galip Mendi ile ilgili yazılar yazmaya başlamış. Sami Özuslu'ya verdiği röportajda şunları anlatıyor:
"Aracılarla tehdit edildim. 'Her sabah yürüyüş yapıyorsun, dikkat et' dediler. Tehditler boş çıkmadı. Evim ve arabam yakıldı. Mahallede beni takip ettiler. Silahlı çatışmaya girdim…."
O günlerde Polis Genel Müdürü'nün kendisini aradığını ve Lefkoşa Polis Müdürlüğü'ne çağırdığını açıklayan Tema Irkad, "Beni alıp Güvenlik Kuvvetleri Komutanı Galip Mendi'ye götüreceklerini söylediler. Ne münasebet deyip gitmedim" diyor.
Kutlu Adalı cinayetinin kovan ve mermileri, Kıbrıs'ta balistik uzmanı olmasına rağmen Türkiye'ye gönderilmişti. Sonra Aralık 1996'da Ömer Lütfü Topal cinayeti işlendi ve Adalı cinayetindeki kurşunlar ile Topal cinayetindeki kurşunlar incelendi, her iki cinayette de aynı silah kullanıldığı tespit edildi ve silahta Abdullah Çatlı'nın parmak izi bulundu. Bu tespit Susurluk Raporuna girdi.
Sevgili okurlar buraya röportajın Kıbrıs'ın SİM televizyonunda yayınlanan kısmını da koyuyorum. Kutlu Adalı cinayeti şayet doğru dürüst soruşturulursa karanlıkta kalmış birçok olayı netleştirmek için önemli bir başlangıç olabilir. Bunun için ifadesine başvurulması gereken isimlerden biri de o dönemin tahkikat subayı, KKTC'nin şimdiki Polis Genel Müdürü Ahmet Soyalan.
Barnabas Baskınında neler yaşanmıştı?
Kutlu Adalı'nın araştırıp hakkında yazı yazdığı için öldürüldüğü iddia edilen St Barnabas baskını 1996'nın mart ayında yaşanmıştı. Tema Irkad o günü de şöyle anlatmış:
"Baskınla ilgili başlayan tahkikat yukarıdan gelen bir emirle durduruldu. Sonra da soruşturma yapılmadı. Olayda 15 silahlı asker ve birkaç sivil manastırı basmış, silahlı bekçileri odaya kilitlemişti. Ertesi gün Polis Genel Müdürü tarafından baskını soruşturmakla görevlendirildim. Bir polisle beraber olay yerine gidip tahkikata başladık. Korkmuş haldeki bekçiler konuşma zorluğu çekiyor ve tir tir titriyordu. St Barnabas'ın mezarının olduğu yerde küçük, yaklaşık 1 metrekarelik bir çukur gördük."
Irkad'a göre o çukurdan alınan silah ya da İncil yoktu. Çalındığı tespit edilen herhangi bir ikon da söz konusu değildi. "Böylesi gizli bir operasyonu gerektirecek ne vardı, anlamıyorum" diyor emekli polis ve şunu ekliyor: "İncelemeyi sürdürürken bizzat Polis Genel Müdürü ‘yüksek yerden emir geldi, tahkikat bitmiştir' dedi ve manastırı terk ettik."
Kutlu Adalı
Adalı cinayeti ile Manastır baskınının ne ilgisi var?
Bu gizemli baskının üzerine en çok giden gazetecilerden biri Kutlu Adalı idi. Eski bir devlet görevlisi olan Adalı bu konuda birçok yazı yazdı.
Ancak Kıbrıs'ta medya ve siyaset çevreleri cinayeti yalnızca bu baskına bağlamaktan ziyade Adalı'nın Türkiye'de kumarhanelerin kapanması ile KKTC'ye akan yasadışı para-uyuşturucu ve mafya düzeni ile ilgili öngörüleri ve yazılarını işaret ediyorlar.
Dönemin KKTC Başbakanı Hakkı Atun: Adalı cinayetini radyodan öğrendim, polis bize bilgi vermedi, dosyayı hiç okumadım
Kutlu Adalı cinayeti işlendiği dönem KKTC Başbakanı olan Hakkı Atun dün Kıbrıs Yeni Düzen gazetesine bir röportaj verdi.
Çok çarpıcı, çok manidar şeyler söylüyor eski Başbakan.
Diyor ki "Başbakan olsam da Adalı'nın öldürüldüğünü her vatandaş gibi radyodan öğrendim, dehşete kapıldım. Polis bize bilgi vermedi, dosyayı hiç okumadım."
Şimdi konunun yeniden canlanması üzerine de "Fırsat var. Bu karanlıktan kurtulabiliriz. Bunun başlangıç dosyası da polisteki dosyadır" yorumunu yapıyor.
Atun'un söylediklerinden dikkatimi çekenler şunlar:
“St Barnabas olayında hiçbir bilgimiz yoktu. Başbakan olarak bu konuların hep dışındaydık. Kimse bize böyle bir olay olduğunu söylemedi. Vatandaş kadar öğrendik….Türkiye'den kaynaklanan bir olay olduğu için yapacak bir şey yoktu. Asker bize hiç bilgi vermedi.”