Fehmi Koru: ‘Can Kıraç'ın Cumhurbaşkanı olmasını nasıl önledim?'
'Sezgin Baran Korkmaz-İnan Kıraç-Levent Göktaş' üçlüsünün ilişkilerini kaleme alan Fehmi Koru, bugün de İnan Kıraç'ın ağabeyi Can Kıraç'ı anlattı. Koru, Can Kıraç'ın geçmişte Süleyman Demirel tarafından Cumhurbaşkanı yapılmak istendiğini yazdı.

Oluşturma Tarihi: 2022-08-01 22:29:25

Güncelleme Tarihi: 2022-08-01 22:29:25

Fehmi Koru, kendi sitesinden "Kulis" adını vererek yayınladığı köşe yazısında İnan Kıraç'ın ağabeyi Can Kıraç'ı anlattı.

Can Kıraç'ın, Süleyman Demirel tarafından cumhurbaşkanı yapılmak istendiğini ileri süren Koru, "İnan Kıraç'tan önce Can Kıraç radarımdaydı, cumhurbaşkanı olmasını nasıl önledim?" başlığını kullandı.

Demirel'in planı

"Siyasetin içinden görüşlerine değer verdiğim bir dostum ilginç bir senaryoyu benimle paylaştı." diyen Koru, Süleyman Demirel'in DYP'nin başındayken şu planı yaptığını öğrendiğini yazdı:

DYP iktidar olacak, başbakanlığa gelecek Demirel başka her işi bırakıp Özal'ı cumhurbaşkanlığından uzaklaştıracaktı. Kamuoyu bu gelişmelerle meşgulken, dostum, Demirel'in zihnindeki senaryonun daha önemli bir ayrıntısı olduğu iddiasını kulağıma fısıldadı.

"Süleyman Bey Çankaya üzerine uyguladığı baskıyla Özal'ı yıldırıp sahneye çekme, ondan boşalacak adrese de Can Kıraç'ı gönderme hesabının içinde" demekteydi dostum. Ona göre, Vehbi Koç, uzun yıllardır yanında bulunmuş ve aileden biri saydığı Can'ını Demirel'e ödünç vermekteydi.

İş dünyasından ve Demirel ile DYP'ye yakın isimlerden senaryonun doğru olabileceğine dair bilgiler derledikten sonra, 11 Eylül 1991 günü, gazetede "Demirel'in cumhurbaşkanı adayı" başlıklı yazımla konuyu kamuoyuyla paylaştım.

Medyamız konuyu önemli buldu. Henüz özel televizyonlar dönemi başlamadığı için yazdıklarımı gazeteler ve siyaset ağırlıklı dergiler işlediler. Ben de yazdığımın gerçeği yansıttığı iddiamı sonuna kadar sürdürdüm.

Gazetelerin en büyük reklam kaynağı olan Koç Holding sessiz kalmayı yeğledi.

Can Kıraç, cumhurbaşkanlığı adaylığı konusu kendisine soru olarak yöneltildiğinde, iddiayı ciddiye almaz bir edayla cevaplar veriyor, gönderdiği mesajlarda kendisini gündeme taşıdığım için bana teşekkür etmeyi de ihmal etmiyordu.

Can Kıraç'ın Demirel tarafından cumhurbaşkanı olarak düşünüldüğüne dair ilk yazım 11 Eylül (1991) tarihinde çıktı; kendisi tam bir ay sonra, 10 Ekim 1991'de gönderdiği hayli nazik mektupla adaylıkta gözü olmadığını bana bildirene kadar konu tartışılmaya devam etti.

Mektubunda "Kendisini önemli hissetmesini sağladığım için" bana teşekkür ediyordu Can Bey...

'Bizzat kendisi ifşa etti'

Can Kıraç'ın yıllar sonra bu iddiayı kendisinin anlattığını belirten Fehmi Koru şöyle devam etti:

Gerçeklerin mutlaka ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır.

Nitekim, aradan uzun yıllar geçtikten sonra, 2017 yılında, Can Kıraç, benim ta 1991 yılında yazılarıma konu ettiğim "“Demirel'in cumhurbaşkanı adayı olma" senaryosunu bizzat kendisi ifşa etti.

Gazeteci Mehmet Gündem'le 90 yıllık anılarını yayınlanmak üzere paylaştığı ve sonradan ‘Eldivensiz Adam' ve ‘Antika Adam' adlı iki ciltte toplanmış nehir söyleşisinde…

Anlatımına göre, Süleyman Demirel kendisini aramış ve teklifini bizzat iletmiş:

"Partinin vitrinini güzelleştiriyorum, Tansu Çiller Hanım aramıza katıldı, seni de bekliyorum ve sana başkanlık teklif ediyorum."

Teklif sonrasında yaşananları da anlatıyor Can Kıraç:

Bu teklif karşısında nasıl şaşırdığımı ve sevindiğimi tahmin edemezsiniz. Şaşkınlığımı belli etmeden Süleyman Beye benim için ne biçim bir ‘başkanlık' düşündüğünü sorma cesareti bile göstermiştim! O da bana, ‘Can Bey kardaşım, seni ya Meclis Başkanı ya da Cumhurbaşkanı yapmayı düşünüyorum!' diyerek şaşkınlığımı bir kat daha arttırmıştı.

Heyecandan neredeyse küçük dilimi yutacaktım! Bu teklifin altında ne var acaba diye düşünürken, Süleyman Demirel konuşmasını şöyle sürdürmüştü: ‘Meclis Başkanı olmak için milletvekili seçimini kazanmak gereklidir. Cumhurbaşkanlığı için Meclis dışından da seçilmek mümkündür! Kararı sana bırakıyorum ve iyi şanslar diliyorum!'. Artık benim seçim sonuçlarını beklemekten başka çarem kalmamıştı.

Fehmi Koru yazısını şöyle tamamladı:

O gün bugündür, senaryonun, Koç Grubu'nu ve bu arada Can Kıraç'ın önemli bir unsuru olduğu güç odağını yanına çekmek amacıyla irtibatlı olduğunu düşünmüşümdür.

İnan Kıraç'ın da ağabeyinin yaşadığı o olaydan sonra her önemli olayın içinde olsa bile gölgede kalmayı özellikle tercih ettiğini...

'O kadar avukat arasından neden Levent Göktaş?'

Koru, önceki günkü köşe yazısında, Sezgin Baran Korkmaz-İnan Kıraç-Levent Göktaş üçlüsünün ilişkilerini şöyle anlatmıştı:

İnan Kıraç..

Zaten, şu sıralarda ABD'de cezaevinde tutulan ve mahkemeye çıkarılması öncesinde FBI tarafından sorgulandığı bilinen Sezgin Baran Korkmaz (SBK) olayı ilk patladığında, elinde bulunan şirketine ait hisse senetlerini geri almak için, İnan Kıraç'ın Levent Göktaş'ı aracı olarak SBK'ya gönderdiği öğrenilmişti.

İşin ilginç tarafı şu: Hablemitoğlu suikastini planlayıp infazı gerçekleştirdiği iddiasının muhatabı olan grubun lideri Levent Göktaş'ı SBK ile ihtilafını çözme işinde aracı tayin eden ve arandığı sırada en son holdinginde onu ağırlayan İnan Kıraç, yukarıda Çetin Emeç'in uğradığı suikastla ilgili kuşkularını gazeteciyle paylaştığı için Bilge Emeç'i azarlayan ‘önemli kişi'ydi de…

Acısı kuşkularla daha da büyüyen eşe "Bitmiş kapanmış bir konuyu neden açıyorsun?" dediği biliniyor…

Arandığı sırada holdingine uğradığında Levent Göktaş'ı da "Burada ne arıyorsun?" diye kapıdan çevirmiş midir acaba İnan Bey?

Kendi gazetecilik deneyimlerimden biliyorum, başka bazı her fırsatta kendisinden söz edilmesinden hoşlananların aksine, fazla ortalarda gözükmek istemeyen, gölgede kalmayı yeğleyen iş insanı tipine örnektir İnan Kıraç...

Daha Hablemitoğlu suikastı ile Levent Göktaş arasında doğrudan ilişki olduğu iddiası haberlere dönüşmemişken, SBK ile ihtilafını çözsün diye onu avukatı olarak devreye soktuğu duyulduğunda bu sebeple çok şaşırmıştım.

"O kadar avukat arasından neden Levent Göktaş?" sorusu eşliğinde...

Hiç karşı karşıya gelmedik ama İnan Kıraç ile Kulis yazarınızın tanışıklığı eskilere dayanır.

Bayağı eskilere...