Fransız akademisyen: Ülkemizde Müslümanlar varsa sömürgeci geçmişimizle alakalı
Fransız akademisyen François Burgat 'Eğer ülkemizde Müslümanlar varsa, onlar, sömürgeci geçmişimiz döneminde bizim getirdiğimiz insanlarımız' diyerek 'Ülkemize çağırdığımız insanlara saygısızlık yapıyoruz' ifadelerini kullandı.

Oluşturma Tarihi: 2019-10-22 10:23:38

Güncelleme Tarihi: 2019-10-22 10:23:38

TRT World Forum'da düzenlenen “Küreselleşmenin Krizi: Riskler ve Fırsatlar” panelinde Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi Kıdemli Üyesi François Burgat kimlik politikalarına değindi, ülkesini eleştirdi.

İstanbul Kongre Merkezi'nde devam eden TRT World Forum'da düzenlenen “Küreselleşmenin Krizi: Riskler ve Fırsatlar” panelinde konuşan Burgat, kimlik politikalarını değerlendirirken Fransa'dan örnekler vererek, “Fransızların durumuna baktığımızda sömürgeci geçmişe dönüp bakmadan, oradan gelen sıkıntılarla ilgilenmeden ileriye gidemeyiz. Ben, Macron'a oy verdim çünkü başka alternatif yoktu, diğer alternatif aşırı sağ idi. Kasım 2015'teki faciadan sonra Macron'un bir cümlesini duymuştum, 'Biz buradaki sorumluluktan payımıza düşeni alıyoruz.' dedi. Bu çok önemliydi ve 'Yıllar önce Cezayir'de yaptıklarımızın bazıları da insanlığa karşı suç olarak ele alınabilir.' dedi. Bu yüzden ben bu insana oy verdim. İki hafta önce aynı insan analiz yeteneğini tamamen yitirdi. Sorumluk üstlenmeyle ilgili analizini bir yana bırakıp, 'Tek bir düşman vardır, o da radikal İslam'dır.' dedi. Buna baktığımızda evrensellik söylemiyle ilgili yeteneklerini kaybettiklerini görüyoruz” ifadelerini kullandı.

İRAN DIŞİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI SEYED KAZEM SAJJADPOUR: GELECEK SADECE BATI'DA DEĞİLDİR

Aynı Forum'a konuşmacı olarak katılan İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Seyed Kazem Sajjadpour da, Batı'nın kibirli olduğuna dikkat çekerek, “Batı'nın normatif kibrine kapılmamak lazım. Batı, Batı'dır biliyoruz, teknolojilerini, geçmişlerini biliyoruz ama orada normatif bir kibir var yani onlar her alanda diğerlerinden daha üstün olduklarını hissediyorlar” dedi.

Sajjadpour küreselleşmeyle ilgili farklı açılardan tanımlar bulunduğunu ifade etti. Küreselleşmenin yönetilebilmesi için analitik kapasiteye ihtiyaç duyulduğunu kaydeden Sajjadpour, durumun yönetilmesi için iyi analizlerin yapılması gerektiğini belirtti.

Küreselleşmenin aynı zamanda çeşitlilik anlamına geldiğini belirten Sajjadpour, medyanın da önemli rol oynadığını ifade etti. Küreselleşmenin farklı özellikleri olduğunu söyleyen Sajjadpour, Çin örneğini vererek Çin'in küreselleşmeyi İpek Yolu üzerinden gerçekleştirmeye çalıştığını anlattı.

Sajjadpour, “Medya aracılığıyla Batı'nın belki diğer ülkelerle ilgili ürettiği imajlarla karşı karşıya kalıyoruz. Sadece Batı değil farklı güç yükselmeleri de var, Avrasya'nın ortaya çıktığını görüyoruz, Asya'nın yükselişini görüyoruz. Hatta şu anda 'Dünya Batı'dan oluşur' diyen herkes, Çin'i, İran'ı, Türkiye'yi görmezden gelen kişilerdir. Gelecek sadece Batı'da değildir, Batı haricindeki tüm bölgelerin de dikkate alınması gerekiyor” şeklinde konuştu.


(Soldan sağa) François Burgat, Seyed Kazem Sajjadpour, Nazir Ahmed, Javed Jabbar

"BEN BUDİST DİNİNİN DÜNYADAKİ EN BARIŞÇIL DİN OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORDUM"

TRT World Forum kapsamında düzenlenen “Küreselleşen dünyada kimlik politikaları” panelinde konuşan Birleşik Krallık Lordlar Kamerası Üyesi Nazir Ahmed de, siyasilerin 11 Eylül öncesi ve 11 Eylül sonrası halka vaatleri konusunda ciddi değişiklikler olduğunu belirterek, “Eskiden 'size iş bulacağız' vaadinde bulunuyorlardı. 11 Eylül'den sonra halka yönelik taahhütleri daha çok güvenlik üzerinden şekillenmeye başladı” ifadelerini kullandı.

Ülkelerin, demokratikleşme ile küreselleşmeyi bir arada gerçekleştirmesinin mümkün olduğunu kaydeden Ahmed, “Ama orada hesap verebilirlik olması gerekiyor” dedi.

Küreselleşmenin ekonomi, eğitim ve teknoloji gibi pek çok alan için son derece faydalı olduğunu dile getiren Ahmed, kendisini endişelendirenin internet ortamındaki sağ ve faşist etkileşimler ve hareketler olduğunu kaydederek, “Mesela ben Budist dininin dünyadaki en barışçıl din olduğunu düşünüyordum ama Burma'da gördüklerimiz, Rohingya topluluğuna yapılanlar ya da Sri Lanka'da yapılanlar son derece korkutucu” ifadelerini kullandı.

"MÜLTECİ KRİZİNİ KENDİ ÇIKARLARI İÇİN KULLANDILAR, İSLAM VE MÜSLÜMANLARLA İLİŞKİLENDİRDİLER"

Pakistan Eski Senatörü ve Eski Devlet Bakanı Javed Jabbar ise bireysel haklar, kadın hakları, azınlıklar ve siyahi vatandaşların haklarının korunması için kimlik politikalarının yürütülmesinin doğru bir şey olduğunu belirterek, kimlik politikalarının başkaları üzerinde bir baskı mekanizması haline getirilmesinin son derece tehlikeli olduğunu vurguladı.

TRT World Forum'da görüşlerini aktaran Jabbar, şunları söyledi:

Ancak başkalarına baskı oluşturmak için, onlarda korku yaratmak için -ki faşist hareketlerin çoğu bunu yaptı Avrupa'da- mesela mülteci krizini kendi çıkarları için kullandılar. İslam ve Müslümanlarla ilişkilendirdiler. İşte o zaman kimlik politikaları tehlikeli hale geliyor. İsrail'de Filistinlilere uygulanan politika buna paralel işliyor. Özellikle Filistinlilere karşı olan nefret söylemi Müslümanlara olan nefretle eşdeğer. Daha fazla toprağa sahip olma isteği, hatta Filistinlilere hiçbir hak tanımama, İsrail'de küçük grupları bir araya getiriyor.”