Alpay'ın dün yayınlanan Pençe Kartal-2 operasyonuna ilişkin değerlendirmesi şöyle;
‘Rehine kurtarma operasyonu değil'
‘Pençe Kartal-2 operasyonu, bir rehine kurtarma operasyonu şeklinde yansıtılıyor, ben bu kanaatte değilim. 41 tane savaş uçağıyla, helikopterle, o kadar askerle rehine falan kurtarılmaz. Böyle bir şey yok. Bu operasyon, iki boyutlu bir operasyon, bir defa bunun ortaya koyulması lazım ki bir başarısızlık varsa yine mahkum edelim. Bu kardeşlerimizin ölümünden sorumlu kim varsa yine hesap soralım ama önce mesele gerçek boyutuyla ortaya çıksın, ondan sonra Cumhurbaşkanı'ndan hesap sorulacaksa ona soralım. Ancak bu iki boyutlu operasyonun boyutlarından birincisi, Gara bölgesine ilişkin yürütülen stratejinin ilk ayağı, Gara, Kandil ve Sincar üçgenini PKK'nın ikmal ve lojistik hattı olmaktan çıkartmak. Ancak buna bağlı olarak ortaya çıkan bir başka eylem de, uzun zamandır planlaması yapılan ama kararı ancak sahada verilen bir stratejik eylem olarak, işte bahsi geçen 13 kardeşimizin kurtarılması meselesidir. İlk aşama, PKK'nın Suriye bölgesindeki ikmal ve lojistik hattını kesme. Hulusi Akar'ı hep birlikte dinledik. Rehinelerin yeri tespit edilip edilmediği meselesine ilişkin olarak 10 Şubat Çarşamba günü geçen bir haberde, ‘Laşer' kod adlı kişi MİT'in operasyonuyla Sincar bölgesinden getirildi. Bu kişinin görevi nedir? PKK'nın Sincar bölgesindeki lojistik sorumlusu, o isimden önce de benzer kişiler getirilmişti. Ele geçirilen PKK'lılardan elde edilen bilgilerden hareketle bir modelleme çıkarıldı. Mağaralar SİHA'larla, İHA'larla, yerel kaynaklardan gelen bilgilerle ama mağaranın neresi olduğu bilinmiyor çünkü bu 13 kişi, sürekli yerleri değiştirilen insanlar.
Bakan Akar'ın anlattıklarına itibar edilmeli
Hulusi Akar'a itibar etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bölgeden ateş açıldığını ve bu ateşe karşılık verildiğini söylüyor. Mağaranın girişleri tespit ediliyor ve mağaraya önceden edinilen bilgilerden hareketle rehinelerin burada olabileceği kaygısıyla mağaraya yönelik herhangi bir silah kullanmaksızın müdahale edildiğini söylüyor. Altını çize çize, sadece ve sadece göz yaşartıcı bomba kullanıldığını söylüyor. İçeriden de buna karşılık sürekli ateş açıldığını, savunma tipi el bombalarıyla müdahale edildiği söyleniyor. Mağara derken kovuk gibi inler anlaşılmamalı. Kale gibi bir yapı düşünelim. Üzerine tonlarca bomba da atılsa çökmeyecek bir yapı. Bir kişiyi elde ettik ve dedi ki, ‘operasyon başladığında infaz yapıldı.' İkinci kişiyi elde ettik, aynı şeyi teyid etti. Biz ancak operasyona ondan sonra devam edebildik.
‘PKK ‘çözüm süreci'nde denendi'
Alpay, ‘bu noktaya gelinmemesi için neler yapılabilirdi' sorusunu ‘Çözüm Süreci'ni hatırlatarak şöyle cevaplandırdı:
Çözüm süreci işlerken karşımıza başka şeyler çıktı. Yani Oslo müzakerelerinin çarpıtılarak, manipüle edilerek kamuoyuna lanse edilmesi. Yine 6-8 Ekim olaylarında 50 küsur insanın öldürülmesi. Şimdi bütün bunların hepsini yapan muhataba ısrarla diyorsunuz ki, silahları bırakalım, ne olursa olsun bu süreci yöneteceğiz. Bugün kalkıp ‘Çözüm Süreci'ni suçlayıcı ifadeler kullanmayı doğru bulmuyorum. Türkiye bu yola girmek mecburiyetindeydi. Bu seçeneğin masaya yatırıp ne olursa olsun denemek zorundaydı. Günün sonunda aktörler arasına PKK'dan başka unsurlar da girdi. Devlet sürecin aleyhine işlediği kanaatine vardı. Çünkü PKK neden rehine tutmayı ‘pazarlık konusu' olarak düşünüyor. Fakat PKK daha önceden başka insanları da öldürdü. Güvenilirliği yok.
