Genelkurmay çatı davasında ilk FETÖ itirafı
FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Genelkurmay Karargahı'nda yaşanan eylemlere ilişkin 221 sanığın yargılandığı davada ilk itirafçı çıktı. KPSS şüphelisi eşi de itirafçı olan sanık eski Yüzbaşı Eral, 14 Temmuz'da kendisini çağıran örgüt 'abi'sinin 'Yarın, amirlerin ne derse onu yapacaksın' diyerek kendisini uyardığını, neden böyle söylediğini sorunca 'kapalı emir' yanıtını aldığını bildirdi.

Oluşturma Tarihi: 2017-06-13 22:36:08

Güncelleme Tarihi: 2017-06-13 22:36:08

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Genelkurmay Karargahında yaşanan eylemlere ilişkin, aralarında sözde Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin de yer aldığı 221 sanığın yargılandığı davanın ilk itirafçısı olan sanık eski Deniz Yüzbaşı Ali Emre Eral, 14 Temmuz'da kendisini çağıran örgüt "abi"sinin "Yarın, amirlerin ne derse onu yapacaksın" diyerek kendisini uyardığını, neden böyle söylediğini sorunca "kapalı emir" yanıtını aldığını bildirdi.

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsündeki salonda görülen duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ve tarafların avukatları katıldı.

Duruşmada, eşi de KPSS soruşturmasında itirafçı olan, soruları aldığını ve FETÖ üyesi olduğunu itiraf eden, Genelkurmay Başkanlığı Harekat Dairesinde görevli eski Deniz Yüzbaşı Ali Emre Eral savunma yaptı.

Bildiklerini samimiyetle anlatacağını belirterek itirafçı olan Eral, o dönem cemaat olarak bildiği FETÖ ile 2001'de Harp Okulu birinci sınıfta tanıştığını, görev yaptığı her yerde bir "abi"nin kendisinden sorumlu olduğunu anlattı.

Ankara'ya geldiğinde de Keklikpınarı'nda bir cemaat evine gitmeye başladığını, burada FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in videolarını izlediklerini, namaz kılıp, Kuran okuduklarını belirten Eral, 15 Temmuz öncesinde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığında önceden görev yapan bir "abi"yle tanıştığını, bu "abi"nin kendisini bir başka "abi"nin yanına götürdüğünü aktardı.

Eral, "O kişi bana 'Yarın, (15 Temmuz'da) işyerindeki amirlerin ne derse onu yapacaksın' dedi. Ben 'Anlamadım, amirlerin emrilerini yerine getirmek zaten görevim' dedim. Bunun üzerine o kişi de bana 'kapalı emir' dedi. Tuhaf bir şeyler oluyordu fakat darbeyi sezemedim. Muhtemelen bana güvenmiyorlardı. 2 ay önce Tarım Bakanlığındaki abi gelmişti ve bir arkadaşının rüyasında ülkede darbe olduğunu gördüğünü söylemişti, peşinden 'acaba gerçek olabilir mi' demişti. Ben de 'kafayı peynir ekmekle yemek gerek, olabilir mi böyle bir şey' demiştim. Meğer ağzımı arıyorlarmış." ifadesini kullandı.

15 Temmuz günü mesaiye kaldığını ve anormal bir durum gözlemediğini savunan Eral, Şube Müdürü Albay Özay Yılmaz'ın Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezinde (SKKHM) bir hareketlilik olduğunu belirterek, güvenlik sorunu olup olmadığını öğrenmelerini istediğini belirtti.

Eral, SKKHM'ye durumu sorduklarında, konunun anlaşılmaya çalışıldığı belirtildikten sonra Genelkurmay Başkanı'nın emri olduğu söylenerek, SKKHM'ye kimsenin girmeyeceğinin ifade edildiğini aktardı.

"Asıl niyetini hain darbe girişimiyle ortaya koymuştur"

Bulundukları yerin güvenli olması nedeniyle turnikeleri kapattırdıklarını buradan ayrılmadıklarını belirten Eral, "Odada beklerken ilerleyen saatlerde jet sesleri gelmeye başladı. Denizci olduğum için daha önce çatışma yaşamamıştım, şok içindeydim. Televizyonu açtım, darbe girişimi olduğunu gördüm. Kim darbeci, kim karşı anlayacak durumda değildik. Çatışma sesleri çok şiddetli olduğundan oradan ayrılamadım." dedi.

Patlama seslerinin azalmasıyla odasına geçtiğini, burada beklediğini savunan Eral, sabah 10.23'te sivil kıyafetlerini giyerek, güney nizamiyeden çıktığını ve evine gittiğini bildirdi.

Sanık Eral, şöyle devam etti:

"FETÖ, kuruluşundan bu yana görev alan bütün hükümetlerin, bazı sivil toplum örgütlerinin ve çoğunluğunu muhafazakar kesimin oluşturduğu kamuoyunun da hoşgörü ve desteğiyle cemaat, hizmet hareketi isimleri ile anılmış, hoşgörüyle ülkeye ve millete hizmet etmekten başka gayesi yokmuş gibi kendisini göstererek benim gibi nice iyi niyetli ve saf insanları suistimal etmiş, kandırmış, asıl niyetini hain darbe girişimi ile ortaya koymuştur."

Örgütün tabanının ibadet, ortasının menfaat, tepesinin ihanet olduğunu belirten Eral, "Ben ve benim gibi ülkesi ve milletine hizmet etmekten başka gayesi olmayan taban kesimi bu örgütün mağdur ettiği toplumu oluşturmaktadır. Asıl niyetlerini darbeye kadar sakladıklarından nasıl toplumun pek çok kesimini kandırdılarsa benden de hiçbir illegal istekte bulunmadıklarından ve ülkeye ve millete hizmet ettikleri iddiasıyla beni de kandırdılar. Bu örgütün asıl niyetini darbe girişimine kadar anlayamamış olmaktan dolayı çok üzülüyorum. Toplumumuzda bu örgütün iç yüzünü daha önce anlayanlar bu örgüte karşı milat ilan ettiler. Benim miladım da hain darbe girişimidir. Bu ülkenin gencecik insanlarına, 'Allah'ın rızasını kazanacaksın' diye mankurta dönüştüren bu örgütün ülkemizden tamamen temizlenmesi tek temennimdir." savunmasını yaptı.

Kendisine sözde "hizmet hareketi" diyen bu örgütle sırf Allah rızası için geçmişte bir bağ kurmaktan çok pişman olduğunu savunan Eral, "Bunu tüm inancımla söylüyorum. Artık ortada Fetullahçı Terör Örgütü olduğu gerçeğini anladım. Bir daha asla ama asla FETÖ ile irtibat kurmayacağım. Bu yeminime Allah şahittir." ifadesini kullandı.

Sanığın avukatına şehit yakınlarından alkış

Eral'ın Avukatı Mustafa Derin de bazı sanıkların savunmalarında suçsuz olduklarını belirterek, "masumiyet karinesi" vurgusu yapmalarını eleştirdi. Derin, "Bu örgütün polisi, hakimi sahte delil üretmiştir, gazetecisi algı operasyonu yürütmüştür, çok canlar yakılmıştır" dedi.

Müvekkili sanık Erel'in eşinin KPSS şüphelisi olduğunu hatırlatan avukat Derin, "Müvekkilim ailecek suça ve suç örgütüne bulaştırılmıştır, suç örgütünün birer aparatı olmuşlardır. Suça ortak ediliyorlar, suç unsuru belgeler veriyorlar, bu nedenle örgütten çıkmaları mümkün değil. Suç unsuru belgelerle bu makamlara gelebildikleri için sustular." ifadesini kullandı.

Savunması sırasında bazı sanık avukatlarının itiraz etmesi üzerine Derin, "Neyin tedbirindesiniz hala. Burada toplum olarak bağırsaklarımızı temizleme fırsatımız var. Askeriyenin, kamu kurumlarının, siyasetin bağırsaklarını temizleme fırsatı var. Bunu iyi değerlendirmemiz lazım. Bunun acılarını çekmedik mi, çektik. Şimdi diyorlar ki 'böyle bir örgüt yok' Bütün yaşadıklarımız, bunlar tiyatro mu, bunlar yaşanmadı mı? Geldikleri nokta haram noktasıydı." dedi.

Avukat Derin'in bu sözleri şehit ve gazi yakınları tarafından alkışlandı.

Terör örgütü FETÖ üyelerinin, makam, mevki için masumiyetleri, özgürlükleri harcadığını söyleyen Avukat Derin, şu görüşlere yer verdi:

"Bundan sonra toplum olarak bir yol bulacağız. Özgür, demokratik bir ülke için yeni bir yol inşa etmemiz lazım. Ali Tatar'a, Kuddisi Okkır'ın ahları nedeniyle buradalar. Hizmet hareketi diye insanların özgürlüğünü, yaşam hakkını kimsenin almaya hakkı yok. Bu örgüte kimse dokunamazken ben dokundum, ama hala 'kontrollü darbe', 'bizim haberimiz yoktu' diyorlar. Genelkurmay güney nizamiyesindeki bir kişinin TBMM'ye atılan bombaları duymamasının imkanı yok. Kimin aklıyla oynuyorlar. "

Derin'in bu sözleri sırasında da şehit ve gazi yakınları bulunduğu bölümden bir kişi, "Sen eli öpülecek avukatsın" dedi.

Avukat Mustafa Derin, bu davanın arkasında hükümetin, devletin durması gerektiğini belirterek, sanıklara, "Masum rolü oynamayın, 'ben yoktum, tanımıyordum' demeyin.' Değer miydi ardından gittiğiniz, adam ilkokul 4'ten terk bir insan. Bunu ben 30 senedir biliyorum, sizlerin bilmemesine imkan yok. Salağa yatmanın anlamı yok burada. Toplum olarak demokratikleşme ve özgürleşme için bir fırsat geçti elimize, bu fırsatı hepimiz değerlendirelim." diye seslendi.

Çapraz sorgu

Müşteki avukatlarının sorularını da yanıtlayan sanık Ali Emre Eral, FETÖ ile Harp Okulu birinci sınıfta tanıştığını belirterek, "Evlere giderdik, kitap okurduk, namaz kılardık. Böyle bir şey yapabileceği aklımdan geçmedi." savunmasını yaptı.

Başkan Oğuz Dik'in, "17-25 Aralık'ta yaşananlardan sonra da mı uyanamadın?" sorusuna sanık Eral, "(Hırsızlık yaptılar, biz suçsuzuz algısı yaratıldı.) Çok takip edemediğim için o zaman kafam ayıkmadı. Darbe ile ilgili en ufak bilgim olsa eşim ve çocuklarımı Genelkurmay Başkanlığının karşısındaki evimden güvenli bir yere alırdım. 5 yaşındaki çocuğumu neden tehlikeye atayım?" yanıtını verdi.

Eral, sorular üzerine, örgütün gizli haberleşme sistemi ByLock'u cezaevindeyken duyduğunu, örgüt içinde kod adının "Tahir" olduğunu aktardı.

AK Parti Genel Merkezinin avukatı Burhanettin Sevencan'ın, "FETÖ'nün, çözülmelerin olmaması için cezaevindeki örgüt üyeleriyle irtibat kurduğunu duyuyoruz. Seninle ya da ailenle irtibata geçen oldu mu?" sorusu üzerine sanık Eral, ne kendisiyle ne de ailesiyle darbe girişiminin ardından kimsenin irtibata geçmediğini iddia etti. Eral, "Bu saatten sonra Fetullah Gülen karşıma gelse bitti benim için." dedi.

Bir başka soru üzerine de örgüt içindeki asker kişileri tanımadığını, örgütün bütün işlerini gizlilik içinde yürüttüğünü beliren Eral, "Tanısam söylerim. Bilmiyorum." diye konuştu.

"Genelkurmay'da şehit olan arkadaşlarınız vardı, direnmeyi hiç düşünmediniz mi?" sorusuna Eral, "Silah ve teçhizatımız yoktu, silah bulsak bile kimi öldüreceğimiz belli değil, bizi bilgilendiren bir emir de yok, iletişim kuracak telefonum yok. Yapacak bir şeyim yoktu." ifadesini kullandı.

Sanık Eral, suçsuz olduğunu düşündüğü için pazartesi mesaiye gittiğini, öğle saatlerinde tutuklandığını kaydetti.