“Göçmenler Olmadan Alman Sağlık Sistemi Çöküşün Eşiğinde”
Alman Vakıfları Uyum ve Göç Bilirkişi Konseyinin (SVR) göçmenler ve sağlık hizmetleriyle ilgili hazırladığı raporda göçmenlerin sağlık sistemindeki önemine dikkat çekildi.

Oluşturma Tarihi: 2022-05-17 12:43:05

Güncelleme Tarihi: 2022-05-17 12:43:05

Perspektif'ten Mualla Kapusuz'un haberine göre; Alman Vakıfları Uyum ve Göç Bilirkişi Konseyi (SVR), göçmenler ve sağlık hizmetleri konularında yürütülen güncel tartışmalara ışık tutan bir rapor yayımladı. 2022 raporunda göçmen kökenli vasıflı işçilerin Alman sağlık sistemi için vazgeçilmez olduğu kaydediliyor. Uzmanlar Alman sağlık sistemi için yabancı iş gücü gereksiniminin karşılanmaması hâlinde çöküşle karşı karşıya kalacağı konusunda siyasi partilere ve karar vericilere uyarıda bulunurken, sağlık sektöründeki göçmenlerin çalışma koşullarının önemli ölçüde iyileştirilmesi çağrısında bulundular.

Araştırmada pandeminin tüm dünyada ülkelerin sağlık sistemleri ve politikalarını etkilediği belirtilirken, toplumun refahı için iyi işleyen bir sağlık sisteminin de şart olduğu da ifade ediliyor. Ayrıca raporda sağlık ve bakım sektöründe yaklaşık her altı çalışandan birinin yurtdışında doğduğu, demografik değişim nedeniyle Almanya'da yabancı iş gücü talebinin önemli ölçüde artmaya devam edeceği ifade ediliyor. Raporda 2019 mikro nüfus sayımı verileri de yer alıyor. Buna göre sağlık ve bakım alanlarında tüm çalışanların neredeyse dörtte birinin (yüzde 22,5) kendisi veya aile geçmişinde göçmenlik öyküsü bulunduğu, bunun ise 4,2 milyon insanın yaklaşık 940 bine tekabül ettiği bildiriliyor. Bu oranın özellikle geriatri (yaşlı sağlığı) bakımında yüksek olduğu ve bu alanda hizmet verenlerin yaklaşık üçte birinin (yüzde 30,1) göç geçmişine sahip olduğu belirtiliyor. Almanya'da hâlihazırda hizmet veren doktorların dörtte birinden fazlası göçmen geçmişine sahip ve sağlık alanında çalışanların köken ülkesini ekseriyetle Polonya (yüzde 13,9), Türkiye (yüzde 9,7) Rusya ve Kazakistan (her biri 7,6) ve Romanya (yüzde 5,2) oluşturuyor.

“Sağlıkta Çeşitliliğe Duyarlı Bir Ortam Yaratılmalı”

Bununla birlikte kalifiye işçi sıkıntısının Almanya işgücü piyasasında yapısal bir sorun olduğu da raporun bulguları arasında. Almanya'da demografik değişim göz önüne alındığında, vasıflı işçilere duyulan ihtiyacın artmaya devam edeceği ve gerekli sağlık hizmetinin sağlanabilmesi için önümüzdeki yıllarda yine bu sektörde uzmanların işe alınmasının gerekeceği belirtiliyor. Sağlık çalışanlarının göçüne ilişkin yasal çerçeve sorunu, öncelikle yurtdışında edindikleri mesleki niteliklerin tanınmasıyla ilgili. Bu ve benzeri sebeplerden ötürü uzmanlar, diplomaların tanınma sürecinin hızlandırılması ve yeterlilik sonrası sürecin kolaylaştırması yönünde kanaat bildiriliyorlar.

Rapora göre Almanya'da 2020 yılında sağlık alanında denklik uygulamasına büyük oranda kadınlar rağbet etti. Diplomasına denklik almak isteyen başvuru sahiplerinin yaklaşık dörtte üçü kadındı. Denklik başvurusunun yüzde 60'tan fazlası ise Fizyoterapi ve Eczacılık bölümleri için yapıldı.

Öte yandan raporda göçmen geçmişi olan ve olmayan tüm çalışanlar için iş yükü fazlalılığı, çalışma saatlerinin aile ve sosyal hayata sınırlı ölçüde uygunluğu ve kazancın düşüklüğünden bahsediliyor. Bu nedenle de genel olarak sağlık sektöründeki koşulların iyileştirilmesi gerektiğine dikkat çekiliyor. Raporda “Sağlık hizmetleri, çalışanlarına kökenleri veya milliyetleri ne olursa olsun değer verilen ve mesleki gelişim fırsatları sunulan, çeşitliliğe duyarlı bir çalışma ortamı yaratmalıdır.” deniyor.

Ayrımcılık Sağlık Hizmetlerine Erişimi Güçleştiriyor

Rapor, bazı göçmenlerin kamu tarafından finanse edilen sağlık hizmetlerine yalnızca sınırlı erişim sağladığı ve dil engeli, sağlık okuryazarlığı eksikliği ve ayrımcılık gibi etkenlerin göçmenlerin sağlık hizmetlerine erişimini zorlaştırdığını da ortaya koyuyor. Alman sağlık sistemi içinde eşit erişim için en belirleyici faktörün her şeyden önce kişinin içinde bulunduğu sosyal durum ve eğitim düzeyi olduğu kaydedilirken, göç geçmişine sahip insanların genellikle olumsuz bir sosyo-ekonomik durumun içinde oldukları aktarılıyor. Uzmanlar sağlık okuryazarlığının güçlendirilmesinin sağlıkta eşitliğin artırılması ve sağlık hizmetlerine erişim önündeki engellerin kaldırılması bakımından kilit öneme sahip olduğunun altını çiziyorlar.