HDP Genel Merkezinin bulunduğu Tahran Caddesi iki noktadan çevik kuvvet tarafından barikatlar ve tomalarla kapatıldı. Yalnızca HDP'li milletvekilleri ve MYK üyelerinin geçmesine izin veriliyor. Aysel Tuğluk HDP Genel Merkezi dışında bekleyen İnsan Hakları Derneği Üyesi bir grupla görüşmek için barikatın dışına geldi. Partiye dönüşünde ise aranarak içeri girebildi. Tuğluk, bu gelişi esnasında yolun valilik kararıyla kapatıldığı bilgisinin kendilerine verildiğini söyledi. Saat 10.00'da yapılacak basın toplantısı, gazetecilerin de partiye girişine izin verilmemesi nedeniyle iptal edildi. Bunun üzerine HDP'den yeni bir açıklama yapıldı.
GRUPLARIN TOPLANMASINA İZİN YOK
Polis barikatların bulunduğu noktada grupların toplanmasına izin vermiyor. Sabah saatlerinde HDP'ye gelen İnsan Hakları Derneği Üyesi grup, polis tarafından barikatın bulunduğu noktadan yaklaşık 500 metre daha öteye uzaklaştırıldı ve dağılmaları istendi. Kapatılan noktada gazeteciler bekleyişini sürdürüyor.
ESKİ BAKAN PARTİYE GİRDİ
AB eski Bakanı, HDP'li Müslüm Doğan'ın, polis barikatından parti genel merkezine girişine izin verildi. Doğan gazetecilere yaptığı kısa açıklamada durumu şöyle değerlendirdi: "Bu bir cinnet halidir. Türkiye siyasetinin en önemli partisinin eşbaşkanına yapılan bu durum hükümetin cinnet halidir. Ülke barışını tehlikeye sokmuştur. Derhal vazgeçilmesi gerekir."
GECEDEN BERİ TOPLANTI
Bu arada HDP Genel Merkezinde bulunan milletvekili ve MYK üyelerinin geceden bu yana toplantı halinde olduğu öğrenildi.
AYHAN BİLGEN PERİSCOPE'TAN AÇIKLAMA YAPTI
HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, genel merkezin bulunduğu binanın önünde Periscope'tan bir açıklama yaptı.
Bilgen'in açıklamaları şöyle: "Türkiye'nin ileri demokrasisinde parti genel merkezimizde basın toplantısı düzenleyemediğimiz için, basın mensupları sokaktan içeriye bile alınmadıkları için, ne yazık ki parti binamızın önünde sosyal medya yoluyla sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Biz Türkiye'nin 7 Haziran'dan sonra darbe sürecine girdiğini söyledik şimdiye kadar. 15 Temmuz'da başlamadı. 15 Temmuz öncesinde parlamentoda çıkarılan kararlar, milletvekillerinin yargılanması başta olmak üzere bu darbe sürecinin önemli bir parçasıydı. 15 Temmuz sonrasında olanlar da gösteriyor ki, gerçekten de 15 Temmuz'u Allah'ın lütfu olarak gören zihniyetin hedeflediği tam da buymuş.
''ARKADAŞLARIMIZIN YARGIDAN KAÇMA DERDİ YOK''
Dün gözaltına alınan arkadaşlarımızın yargıdan kaçma diye bir derdi yok. Biz bu ülkede darbe koşullarının herkes tarafından görülmesini, bütün dünya tarafından bilinmesini istediğimiz için ifadeye gitmedik. Dolayısıyla da bir kaçma yaklaşımıyla olayı değerlendiren havuz medyası sadece kirli propagandasına, karalama kampanyasına devam ediyor. Darbe koşullarını bu ülke eninde sonunda aşacak Geçmişte de darbeler yaşandı. Geçmişte de siyasetin önünü kesen engellemeler, müdahaleler yapıldı. Ama o günler nasıl geçtiyse, bugünler de geçecek. Fakat Türkiye tarihine, siyaset tarihine bir kara leke olarak geçecek. Biz, ifadeye çağrılan arkadaşlarımız ve bugüne kadar gözaltına alınan bütün yöneticilerimize karşı tutumu bir tasfiye girişimi olarak görüyoruz. Bir siyasi linç, bir kuşatma ve baskı, faşizan rejimin ayak sesleri olarak görüyoruz. Bundan sonrasında bu sürecin geleceğini belirleyecek olan şey, demokratik çevrelerin, sivil toplumun, uluslararası kamuoyunun Türkiye'de barıştan demokrasiden yana olan kamuoyunun sesini yükseltmesi olacak. Buna boyun eğmeyeceğimizi, bize oy veren herkesin, bizim duruşumuzu tavrımızı önemseyen herkesin sergileyeceği tavırla bu faşizan baskıyı püskürtmesini istiyoruz. Dolayısıyla herkesi dayanışma içerisinde olmaya çağırıyoruz. Genel merkezimize ziyaretler engelleniyor, genel merkezimize basının gelmesi bile engelleniyor ama biz her şeye rağmen sesimizi duyurmaya devam edeceğiz ve halkımızı da sesini yükseltmeye, tavrını koymaya ve bu faşizan tutumu ortadan kaldıracak bir kararlılıkla, dirayetle bir tavır koymaya davet ediyoruz"