İşte Hakan Albayrak'ın Karar gazetesinde bugün yayınlanan köşe yazısı:
Kendi liderleri, silahlı mücadelenin miadının dolduğunu ilan etti.
Hem de yıllar evvel.
Ama onlar, önlerine gelene silah sıkmaya, önlerine geleni bombalamaya devam ediyorlar.
Türk, Kürt, güvenlik görevlisi veya sivil; “Gebersin gitsin!”
Demek ki kendi liderleri değilmiş o.
İsmini açıklamayı uygun görmediğim HDP'li bir siyasetçinin kulakları çınlasın; “İş Apo'ya kalsaydı iyiydi, ama Fransa'nın PKK'sı var, Almanya'nın PKK'sı var, İngiltere'nin PKK'sı var, Amerika'nın PKK'sı var” demişti bir sohbetimizde.
Son zamanlarda bunların hepsi Türkiye'yi kayıtsız şartsız vurmakta birleşti galiba.
Bağdadi Grubu'nu da PKK'nın yedeği yaptılar, veya tersi.
FETÖ çuvallayınca bunların vazifesi ağırlaştı tabii.
Varlarını yoklarını ortaya koymaları gerekiyor, halihazırda emperyalizmin çarkına çomak sokmaya aday olan tek ülkenin, bu ülkenin, Türkiye'mizin yükselişini sabote etmek için.
Pardon, konu neydi?
Kürt'ün hak ve hürriyetleri mi?
Acı acı bile gülmem buna.
Dün Diyarbakır'ın orta yerinde patlattıkları bombayla bir kere daha gösterdiler ki, Kürt'ün hak ve hürriyetlerini mesele edinmek şöyle dursun, Kürt'ün yaşama hakkına bile saygıları yok bunların.
Başta kendilerinin yok.
Hatta sadece onların -ve köpekliğini yaptıkları emperyalistlerin- yok.
Kürtler konusunda bir zamanlar karşısında PKK'lıları bile mazur görebileceğimiz kadar zalim olan devlet öyle bir dönüşüm geçirdi ki, bugün, “Kürt'ü kollamak anlamında Kürtçülüğün asıl adresi devlettir” desek yeridir.
PKK ise, fertler bazında nihilizmi, örgüt bazında ise emperyalizm tezgahtarlığını ifade ediyor.
Selahattin Demirtaş'ların tutuklanmasını sonra konuşuruz.
Şimdi birer Fatiha okuyup, dünkü emperyalist katliamda yitirdiğimiz canlara Ramet-i Rahman dileyelim.