AL Jazeera'den Selahattin Günday'ın haberine göre; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca geçtiğimiz hafta dilekçe veren Avcı, kamuoyu tarafından bilinmeyen ‘Milli Damar' isimli bir örgütün devlet içinde yapılandığını ifade etti.
Dilekçenin ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında Avcı'nın ‘müşteki' sıfatıyla ifadesi alındı.
Avcı, Gülen yapılanmasının ardından ‘yeni bir paralel devlet yapılanması oluştuğunu ve bu yapının da adının ‘Milli Damar' olarak belirlendiğini ifade etti.
EMNİYET TEŞKİLATI İÇİNDEKİ ESKİ NURCULAR
Bu yapının özellikle emniyet teşkilatı içerisinde oluştuğunu belirten Avcı, Milli Damar yapılanmasının elemanlarının Nur Cemaatinden ayrılma kişiler olduğunu söyledi.
Avcı, emniyet içine yerleştiğini iddia ettiği bu yapının ‘amaçlarına ulaşmak için' yasadışı eylemlerde bulunduğunu belirtti.
'Milli Damar örgütünün' Gülen Yapılanmasının çalışma yöntemlerinin aynısını taklit ederek hareket ettiğini ifade eden Avcı, “Ülke içerisinde illegal bir yapılanma var ise bunu delileriyle birlikte tespit edip ortaya ilk çıkaracak olan MİT, Emniyet İstihbarat, Jandarma İstihbarat gibi Devletin Güvenlik ve İstihbarat birimleri olması gerekir iken, bu birimlerin hiç haberinin olmadığı konularda, yurtdışında bir kişinin veya Anadolu'nun herhangi bir ilinde kimliği belirsiz bir kişinin haberdar olup ihbar etmesi, akıl ve mantıkla izah edilemez.”
KÖZ GRUBU DİYE ÖRGÜT YARATTILAR
Milli Damar'ın, Gülen ile mücadele eden kendisini ve emniyet teşkilatı içindeki bazı isimleri kendilerine tehdit olarak gördüğünü belirten Avcı, ”Kendilerine karşı tehdit olarak gördükleri için sözde bir ‘KÖZ grubu' (Bir dönem Gülen Cemaati'nin içinde yer alan ve emniyet imamı olduğu iddia edilen Prof. Kemallettin Özdemir) örgütü yaratarak, bizlerin de üyesi olduğu iddiası yayarak kumpas hazırladıkları açığa çıkmıştır.
KÖZ GRUBU VARSA NEDEN İFADESİNİ ALMADILAR?
Milli Damar örgütü ile ilgili işlem yapılmasının zarûret olduğunu belirten Avcı, “Ayrıca Milli Damar isimli suç örgütü tarafından sürekli gündeme getirilen KÖZ yapılanması varsa, bu işi soruşturma makamında olanlar; Kemalettin Özdemir veya başkalarını çağırıp sorgulamak gibi devlet güvenliği aleyhine faaliyet gösteren bir gruba yönelik soruşturma yürütecek kabiliyet, yetenek, basiret ve cesareti neden bulamamıştır? Dolayısıyla Milli Damar yapılanmasının kendisine sözde tehdit olarak gördüğü KÖZ grubu hakkında farklı bir çalışmanın yürütülmesi, varsa bu örgütün de tüm unsurları ile ortaya çıkartılması zorunludur.” şeklinde konuştu.
20'YE YAKIN İSİM VERDİ
Avcı, iddia ettiği Milli Damar örgütünün yönetici ve üyelerinin isimlerine de savcılığa kapalı zarf içinde sundu. Kapalı zarfta 20'ye yakın kamu görevlisinin ismi yer aldı.
Kapalı zarfta örgüt lideri olarak C.A. yer alıyor.
Bir televizyon kanalının yöneticilerinden A.A ise örgütün yöneticileri arasında gösteriliyor.
İstihbaratın önemli isimlerinden E.D' de örgütün önemli isimlerinden biri olarak dilekçede yer alıyor.
Hükümetin önemli isimlerinden birinin danışmanı olan F.K de örgüt üyesi olarak gösterildi.
Kapalı zarfta İstanbul ve Ankara emniyetinin önemli isimleri yer aldı.
Avcı, eski emniyet müdürü Emin Arslan, Kaçakçılık Daire Başkanı Orhan Özdemir ile bazı gazetecilerin de tanık olarak dinlenmesini talep etti.
KİTAPTAN SONRA HAYATI DEĞİŞTİ
Hanefi Avcı'nın hayatı Eskişehir Emniyet Müdürü'yken yazdığı ve Gülen Cemaati'nin Emniyet'teki yapılanmasını anlattığı Haliç'te Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün Cemaat” isimli kitaptan sonra değişmişti.
Hanefi Avcı Kimdir?
Kendi anlatımına göre bir zamanlar Gülen Cemaati ile yakın ilişkisi olan Avcı, Merkez Emniyet Müdürü'yken Devrimci Karargah Soruşturması kapsamında 2010 yılında kitabın yayınlanmasından 38 gün sonra tutuklandı.
19 Temmuz 2013'te İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından karara bağlanan Devrimci Karargâh Davası'nda 15 yıl 4 ay 5 gün hapis cezasına çarptırıldı.
Yaklaşık 4 yıl boyunca cezaevinde kalan Avcı, Anayasa Mahkemesi'nin hak ihlâli kararının ardından 20 Haziran 2014'te tahliye edildi.
Avcı, Gülen Cemaati'yle ilgili bölümü geniş etki yaratan kitabında, cemaatin başta emniyet olmak üzere yargı, MİT, ordu ve diğer devlet kurumlarında örgütlendiğini, bu kurumların sistemlerini bozarak çalışmalarını engellediğini, personel arasında ayrımcılık ve düşmanlık yarattığını, özel yetkili mahkemelerce yürütülen soruşturmaların, arka planda cemaatin talimatıyla emniyet istihbarattaki unsurları ve cemaate bağlı savcılarca yürütüldüğünü, hukuksuz işlemler yapıldığını yazmıştı.