Sabah gazetesi yazarı Haşmet Babaoğlu, geçtiğimi gün Kocaeli'de bir otobüste yaşanan olay sonrası işlenen cinayet üzerinden ülkede yaşanan benzer saldırı olaylarını değerlendirdi.
KOCAELİ'DE NE OLDU?
Orta yaşlı bir çift halk otobüsüne biniyor.
Durağa yaklaşırken düğmeye basıp ineceklerini belirtiyorlar.
Otobüs durağı geçip daha ileride duruyor.
Yolcu kızıp köpürüyor.
Artık herkeste böyle bir hal var; ne oluyor, neden diye bir durup bakmak yerine aniden öfkeye kapılmak...
Otobüs şoförü bir şeyler söylüyor; fren tutmadı gibi bir şeyler söylüyor.
O patırtı içinde kimse birbirine kulak vermez ya, öyle oluyor.
Neyse ki otobüsteki diğer kişiler araya girip tarafları yatıştırıyorlar.
Sonra...
Şoför olanları otobüsün sahibine anlatıyor; otobüsün sahibinin oğlu kalkıp silahını alıyor; öfkeli yolcunun evini buluyor ve dört kurşun sıkıyor.
Talihsiz yolcu hastanede hayatını kaybediyor.
Bütün bunlar nerede oluyor biliyor musunuz?
Kocaeli'nin insanı sükunete davet eden güzel tatil beldesi Kartepe'de...
TV DİZİLERİ BEYNİMİZ KEMİRİYOR
Haber böyle...
Ayrıntılar ve olayın arka planı yargıda ortaya çıkar.
Fakat şunu biliyorum...
Sosyal hayatın içinde her an parlamaya hazır halde dolaşıyoruz.
Bir laf, bir tavır, bazen bir bakış bile insanları öfkeden delirtecek hale geliyor.
Dahası...
Rövanş duygusu toplumun en gözde duygusu haline geldi.
Sanki tv dizileri beyinlerimizi kemiriyor...
Çünkü bakıyorum; intikam duygusu ve "aile kanunu" afra tafrası giderek viral bir gerçeğe dönüşüyor.
GÜVENLİK MESELESİ
Yazımın girişinde yer verdiğim olayı okurken tv'de "güvenlik taramasından geçilerek girilen bir AVM'nin kafesinde garsonlarla tartışan birinin etrafa ateş açtığı" haberi veriliyordu.
Şimdiden söylemiş olayım...
Trafiğe çıkmak, sokakta takılmak...
Bir kamu taşıtına binmek...
Bir lokale veya bir kafeye girmek...
Bütün bunlar bir güvenlik meselesine dönüşmeye başlarsa, yanarız.
Bunun üzerinde durmak zorundayız.
ZİHİNLERİMİZLE OYANIYOR
Farkıdasınız, eminim...
Küfür, kıyamet, hakaret sosyal iletişimin ayrılmaz parçası haline geldi.
Yeni bir durum bu...
Sanki "zihinlerimizle oynanıyor"; ciddi söylüyorum; dalga geçmiyorum.
Sosyal mühendislik madalyonunun karanlık arka yüzü gibi...
İşin bu yanına bakmadan...
Millete hakaret eden genç bir kadının ana muhalefet partisi tarafından "onur konuğu" haline getirilmesindeki rezilliği de tam olarak kavrayamayız.