Hilal Kaplan: Cumhurbaşkanımızın çağrısı hakkında iyimser değilim
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Akit Gazetesi'nin genel yayın yönetmeni Hasan Karakaya'nın vefat yıldönümü nedeniyle düzenlenen anma töreninde medyaya ilişkin eleştirilerini yorumlayan Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan, medya çevresinde yaşadığı iki olayı hatırlatarak iyimser olmadığını söyledi

Oluşturma Tarihi: 2022-01-04 20:30:17

Güncelleme Tarihi: 2022-01-04 20:30:17

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ‘medyadaki iç hesaplaşma ve habis zihniyet' vurgusu

Gazeteci Kaplan, Erdoğan'ın medya hakkında kullandığı eleştiri ifadelerini de aktardıktan sonra isim vererek bazı medya organlarını ve yöneticilerini eleştirdi.

Kaplan'ın ‘Cumhurbaşkanımızın çağrısı hakkında neden iyimser değilim?' başlıklı yazısı:

"Üzülerek ifade etmek isterim ki basın yayın camiamızda darbeci zihniyetle samimi bir hesaplaşma yapılamadı. O günlerde gazete manşetlerinden darbeciler adına siyasete ihtar çekenler, korundu kollandı, hiçbir şey olmamış gibi pişkince köşebaşlarını işgal etmeyi sürdürdü. Dahası bu kalemşorlar cumhuriyet mitinglerinden Gezi olaylarına, 17-25 Aralık'tan 15 Temmuz darbe teşebbüsüne kadar demokrasimize yönelik tüm girişimlerde tetikçilik yapmaktan geri durmadı (...) 2023'e giden süreçte medyamızın bu iç hesaplaşmayı da yapacağına, bu habis zihniyetten kendisini bir an önce kurtaracağına inanıyorum. Ülkemiz, milletimiz ve demokrasimiz adına bunu içten bir temenni olarak burada özellikle ifade ediyorum."

Ertuğrul Özkök ve ‘öncü abla'

Yarama tuz oldu bu sözler; kendi mücadelemde yaşadıklarımı hatırladım. Misal yıllar önce bir kokteylde öncü kuşaktan bir ablamızı gördüm. Konuşmak için yanına gittim ama selam verdikten kısa süre sonra arkasında duran kişi yüzünü bizden yana çevirdi ve o kişinin Ertuğrul Özkök olduğunu fark ettim. Ablamıza, "Ben şu tarafa geçeyim. Şimdi Özkök benimle konuşmaya kalkarsa bir tatsızlık çıkmasın" dedim.

Beş dakika sonra o öncü ablamız yanıma geldi ve bana sitem etti. Kendisinin Özkök ile ayda bir telefonlaştıklarını, arada görüştüklerini, ülke siyaseti üzerine istişare ettiklerini söyledi. Beni de "dışlayıcı ve sert" olmakla nazikçe itham etti. Bir şeyler söyledim ama şaşkınlıktan tam ne dediğimi hatırlamıyorum. Bizim camiada da bu tavrımdan ötürü bazılarının "militan" olarak nitelediği bir yazarım. Çünkü bazı konular-kişiler kırmızı çizgim ve asla taviz vermeye yanaşmıyorum.

Habertürk, Fatih Altaylı ve Saadet Partisi

Bulunmadığım bir programda şahsımı karalayıcı ifadeler edildiği için Habertürk TV canlı yayınına katılmamı da belki hatırlarsınız. O program oldukça ses getirdi. Hatta sosyal medyada saatlerce başka bir şey konuşulmadı ama "bizim" medya kuruluşlarımızdan bazıları konuyu haber dahi yapmadı. Bir tanıdığım, bu kuruluşlardan birinin genel yayın yönetmenine sormuş; "Ortalık yıkılıyor, neden tarafsız da olsa haber yapmadınız" diye... Büyük GYY'miz "Gruplar arası savaş çıkarırken bize mi sordu" minvalinde cevaplamış. Yani Habertürk'ün sinsi yayıncılığı sadece benim sorunummuş; başkasının değil.

'Umutlarımı askıya alıyorum'

Neyse o günden sonra HT'de adımı anmak adeta yasaklandı. Fatih Altaylı, Twitter'da verdiği cevabı da benim yanıtım üzerine silmek zorunda kaldı. Çünkü "eski defterler"in açılmasından korkuyorlardı. Bu yüzden kendi kanalında da bana cevap hakkı tanınmadı ve o nereye çıkıp "cevap" verdi dersiniz: Saadet Partisi'nin kanalı TV5'e... Gerçi Uğur Dündar'ı da Erbakan Ödülleri töreninde taltif etmişlikleri var. Neden şaşırıyorsam? Yine de başörtülü protestoculara "Alçak fah...ler" demiş birisini aralarına alıp, ona hürmette kusur etmeyip, hep birlikte başka bir başörtülü yazara saydıran iki "erkek" moderatörün dindar kimliğinden beklentim vardı belki. Artık yok.

Hani Dostoyevski, "Hiç insan öldürmediği halde bir katilden daha cani insanlar gördüm; umudumuzu öldürenleri gördüm" diyor ya... O yüzden "bizim" medyamızın da bu iç hesaplaşmayı yapacağına dair umutlarımı bu ve benzeri onlarca örnekten ötürü şimdilik askıya alıyorum Sayın Cumhurbaşkanım... Yine de "umuyorum" ki haksız çıkarım.