Hamas'ın siyasi lideri Yahya Sinvar, Gazze'de bulunan bir bina içerisinde işgalci İsrail askerleriyle çarpışması sonucu yaralı haldeyken kaydedilen görüntüler hafızalarda yer etti.
Sinvar'ın cenazesinin akıbeti henüz bilinmiyor. İsrail askerlerinin işaret parmağını kopardıktan sonra işgal altındaki topraklarda gizli bir yere kaçırdığı ortaya çıktı.
Kassam Tugayları'nın kurucuları arasında yer alan Sinvar'ın şehadeti üzerine yazan Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, Sinvar'ı Filistin şehitleri için kullanılan "yaşayan şehit" ifadesiyle andı.
İSMİNİ ALLAH'IN KOYDUĞU PEYGAMBER
Yahya peygambere ismini doğrudan doğruya Cenab-ı Allah koymuştu. Babası Zekeriya aleyhisselam, ölümünden sonra yerine akraba-larından birinin geçeceğinden ve o akrabaların tevhid akidesinin yayılmasını zedeleye-ceğinden endişe etmiş, Allah'a yalvarmış, Allah da hanımı kısır olmasına rağmen ona bir erkek evlat bahşetmiş ve adının da “yaşayan, yaşayacak olan” anlamına gelen “Yahya” olmasını murat etmişti. Yahya peygamber, isminin birincisiydi. Daha önce yeryüzünde kimseye Yahya adı konulmamıştı.
KIRK YAŞINDAKİ ŞEHİT EDİLDİ
Tevhid akidesinin tebliğcisi, Hıristiyanlar tarafından da “Vaftizci Yahya” adıyla aziz kabul edilen bu İslam peygamberi, sadece kırk yaşında başı kesilerek şehit edilmişti. Ve adının anlamı tamı tamına karşılığını bulmuş, “yaşayan, yaşayacak olan” bir kul ve bir peygamber olarak şehadet makamına erişmişti.
HZ. YAHYA'YI ÖLDÜREN KRAL
“Hz. Yahya'yı kim öldürdü?” diye sorduğumuzda karşılaştığımız isim Herod Agrippa. Yahudilerin o dönemdeki kralı. Gerekçesi ise şöyle: Kardeşinin kızıyla evlenmek isteyen bu sapkın Yahudi'ye yaptığının yanlış, haram, ayıp, şeriatsız olduğunu söylemeye sadece Hz. Yahya, Rabbinden aldığı güçle, cesaret ediyor. Herod da, başını kestirmek suretiyle infaz ediyor Hz. Yahya'yı.
Sapkın Yahudi kral, önünde engel kalmayınca kardeşinin kızıyla evleniyor. Hristiyan tarihçiler tarafından anlatıldığı üzere de “cılk yaralarla, açık yaraları kurtçuklar tarafından yenile yenile, acılar içerisinde kıvranarak” geberip gidiyor.
YAHYA AYAŞ
En az 90 Siyonistin geberip gitmesini temin eden bombalamalarıyla tanıdığımız bir başka şehidimiz daha var. “Mühendis” lakabıyla tanınan ve 1996'da, sadece 30 yaşındayken Shin Bet tarafından şehit edilen Yahya Abdullatif Ayyaş. Deha düzeyinde bir elektrik-elektronik mühendisiyken eğitimine yurtdışında devam etmesine izin vermiyor İsrailli köpekler. Şehit Yahya da İzzettin el-Kassam Tugayları'nın Batı Şeria komutanı olarak savaşmaya girişiyor. Sonradan Hamas'ın yasaklayacağı “istişhadi eylem” metoduyla kısa sürede Siyonist köpeklerin korkulu rüyası haline geliyor. 30 yaşında şehit olup Hz. Hüseyin Efendimize komşu olan bu delikanlı Yahya'mızın kırkı çıkınca kendilerine “Ayyaş'ın askerleri” diyen bir grup, onun yöntemleriyle 100'e yakın Siyonisti itlaf ediyorlar.
"KORONADAN ÖLMEK İSTEMİYORUM, ŞEHADET İSTERİM"
Ve son şehidimizin, son yaşayanımızın, son Yahya'mızın da kutlu haberini aldık dün itibariyle. Son dakikasına kadar yanındaki iki yiğitle döne döne vuruşarak şehit olan Gazze aslanı, Hamas lideri Yahya Sinvar da tertemiz alnından vurulup düştü.
“Koronadan, kanserden, herhangi bir virüsten ölmek istemem. Şehadet isterim” diyen son Yahya'mızın ardından üzülenler gördüm. Ve bunu çok garipsedim. Dünyanın tek özgür kara parçasında, döne döne vuruşarak şehit düşen bu kahraman için kurulabilecek tek cümle “Allah şehadetini makbul, yaşamını daim etsin” cümlesidir, başkası değil.
"ÖLÜ OLDUĞUMUZ İÇİN KENDİMİZE ÜZÜLEBİLİRİZ"
Üzüleceğimiz bir şey var ama. Hatta üzüldüğümüzü belli edeceğimiz bir eylem de ortaya koyabiliriz. Etek giyip, sokaklara çıkıp “yeteri kadar cesur olmadığım için, reelpolitik isimli hayvanlık biçimine gönül indirdiğim için, kendi canımı Gazze'deki kardeşlerimin canından aziz bildiğim için, sapkın Herod'un köpeklerinin kardeşlerime uyguladığı soykırıma ses çıkarmadığım için üzgünüm ve utanç içerisindeyim” yazılı tabelalar asabiliriz boynumuza.
Yaşayana, yaşayacak olana üzülmenin manası yoktur. Ancak “ölü olduğumuz için” kendimize üzülebiliriz.
Biz “tarihin içinden geçerken” kendimizi çok tuhaf hissediyoruz bazen. Oysa tarih böyledir. Moğol İstilası'nda Anadolu'da Moğol askerleriyle iş tutanları hatırlamaz. Moğol'a sessiz kalanı hatırlamaz. İstiklal Harbi'nde işgalciyle bir olanı, ona ses çıkarmayanı geçmez kayda. Ölülerle ve ölülerin yaptıklarıyla değil, zulümle de olsa, kahramanlık ve cesaretle de olsa harekete geçme kabiliyeti olanlarla ilgilenir. Onlardan söz eder.
Açık konuşayım. “Ölü bünyeler topluluğu” olan bizleri tarih yazmazsa buna sadece memnun olmamız gerekir. Tarih bilimi utancımızı, ezikliğimizi, sessizliğimizi kayda geçirmese ve çocuklarımızın yarın yakamıza yapışıp “o soykırım yaşanırken sen niçin ölmüştün?” diye sormamasını sağlasa iyi olur.
Oturup kendi sinikliğimize, kendi korkaklığımıza, kendi ölmüşlüğümüze üzülmek dururken yaşamayı seçmiş Yahyalara üzülmek gördüğüm en saçma tavırdır.
“Allah şehadetini makbul etsin Yahya kumandanım. Bize dua et de şu ölülüğümüzü yaşamaya cesaret etmekle değiştirebilelim” diyelim hep bir ağızdan, eğer biraz cesaretimiz varsa.
Önemsiz bir not: “Etek giymek” zannedildiği gibi cinsiyetçi bir söz öbeği, bir deyim değildir. Cinsiyet bağımsız bir aşağılama biçimidir. Senin öğretilmiş duyarlılıkların tatmin olacak diye güzelim Türkçeden vazgeçecek değilim.
Önemsiz bir not daha: “Yahya Sinvar Şiilerin adamıdır. Hamas da zaten yanlış yaptı” diyen madrabazlar, şehit komutanımız hakkında tek kelam etmeye kalkarsa hak ettikleri tek cevap yüzlerine tükürmek olur. Ancak ölülüğümüz buna bile cesaret edemez. Veyl olsun bize.