İbrahim Kalın: Gülencilerin kamudan atılmasının...
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, 'Gülencilerin, kamu kurumlarından çıkarılması, 1990 yılında Doğu ve Batı Almanya'nın birleşmesi sırasındaki ünlü 'Einigungsvertrag' (Birleşme Anlaşması) sürecinden pek de farklı değil.' değerlendirmesinde bulundu.

Oluşturma Tarihi: 2016-08-03 12:31:14

Güncelleme Tarihi: 2016-08-03 12:31:14

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, Daily Sabah gazetesi için kaleme aldığı "Türkiye'deki Darbenin Ardından Yeni Siyasi Uzlaşma" başlıklı makalesinde, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'da düzenlediği darbe girişiminin Türkiye tarihine karanlık bir gece olarak geçtiğini vurguladı. 

Türk halkının cesur direnişi ve fedakarlığı sayesinde karanlık gecenin yerini parlak bir güne bıraktığına işaret eden Kalın, darbe girişiminin ardından Türk demokrasisinin yapısal gücü için büyük önem taşıyan bir toplumsal ve siyasi uzlaşının ortaya çıktığına dikkati çekti.

Kalın, "Bu uzlaşı, tüm iç ve dış tehditlere karşı demokrasi, özgürlük ve hukukun üstünlüğünü savunmakla ilgili. 15 Temmuz gecesi toplumun farklı kesimlerinden ve çeşitli siyasi çevrelerden milyonlarca kişi, FETÖ'cülerin darbe girişimine son vermek için sokaklara çıktı. Tüm siyasi partiler, ilkeli bir duruş sergiledi. 25 Temmuz'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, darbe girişimi ve sonraki süreci tartışmak üzere muhalefetteki Cumhuriyetçi Halk Partisi (CHP) lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli ile bir görüşme yaptı. 26 Temmuz'da Kılıçdaroğlu, darbenin ardındaki Fethullah Gülen'in Türkiye'ye iade edilmesi gerektiğini açıkladı. Bahçeli ve diğerleri de Kılıçdaroğlu'nun çağrısını tekrarladı. Halkımızın çok büyük bir kısmı, siyasi partiler ve farklı siyasi görüşlere sahip sivil toplum örgütleri de Gülen'in iade edilmesi talebine destek verdi." diye yazdı.

"ABD'nin Gülen'in iadesi konusunda Ankara ile işbirliği yapacağına eminiz"

Bu uzlaşmayı göz ardı etmenin ABD ve Avrupa için büyük bir hata olacağını kaydeden Kalın, "Türk halkının büyük bir kısmı, ABD'nin, Amerikan yasal sistemini kendi çıkarları doğrultusunda istismar etmesine olanak tanıyarak Gülen'i barındırdığı izlenimine kapıldı. ABD'nin Gülen'in iadesi konusunda Ankara ile işbirliği yapacağına eminiz. Gülen, Türkiye için ulusal bir güvenlik tehdidi olduğu kadar ABD için de tehlikeli bir suçludur. ABD'de zaten Gülen'in okulları, vize dolandırıcılığı ve kara para aklamayla ilgili çok sayıda soruşturma başlatılmış durumda. Gülen'in Amerikan sistemini şu ya da bu biçimde kullanmasına izin verilirse, pek çok kimse bunu Gülen'in desteklendiği şeklinde görecek; bu da sadece Türkiye'deki ABD karşıtı duyguları körükler." değerlendirmesinde bulundu. 

"Bazıları, sanki darbeyi biz yapmışız gibi bizi suçlayacak kadar bile ileri gidiyor"

Kalın, makalesinde kanıt isteyenler için 15 Temmuz sonrası yakalanan FETÖ'cülerin ifadelerini şöyle sıraladı:

"Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, savcılara kendisini esir alanlardan Tuğgeneral Hakan Evrim'in darbeyle ilgili fikrini değiştirmek amacıyla kendisini Gülen'le görüştürmeyi teklif ettiğini söyledi.

Akar'ın yaveri Yarbay Levent Türkkan, savcılara FETÖ'nün üyesi olduğunu söyledi. Türkkan, örgüt içindeki üssü olan 'ağabeyinden' emir aldığını itiraf etti. Türkkan, ifadesinde, darbeyi sadece bir gün önce, 14 Temmuz'da haber aldığını ve örgüt içinde mutlak gizlilik ve tedbir olduğunu belirtti.

İstanbul'daki 2. Zırhlı Tugay Komutanı Tuğgeneral Özkan Aydoğdu, köprülere tankları ve birlikleri kendisinin gönderdiğini belirterek 'Emirlere uymak üzere yetiştirildim ve emirleri yerine getirmeye çalıştım. Yasal olduğunu düşündüğüm emri yerine getirdim.' dedi.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) eski uzmanı Kemal Işıklı, FETÖ hiyerarşisi içinde 'ağabey' olarak hizmet ettiğini ve darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı'nın Marmaris'te kaldığı otele baskın yapan özel kuvvetler birimini yönettiğini söyledi.

Ankara İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürü Binbaşı Erhan Karlıdağ, yetkililere 'FETÖ, darbe girişimini düzenledi. (Yetkililer) tarafından 3 bin kişilik bir listenin hazırlandığı ve Ağustos 2016'daki Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısında işten çıkarılacağımız haberini almıştık.' dedi.

Astsubay Oğuz Haksal, darbe girişimi sırasında Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal ve diğer 8 generali rehin almak için bir kulübe baskın düzenledi. Haksal, baskını FETÖ casusu astsubay Yılmaz Bahar'dan aldığı talimatla yaptığını itiraf etti.

Eski İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Gürsel Aktepe, Gülen'in bilgisi ve talimatları olmadan darbeye kalkışmanın imkansız olduğunu söyledi. Aktepe, savcılara 'Tango adlı bir uygulama üzerinden mesajlar aldık. Mesaj şuydu: Darbe yapılıyor. Herkes desteğe gitmeli, eski iş yerlerinize yakın olun ve General Mehmet'le iletişim kurun.' dedi."

Çoğu Avrupalı ve Amerikalının 15 Temmuz'da yaşananların önemiyle şiddetini ve Türk halkının FETÖ'cü darbeye karşı nasıl cesurca savaştığını tam anlamıyla kavrayamadığına işaret eden Kalın, "AB yetkilileri, FETÖ'cülere karşı mücadelesinde Türkiye'ye destek vermek yerine demokrasi ve hukukun üstünlüğü konusunda öğüt vermekle meşguller. Bazıları, sanki darbeyi biz yapmışız gibi bizi suçlayacak kadar bile ileri gidiyor." ifadelerini kullandı. 

"Batılı ülkeler, darbeciler hakkında herhangi bir şey söylemekten çekindiler"

Kalın, "Türkiye'nin Batılı müttefiklerinin birçok masum sivili kaybetmemize neden olan darbenin ciddiyetini, demokrasimize yönelik çok büyük bir tehdidin nasıl defedildiğini önemsiz gibi göstermeleri konusunda yaygın bir şaşkınlık ve hayal kırıklığı var. Batılı ülkeler, darbeyi kınadı fakat darbeciler hakkında herhangi bir şey söylemekten çekindiler. Hiçbir AB devlet başkanı, bakanı veya üst düzey yetkilisinin 15 Temmuz'dan bu yana Türkiye'yi ziyaret etmemesi çok büyük bir ayıptır." görüşünü savundu.

FETÖ'nün Türk devletinin içine sızmasının, büyük zarar ve istikrarsızlığa neden olarak 15 Temmuz'daki darbe girişimiyle sonuçlandığına değinen Kalın, FETÖ'nün tıpkı PKK gibi Avrupa ve ABD'deki yasal ve siyasi sistemi kendilerini korumak için suistimal ettiğine dikkati çekti. Kalın, "Bu son bulmalı. İnsanlar, artık bunun sona ermesini istiyor, adalet istiyor.​" ifadelerini kullandı.

"88 bin kişilik Doğu Almanya ordusundaki tüm general ve amiraller kovuldu"

Kalın, makalesinde şu değerlendirmelere yer verdi: 

"Gülencilerin, kamu kurumlarından çıkarılması, 1990 yılında Doğu ve Batı Almanya'nın birleşmesi sırasındaki ünlü 'Einigungsvertrag' (Birleşme Anlaşması) sürecinden pek de farklı değil. Bu anlaşmayla, yaklaşık 500 bin Doğu Almanyalı memur görevden alındı veya uzaklaştırıldı. Altı ay sonra bu memurların çoğu, işlerinden atıldı. Birleşmeden kısa süre sonra, 88 bin kişilik Doğu Almanya ordusundaki tüm general ve amiraller kovuldu. Sadece az sayıda düşük rütbeli askerin, yeni Alman ordusuna katılmasına izin verildi. Memur ve askerlere ek olarak, birçok akademisyen, öğretmen, diplomat ve gazetecinin görevine de Alman Devleti tarafından, Doğu Almanya'daki eski rejimle bağlantıları olduğu gerekçesiyle son verildi.

Alman yetkililer, bu olağanüstü tedbirleri Birleşik Almanya'ya yumuşak geçiş sağlamak için aldılar. Türkiye, daha yeni kanlı bir darbe atlattı ve şu anda darbenin ölümcül sonuçlarından kurtulmaya çalışıyor. Türkiye'de demokrasiyi gerçekten önemseyenler, ülkenin darbeci ve Gülen cemaati üyelerine karşı verdiği mücadeleyi desteklemelidir. 15 Temmuz darbe girişimi ve FETÖ'nün bundaki rolüne dair ülke genelinde ortaya çıkan uzlaşı, Türk demokrasisi için güç ve direnç kaynağıdır. "

Hükümetin muhalefet partileriyle istişare içinde gelecekte darbe girişimlerini engellemek için yeni yapısal reformlar yapacağına işaret eden Kalın, "Bu önlemler, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerinin Türkiye'de yönetim ve demokrasinin temel değerleri olmasını sağlayacaktır. Bu, 15 Temmuz darbe girişimi gibi suçlarının bir daha asla işlenmemesi için devlet ve orduda güven aşılamanın yoludur." ifadelerini kullandı.