TIMETÜRK/ÖZEL HABER
Dr. Eray Güçlüer, Timetürk'e yaptığı açıklamalarda İdlib'te yaşanan olayların ve sıcak saatlerin perde gerisindekileri anlattı.
"ABD, kaos çıkarmanın peşinde"
"2010 yılında Tunus'ta başlayan Arap Yangını ile pek çok devletin kurumsal yapıları çökmüş, halen devam etmekte olan kaotik ortamlar oluşmuştur. Arap Yangını hadisesinin Suriye'den sonra Türkiye'yi de istikrarsızlaştırması yönünde; 15 Temmuz'daki darbe girişimi, kitlesel hedefler içeren iç ve dış terör eylemlerinin meydana gelmesi gibi haince girişimler olmuşsa da bunların Türkiye'de devlet-millet iş birliği ile etkisizleştirilmeleri Arap Yangını planının ilerlemesini engellemiş, hatta akamete uğratmıştır. Bunların hemen sonrasında son iki yıldır Türkiye'nin İdlib-Kandil hattında; İdlib, Afrin, El-Bab, Mümbiç, Karaçok, Sincar, Zap ve en son Kandil operasyonları ile sürece verdiği tepki, Suriye'deki Rus ve İran etkisi ile ittifak oluşturunca, ABD Suriye'de inisiyatifi Türkiye'ye ve Rusya'ya kaptırmış oldu. Zira sahada PKK/PYD'den başka manevra elemanı kalmayan ABD'nin bölgeye müdahale seçenekleri de bu kapsamda azalmaya başladı. Şu an İdlib'teki sıkışma halinin altında yatan belki de en önemli sebeplerden biri de ABD'nin sahada kaybettiği inisiyatifi alma çabası olduğunu söyleyebiliriz. Zira sahadaki mevcut düzende hegemonik politikalarını gerçekleştirmede zorlanan ABD, kaos yaratıp bu kaostan kendine uygun bir düzen çıkarmak peşinde. Bu kaos teorisi başarılı olursa bölgenin daha da istikrarsızlaşması ve Doğu Akdeniz'deki ABD eksenli egemenliğin daha da pekişmesi mümkün hale gelebilir ki bu durum Türkiye'nin yanında ne Rusya'nın ne de İran'ın politikalarıyla örtüşmez."
"Bölgede birçok konvansiyonel silah var"
"Ancak ABD'nin İdilb merkezli kaotik ortam yaratma çabası eskisi kadar kolay olacak gibi gözükmüyor. Çünkü 15 Nisan 2018 tarihinde kimyasal silah bahanesiyle vurdukları Suriye'ye bu yöntemi kullanarak tekrar müdahale edebilmelerinin önünde birtakım engeller var. Birincisi Doğu Akdeniz'de Rusya'nın önemli bir konvansiyel harp gücü mevcut. Rusya'nın uçak ve savaş gemileri, deniz altıları Suriye açıklarında konuşlanmış durumda. Yani 15 Nisan'daki müdahale öncesindeki gibi değil, Akdeniz suları daha fazla ısınmış durumda. İkincisi Başta Türkiye olmak üzere bölgedeki aktörler, ABD, Fransa ve İngiltere'nin kaos teorisine dayanan bu yönteminin farkındalar. Bu nedenle iki hafta önce ABD ve müttefiklerinin “Suriye'de kimyasal saldırı olursa vururuz” şeklindeki açıklamalarının gerçeği yansıtmadığı, aslında gerçek amacın bölgeye hegomonik müdahale etmek olduğu artık dünya kamuoyu tarafından dile getirilmekte. Bir diğer husus da İdib'te şu an Türkiye'nin 12, Rusya'nın 10 ve İran'ın 7 adet gözetleme noktası var. Bu gözetleme noktaları iki askerin dürbünle gözetleme yaptığı tepelik araziler değil, karma görev kuvvetleri şeklinde teşkilatlanmış, ateş destek vasıtaları ve savaş uçakları ile desteklenen ciddi muharebe gücünün bulunduğu üs bölgeleridir. Dolayısıyla bölgede önemli ölçüde konvansiyonel askeri güç de var. 15 Nisan'daki ABD operasyonunu hatırlayacak olursak ABD ve müttefiklerinin attığı 105 Tomahawk füzesinin 71'i Suriye'ye ait S-75 ve S-125 tipi Rus Hava Savunma Füzeleri tarafından düşürüldü. Bir daha benzeri bir saldırı olursa Suriye'nin hangi hava savunma sistemlerini kullanacağını şimdiden kestirmek güç ama en az 15 Nisan kadar etkili olmaları muhtemel."
Türkiye'nin krizi önleme çabaları
"Burada Türkiye'nin krizi önlemek için gösterdiği çabaları da görmek lazım. İki hafta önce Milli Savunma Bakanı ve Milli İstihbarat Başkanı'nın Rusya'da mevkidaşları ile yaptıkları temaslardan sonra geçtiğimiz hafta MSB, MİB ve Dış İşleri Bakanının Putin'le görüşmeleri, saha gerçekliğini ve başta göç olmak üzere muhtemel provokasyonlarda ortaya çıkabilecek riskleri ayrıntılarıyla Rus yetkililere anlatmalarının çok önemli sonuçları oldu. Birincisi, 7 Eylül'de İran'da yapılacak Suriye zirvesinin toplanmasının yolunu açtı. Bu zirvede İdlib krizine çözüm bulunması ve Suriye'de kurumsal bir devlet yapısının oluşturulması yönünde birtakım somut adımlar atılması oldukça muhtemel görünüyor. 4 Kasım'da İran'a uygulanacak ABD yaptırımlarının ikinci safhası sonrasında daha da kaotik bir sürece girme riski bulunan bölgede istikrarın sağlanabilmesi açısından bu üçlü zirvenin önemi büyük. Ayrıca dün Rusya Savunama Bakanlığınca İdlib'teki silahlı guruplarla yoğun görüşmeler yapıldığı açılandı. Ve son olarak bugün ABD istihbarat yetkililerinin BAE üzerinden Esed rejimi ile görüşmeler yaptıkları duyuruldu. Dolayısıyla düne göre görüşme ve diplomasi bir adım önde görünüyor. Burada ABD'nin kaos içinden yeni bir düzen çıkarma oyununa karşılık Türkiye bölgedeki silahlı gurupların, ateşkesin kalıcı olarak sağlanması ve müteakiben silahsızlandırılmaları suretiyle yeni kurulacak devlet sistemine entegrasyonlarını sağlamaya çalışyor. Tabi ki bunların bir bölümünün kurumsal Suriye ordusu içinde yer almaları da muhtemel bir seçenektir. Türkiye'nin Mümbiç'te önerdiği model aslında. Önce demografik oranlarına göre yerel yönetimlerin kurulması, bu sitemin üzerine demokratik ve çoğulcu ilkeler perspektifinde hazırlanacak yeni Suriye Anayasasına göre şekillenecek Suriye Devlet yapısının inşası. Böylece Suriye'nin toprak bütünlüğü korunarak demokratik bir devlet sisteminin kurulması mümkün olabilecek.Türkiye diğer yandan da Rusya üzerinden Esed rejimine baskı oluşturarak bölgeye askeri bir müdahalenin önüne geçmeye çalışıyor. Özellikle Türk heyetlerinin Rusya temasları sonrasında Rusya Savunma Bakanlığının açıklaması, temasların etkili olduğu yönünde önemli bir işaret olabilir."
Aklı selim vurgusu
"Ancak ABD Başkanı Trump'ın kasım ayında yapılacak seçimler öncesi iç kamuoyunu etkilemeye yönelik argümanlara da oldukça fazla ihtiyaç duyduğunu söylemek gerekir. Bu nedenle Suriye'ye askeri müdahale seçeneğini her şeye rağmen zorlamak isteyecektir. Ancak İdlib'e ABD veya ESED'in müdahalesi dışında İsrail üzerinden de müdahale seçeneği de göz ardı edilmemelidir. Zira bölgede HTŞ, DAEŞ gibi terörist ve radikal silahlı gurupların yanında çok sayıda küçük silahlı guruplar ile İran'a ait Zülfikar Tugayları gibi paramiliter şii silahlı guruplarda var. Son olarak da bölgedeki silahlı gurupların bazılarının ABD ve müttefiklerine ait istihbarat örgütlerince provakatif olarak kullanılarak dışarıdan müdahaleye zemin hazırlanması da mümkündür. Bu nedenle aklı selim davranılması yönünde atılacak her adım sadece sahanın ve bölgenin değil Doğu Akdeniz'in ve Ortadoğu'nun geleceğini şekillendirmede çok önemli olacaktır."