'İlk dezenformasyonu Şeytan yapmıştı'
Geçtiğimiz hafta RTÜK, Kültür Bakanlığı ve SETA tarafından düzenlenen MEDYA ve İSLAMOFOBİ konulu Sempozyum’da konuşmacı olarak katıldığı programı değerlendiren Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Özel Kalem Müdürü Doç. Dr. Hasan Doğan'ın 'İlk dezenformasyonu Şeytan yapmıştı' sözünü yorumlarken Kur'ân-ı Kerim'den hatırlatmalarda bulundu

Oluşturma Tarihi: 2021-06-01 18:59:11

Güncelleme Tarihi: 2021-06-01 18:59:11

İlk dezenformasyonu Şeytan yapmıştı

Yanlış ve doğru olmayan bilgileri yalan ya da çarpıtmalarla kasıtlı olarak yaymak...

Dezenformasyonun tanımı böyle.

Geçen hafta RTÜK, Kültür Bakanlığı, SETA tarafından düzenlenen ve benim de konuşmacı olarak katıldığım MEDYA ve İSLAMOFOBİ konulu Sempozyum'da, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Özel Kalem Müdürü Doç. Dr. Hasan Doğan, günümüz sosyal medyası ve iletişim dünyasının bir dezenformasyon ağına dönüştüğünden bahisle yukarıda başlığa çıkardığım lafı etti:

“İlk dezenformasyonu Âdem Peygamberi ve Havva anamızı kandırarak şeytan yapmıştı.”

İlginç bir tanım. Hiç aklıma gelmemişti.

Diğer semavi dinlerin kutsal kitaplarında da var ama ben Kur'ân-ı Kerim'e atıfta bulunarak, kendi dilimle yazayım.

Allah, Hazreti Âdem ile Havva'ya cennetteki o “ağaç”tan meyve yemeyi menetmişti. Ama Şeytan onlara sinsice yaklaştı ve şöyle fısıldadı: “Rabbiniz cennette ebediyen kalıcılardan olacaksınız diye bu ağacın meyvelerini size yasak etti. Ben size sadece tavsiyede bulunuyorum, bilin diye söylüyorum.” dedi ve üstüne bir de yemin etti.

Bir müddet sonra ikisi de Allah'ın o meyveyi yemelerini menettiğini unutup tattılar. İşte o an, olan oldu. Cenâb-ı Allah onlara seslendi:

“Ben size o ağacı menetmedim mi, şeytanın size apaçık düşman olduğunu söylemedim mi?”

Ve Âdem ile Havva'yı yeryüzüne gönderdi.

Evet, bu ilk dezenformasyondu.

Bu yüzden tüm dinlerde Şeytan için söylenenler bellidir:

-Şeytan yalanlarla insanları kandırmayı hedefler. Bu nedenle doğru olmayan bilgiler ve yalanlar ortaya atar ya da gerçekleri çarpıtır.

- Karşısındakini inandırmak ve tereddütlerini gidermek için en masum tavrını takınır. İnsanları karalar, bunu yaparken de yemin üstüne yemin eder.

-Karşısındakinin iyiliğini istiyormuş gibi yaklaşır. İnsanların kuyusunu kazar ama bunu hissettirmemek için yalanlarını sürdürür.

Tabii bu konuda illa kutsal kitap metinlerini referans almak istemiyorsanız somut örnekler var.

Başta Fetullah Gülen ve onun yönetimindeki FETÖ'cülerin yediği herzeleri, sosyal medyada yaydıkları yalanları, İsrail ve ABD'deki CIA-MOSSAD uzantılı yayınları yönetenleri, bunlarla ilişkili muhalif ittifakı düşünün.

Yalanlarını, komplolarını, tezgâhlarını, sinsiliklerini, çarpıtmalarını…

Son günlerde yürütülen dezenformasyona bakın ve eksik bıraktıklarımı siz tamamlayın.

Nasıl, sizin de gözünüzün önünde resmigeçit yapıyorlar mı?

Türkiye'ye yeni bir tuzak hazırladılar. Dün Nedim Şener'in çok yerinde hatırlatması vardı. 1970'li yıllara dönelim. 12 Mart Cuntası'nın ABD finoluğuyla koyduğu haşhaş ekim yasağını kaldırmış, İncirlik üssündeki Amerikan askerlerini boşaltmış, Kıbrıs'a Barış Harekâtını düzenlemiş olan Türkiye'yi nasıl ambargolar ve iç karışıklıklarla, çatışmalarla çökertmeye çalıştılarsa, bugün de aynını yapmanın peşindeler. Şimdi dünya uyuşturucu trafiğinin Türkiye ayağını neredeyse yok etmiş olan Hükûmet'e zarar vermek için Venezuela-Türkiye arasında hayali uyuşturucu köprüsü kurma hevesindeler. Çünkü her iki ülke de hedeflerinde. Yakında Geceyarısı Ekspresi benzeri bir film daha çıkarırlarsa şaşmayın.

FETÖ'cülerin aylar öncesinden başlattıkları konuşmaları dinleyin, çevrilen filmi ve hazırlanan senaryoyu tabak gibi göreceksiniz...

Şeytan'a geri dönersek.

Amerikan film endüstrisinin son yıllarda en çok izlenen dizilerinin başında gelen Lucifer'da Şeytan, sevimli, duyguları olan ve tüm suçu “yaramazlık” yaptığı için God (Tanrı) tarafından reddedilmiş bir "melek" olarak tasvir ediliyor. Lucifer, yani Şeytan, dizinin bir bölümünde “Ben insanlara fikrimi söylüyorum sadece. Ama onlar iyilik yerine kötülüğü seçiyor. Söyleyin ben ne yapabilirim ki?” diyor en “şirin” hâliyle.

Bu sözler aklıma gelince yukarıda saydığım isimleri yeniden değerlendirdim.

Size de sorayım. Acaba onlar Şeytan'ın kandırdıkları mı yoksa bizatihi kendileri mi?

Bir türlü karar veremedim. Ünlü fıkradaki gibi, Şeytan bunların entrikalarını, hainliklerini, yalan-dolanlarını, tuzaklarını, kumpaslarını görünce Allah'ın huzuruna çıkıp “Benim bu dünyada yapacak işim kalmadı, mesleğimi elimden aldılar” demiş midir diye düşünmeden edemiyorum!..

Söylenecek tek şey var bu saatten sonra:

Sakın Şeytan'a kanma, oyununa gelme ve ona uyma!