Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, seçim sürecinde sosyal medyada siyasi mesajlar paylaşan sanatçı kesimini ve onların takipçi kitlesini ele alan dikkat çekici bir yazı kaleme aldı...
SANATÇILAR İÇİN YAZILMIŞ BİR YAZI
Sanatçıların seçim öncesi ve sonrası politik çıkışlarına baktığımızda şunu görüyoruz: İzleyicilerinin, sevenlerinin, takipçilerinin, dinleyicilerinin tamamının yüzde 48'lik kitleden oluştuğunu sanıyor gibiler. Varsayımları bu galiba.
"YÜZDE 48'İN İÇİNDE OLAN YÜZDE 52'DE DE VAR"
- Hatta bazılarının yaklaşımlarına, dillerine, üsluplarına baktığımızda, bırakın yüzde 48'i, kendilerini sadece CHP'nin yüzde 25'inin izlediğini ve sevdiğini sandıklarını görüyoruz.
- Oysa bu sanatçılarımız yüzeysel bir sosyolojik gözlemle bile şunu fark edebilirler: Yüzde 52'nin içinde de sevenleri, izleyenleri, takipçileri, dinleyicileri var. Üstelik hiç de azımsanmayacak sayıda.
Yüzde 52... Devasa bir nüfus. 28 milyona yakın kadın ve erkek. Yekpare olmayan, homojen olmayan çok büyük bir kalabalık. Çeşit çeşit insan var o yüzde 52'nin içinde. Şehirlisi de var kasabalısı da. Eğitimlisi de var eğitimsizi de. Dizi izleyicisi de var müzik dinleyicisi de. Sinemaya, tiyatroya, konsere gideni de var önünden geçmeyeni de.
CEM YILMAZ VE ŞAHAN GÖKBAKAR
- Yüzde 52'nin içinde Cem Yılmaz'ın esprilerine bayılanların ölçümü yapılsa çıkan sonuca Cem Yılmaz bile şaşırır. Recep İvedik'in gişe başarısında yüzde 52'nin payı araştırılsa Şahan dehşete düşer. Erol Evgin'i nostaljik duygularla dinleyenlerin yüzde 52'deki oranı da Erol Evgin'i afallatır.
"NURİ BİLGE TAKİPÇİSİ HER KESİMDE VAR"
- Nuri Bilge Ceylan'ın uluslararası başarılarına sadece yüzde 25, sadece yüzde 48 mi seviniyor? Nuri Bilge Ceylan büyük büyük ödüller aldığında yüzde 52 karalar mı bağlıyor? Nuri Bilge Ceylan, yüzde 48 / yüzde 52 olayını böyle yorumluyor olabilir mi? Böylesi bir bakış, o incelikli filmlerin yönetmenine fena halde şematik gelmez mi?
Seçim sonrasında Kılıçdaroğlu'na bağlılığını sürdüren ve “Altı Ok” üzerinden mesaj veren Birce Akalay'ın durumuna bakalım: Birce Akalay'ın rol aldığı dizileri sadece yüzde 25 mi izliyor? Kaldı ki o yüzde 25'in önemli bir kısmı bile bugün artık Kılıçdaroğlu'ndan umudu kesmiş durumda.
"İLKOKUL ÜÇÜNCÜ SINIF DÜZEYİNDE MESAJLAR"
- Niye böyle yapıyor bu sanatçılarımız? “Ben hesap kitap yapmam arkadaş. İzleyicilerimi, hayranlarımı gücendirme pahasına da olsa politik tutum alırım” tarzı bir yaklaşım içinde olsalar takdir ederim. Ama öyle değil. Gerçekten değil. Çünkü mesajlarına bakıyoruz: Sıfır politik bilinçle yazılmış acemi metinler. İlkokul üçüncü sınıf düzeyinde siyasi mesajlar.
- Çoğunun böylesi tavırlar içine girmesinin en önemli nedeni: Twitter. Twitter'daki politik kabarmalara bakarak tutum alıyorlar. Hayatın sadece oradan aktığını, toplumun sadece oradan ses verdiğini düşünüyorlar. Halbuki orası fena halde aldatıcı bir mecra. Hayatla, toplumla tam olarak örtüşmüyor.
Onları bu hale getiren sadece Twitter da değil. Toplumun büyük bir kısmı gibi onlar da yankı odalarına hapsolmuş durumdalar. Sadece yakın çevrelerine kulak veriyorlar, başka seslere kulak vermeye tenezzül bile etmiyorlar. İyiliğin, erdemin, zekânın, seçkinliğin, eğitimin falan sadece yüzde 48'e, hatta yüzde 25'e özgü olduğuna inanıyorlar.
SEÇİM ZAMANI POLİTİKA FANATİĞİ OLANLAR
- Politik alanla ilgili esaslı bir birikimleri yok. Ne CHP'nin örgüt yapısını tanıyorlar ne de AK Parti seçmenini. Zaten sanatlarını da “politik alan” üzerine inşa etmiş değiller. Bir anlık hevese kapılıp bu alana giriyorlar. Ama ne girme! En azılı birer fanatik gibi dalıyorlar olaya. Hiç tanımadıkları bir oyunun parçası haline getiriyorlar kendilerini.
- Sanatını politik alana adamış sanatçılara sözüm olamaz. Çünkü orada sağlam bir bilinç var. Edip Akbayram'ı anlarım, Suavi'yi anlarım, Selda Bağcan'ı anlarım, Uğur Işılak'ı anlarım, Genco Erkal'ı anlarım, Sabahat Akkiraz'ı anlarım, Onur Akın'ı anlarım. Onlar, tüm sanat hayatlarını bir tür politik mücadele alanı olarak tanımlamışlar. “İdeolojik” bir kimlikle sanat yapıyorlar.
- Fakat politikayla, ideolojiyle herhangi bir ilgileri olmayan, sanatlarını politik bilinçle yapmayan, şöhretlerini tamamen popüler olana borçlu olan dizi oyuncularının, müzisyenlerin, komiklerin tam seçime bir ay kala azgın birer politika fanatiği haline gelmelerini anlamam mümkün değil.
- Etrafımda Haluk Bilginer hayranı AK Partililer var. Etrafımda Erdoğan için oy kullanıp Ezgi Mola'nın oyunculuğunu çok beğenenler var. Ben bile çevreme şöyle bir bakıp bunları gözlemleyebiliyorum. Daha esaslı gözlemler yapılsa kim bilir hangi sonuçlara varılır.
HAYKO CEPKİN VE MUSTAFA SANDAL
- Seçimden önce “Bu son konserim olabilir” deyip seçimden sonra fena halde yoğun bir konser programı açıklayan Hayko Cepkin'in nasıl bir kolpacı olduğunu artık hepimiz fark etmiş durumdayız. Peki ya hiçbir çakallık amacı taşımadığını düşündüğüm Mustafa Sandal'a ne oluyor?
- Eskiden bunlar yaşanmazdı. Popüler film yıldızları, müzisyenler, sanatçılar, bırakın herhangi bir parti lehine holiganlık yapmayı, oylarının rengini bile açık etmemeye özen gösterirlerdi. Bu dikkatin tek bir nedeni vardı: Halkın tamamının sanatçısı olmak arzusu.
İBRAHİM TATLISES VE ORHAN GENCEBAY
- Ben mesela İbrahim Tatlıses'in, mesela Orhan Gencebay'ın hükümete süper angaje bir görüntü vermelerini de yadırgıyorum. Onların da hitap ettikleri kitleleri daralttıklarını düşünüyorum. İbrahim Tatlıses, Orhan Gencebay kıratındaki sanatçıların, politik alanla asgari mesafelerini korumaları gerektiğini düşünüyorum.
- Popüler sanatçılar, kendi alanlarıyla ilgili sorunları politik alana taşıyamazlar mı? Tabii ki taşırlar. Seçim öncesi tüm partilerden, tüm adaylardan randevu isterler. Dizi setleriyle ilgili, festivallerle ilgili, konserlerle ilgili sorunlarını anlatırlar. Çözüm talep ederler. Bu çabanın “Seçime bir ay kala birer parti militanı” gibi davranmakla uzaktan yakından ilgisi yoktur.