İnsan Hakları İllüzyonu
Timetürk Yazarı Cuma Obuz bugünkü yazısında geçtiğimiz günlerde kutlanan İnsan Hakları gününün altında yatan gerçekleri kaleme aldı.

Oluşturma Tarihi: 2018-12-12 11:21:11

Güncelleme Tarihi: 2018-12-12 11:21:11

Yüzyıllardır devam eden savaşlar, zulümler ve ölümler dünyanın kanayan yarası olmaya devam etmekte. Timetürk Yazarı Cuma Obuz, günümüzde de bu zulümlerin devam etmesi ve Birleşmiş Milletlerin İnsan Haklarını özde değil sadece sözde savunduğunu anlatan bir yazı kaleme aldı.

Timetürk Yazarı Cuma Obuz'un yazısı:

İNSAN HAKLARI İLLÜZYONU

Geçtiğimiz günlerde İnsan Hakları günü kutlandı. İnsanı merkeze alan bu günün önemine dair onca söz paylaşıldı ve açıklamalar yapıldı.

Fakat İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin yayınlandığı gün olan 10 Aralık 1948'den bu yana yaşananlar bu bildirinin aslında büyük bir illüzyon olduğunu ortaya koyar nitelikte.

Ne acıdır ki bu bildiriyi yayınlayanların kurduğu BM, egemen güçlerin haklarını savunmaktan öteye gidememiş ve bu bildiriyi kitlelerin dikkatini dağıtmak için kullanmıştır. Bunun en büyük delili ise tarihtir; yaşanan soykırımlar, savaşlar, işgaller, sömürüler ve işkenceler...

Gelin İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin ikinci maddesine bir göz atalım...

"Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir akide, milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin işbu Beyanname'de ilan olunan tekmil haklardan ve bütün hürriyetlerden istifade edebilir. Bundan başka, bağımsız memleket uyruğu olsun, vesayet altında bulunan, gayri muhtar veya sair bir egemenlik kayıtlamasına tabi ülke uyruğu olsun, bir şahıs hakkında, uyruğu bulunduğu memleket veya ülkenin siyasi, hukuki veya milletlerarası statüsü bakımından hiçbir ayrılık gözetilmeyecektir."

Ve soralım...

İnsan haklarını uygulaması gereken veya sözümona uygulayan Birleşmiş Milletler, gerçekten ırk, dil, din veya siyasi olarak insanlığa eşit davranıyor mu? BM'nin yapısı gerçekten bu ilkeye göre mi düzenlendi? Afrika toplumları ile Avrupa toplumlarına temel insani haklar konusunda aynı ölçüde mi muamele ediliyor?

Şimdi üçüncü maddeye bakalım...

"Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır."

Yine soralım... İnsanın en temel hakkı olan yaşama hakkı, Yemen'de, Suriye'de veya Filistin'de de geçerli mi? Geçerli ise neden onbinlerce insanın ölümüne göz yumuluyor? Dahası bu haklar Vietnam'da, Kamboçya'da veya Fas'ta neden hiç gündeme gelmedi?

Bildirinin beşinci maddesine bakalım...

"Hiç kimse işkenceye, zalimane, gayriinsani, haysiyet kırıcı cezalara veya muamelelere tabi tutulamaz."

Bu maddenin uygulandığı bir dünyada Guantanamo, Ebu Gureyb gibi hapishanelerin veya Sabra ve Şatilla gibi insanlık dışı işkencelerin yaşandığı kampların varlığını ne ile açıklayacağız?

Ve madde 9...

"Hiç kimse keyfi olarak tutuklanamaz, alıkonulanamaz veya sürülemez."

Burada tek bir soru akla geliyor...

Ortadoğu'nun bağrına bir bıçak gibi saplanmış olan İsrail de bu maddeye tabi midir?

Maddeler böyle devam ediyor. İnsan Hakları ile ilgili dünyamız pek de iç açıcı değil. Dünyada yaşanan durum ile bir bildiride yazılanlar arasında dağlar kadar fark olsa ne ala... Maddeler ve yaşanan durum taban tabana zıtlık arz ediyor.

Ve yaşlı dünyada azınlık olan bazı ülkelerin refah ve medeni şekilde yaşamasının bedelini çoğunluk olan üçüncü dünya ülkeleri ve toplumları ödüyor...

Ne yazık ki 1948'den beri bu illüzyon gösterisi oynanmaya devam ediyor.