Tezkere üzerinde CHP Grubu adına söz alan İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz, 2003'ten bu yana Türkiye'nin güney sınırları boyunca dinmek bilmeyen istikrarsızlığın hüküm sürdüğünü belirtti.
Bu durumun son 15 yılda Türkiye'ye yönelik tehditlerin de artmasına yol açtığını dile getiren Çeviköz, bunu yalnızca dış faktörlere bağlamanın yanıltıcı olacağını bildirdi.
Çeviköz, Türkiye'nin güney sınırlarında ulusal güvenliğe yönelik artan tehditlerin büyümesinin nedenlerinin başında, son 16 yıldır izlenen yanlış dış politika uygulamaları geldiğini savundu.
Tahran zirvesinde alınan kararların ardından Soçi'de Türkiye ile Rusya arasında varılan mutabakata değinen Çeviköz, Soçi mutabakatının, Suriye'de gelecek dönemin en önemli sınamalarından birini oluşturacağını belirtti.
Tezkere metnindeki "Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması" ifadelerini aktaran Çeviköz, "Bu tezkereyle alınacak yetki Türk Silahlı Kuvvetlerini, Suriye ve Irak dışında hangi yabancı ülkelere göndermek için kullanılacak? Yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması için TBMM'den yetki istemeyi gerektirecek hangi durumla karşı karşıyayız?" diye sordu.
Tezkereyle istenen yetkinin, Türkiye'nin güvenliğini korumaktan başka bir amacının olmaması gerektiğine işaret eden Çeviköz, şöyle devam etti:
"Yayılmacı bir siyaset izlemek, Mehmetçik'i bu şekilde savaş alanlarına sürmek TBMM'den istenen yetkiyle bağdaşmaz. Biz bugüne kadar hükümetlere ülkemizi ve Mehmetçik'imizi ateşe atması için değil, ulusal güvenliğimizi koruması için yetki verdik. Eğer bölgedeki askeri mevcudiyetimiz genişledikçe masada kapladığımız alanın da büyüdüğü düşünülüyorsa bu, büyük bir yanılgıdır. Böyle bir yaklaşım TBMM'nin tezkerelerle verdiği yetkinin istismarı anlamına gelir.
Her şeyden önce Suriye'de rejim değişikliğine yönelik siyasetinizi bir an önce terk ederek, komşumuzda akan kanın durması ve siyasi geçiş sürecinin sağlanması için çalışın. Bunun için Şam yönetimiyle diyalog kurun. İdlib, Afrin, Azez, Cerablus ve El Bab'ın Suriye toprağı olduğunu artık kabul edin. Cihatçı örgütlere yakın olduğunuz görüntüsünden kurtulun. Suriye'ye sürekli asker ve silah yığmayı bırakın".
Çeviköz, tezkereye yurt topraklarına şehit cenazeleri gelmemesi, Türkiye'ye cihatçı terörist akımın önlenmesi ve Suriye'de insani bir dramın yaşanmaması için olumlu bakmak istediklerini de sözlerine ekledi.
'TERÖRLE MÜCADELE KARARLILIKLA DEVAM EDECEK'
TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı ve AK Parti Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz, Türkiye'nin, uzun süredir terörle mücadele ettiğini, büyük bedeller ödediğini belirtti.
Değişen ve artan çevresel zorluklara rağmen terörle mücadelede en başarılı dönemin yaşandığını aktaran Yılmaz, "Ülkemizin terörle mücadelesi, terör sona erinceye kadar kararlılıkla devam edecektir. Irak ve Suriye'deki istikrarsız siyasi ortamdan istifadeyle ülkemizin güney sınırlarında terörün barınmasına, eğitilmesine ve ülkemize terör saldırılarının yapılmasına izin verilmeyecektir" diye konuştu.
Yılmaz, son dönemde Türkiye'nin güney sınırlarında yaşanan gelişmelerin, tezkereye neden destek verilmesi gerektiğini gösterdiğine dikkati çekti.
Irak'taki istikrarsızlığın, terör örgütü PKK'nın bölgede varlığını sürdürmesini ve Suriye üzerinden elde ettiği silahlarla Türkiye'de terör eylemleri düzenlemesini kolaylaştırdığını belirten Yılmaz, şu görüşlere yer verdi:
"Sincar Dağı ve Mahmur Kampı gibi Irak hükümetine bağlı güçlerin kontrolündeki bölgelerde terör örgütü PKK varlığını devam ettirmektedir. Irak hükümetinden dün olduğu gibi bugün de beklentimiz, Irak Anayasası uyarınca terör örgütü PKK'nın Irak topraklarındaki varlığının sonlandırılmasına yönelik ülkemizle iş birliği yapmasıdır. Irak hükümeti ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin, PKK terör örgütüne karşı gereken adımları atmamaları, Kuzey Irak'tan ülkemize yönelen terör tehdidinin ve terör saldırılarının devamına yol açmaktadır".
Türkiye'nin, Suriye'nin siyasi bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü savunduğunu, bölgede barış ve istikrarın hakim olmasını istediğini vurgulayan Yılmaz, "Türkiye, Suriye'de mevcut aktörlerle iş birliği ve koordinasyon içinde gerçekleştirdiği faaliyetlerle çözümde yapıcı rol oynayan ülkelerden biri olma konumunu da sürdürmektedir. Türkiye, güney sınırlarının ötesinde bir terör koridorunun oluşturulmasına hem kendi güvenliği hem de Suriye'nin geleceği için müsaade etmeyecektir" ifadesini kullandı.
Türkiye ile Rusya arasında sağlanan mutabakat kapsamında, ateşkes ihlallerinin gözetlenmesi amacıyla gerginliği azaltma bölgesinde 12 gözlem noktası tesis edildiğine değinen Yılmaz, Soçi mutabakatıyla ise yaklaşık 3.5 milyon kişinin yaşadığı İdlib gerginliği azaltma bölgesine yönelik saldırının önlendiğine dikkati çekti.
Ortadoğu coğrafyasındaki ülkelerin siyasi sınırlarının yeniden çizilmek istendiğini belirten Yılmaz, şunları kaydetti:
"Ülkelerin iç sorunları derinleştirilerek halkların sürekli birbirleriyle kavgalı olmaları istenmektedir. Ola ki hakeme başvurulacaksa da kendilerine müracaat etmelerini istemektedirler. Terör de bu hedefler doğrultusunda bir araç olarak kullanılmaktadır. Bu projelerin bölgemizde hayata geçirilebilmesi ve sürdürülebilmesinin imkanı yoktur. Er ya da geç bu projenin takipçileri kaybetmeye mahkumdur. Bilinmelidir ki ülkemiz milli güvenliğine yönelik her türlü tehditleri bertaraf edecek tecrübe, kararlılık, imkan ve kabiliyete sahiptir".
Konuşmaların ardından, Irak ve Suriye'ye sınır ötesi operasyon konusunda hükümete verilen yetkinin 30 Ekim 2018'den itibaren bir yıl daha uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi, TBMM Genel Kurulunda kabul edildi.
TEZKERE
Tezkerede, Türkiye'nin güney kara sınırlarına mücavir bölgelerde yaşanan gelişmeler ve süregiden çatışma ortamının milli güvenlik açısından taşıdığı risk ve tehditlerin artarak devam ettiği belirtildi.
Türkiye'nin, komşusu Irak'ın toprak bütünlüğünün, milli birliğinin ve istikrarının korunmasına büyük önem atfettiği vurgulanan tezkerede, "Diğer taraftan, Irak'ta PKK ve DEAŞ unsurlarının varlığını sürdürmesi, etnik temelli ayrılıkçılığa yönelik girişimler bölgesel barışa, istikrara ve ülkemizin güvenliğine doğrudan tehdit oluşturmaktadır." ifadesine yer verildi.
PKK/PYD-YPG ve IŞİD başta olmak üzere, Suriye'de mevcudiyetini sürdüren terör örgütlerinin Türkiye'ye yönelik eylemlerini devam ettirdiği; diğer taraftan, Astana süreci ile başlayan ateşkesin kalıcı barışa ve çözüme ulaştırılması yönünde Türkiye'nin ilgili diğer ülkelerle yürüttüğü çalışmalarda kaydedilen önemli mesafe sonucunda, Türkiye'nin, Suriye sınırları içerisinde ilan edilen gerginliği azaltma bölgelerinde terör faaliyetlerinin sonlandırılması ve huzur, barış ve güvenliğin sağlanması bağlamında yükümlülükler üstlendiği anımsatılarak, şunları kaydedildi:
"Bütün bu gelişmeler çerçevesinde, terör ile Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü bozmaya ve sahada gayrimeşru oldubittiler oluşturmaya yönelik, milli güvenliğimize tehlike oluşturabilecek her türlü risk, tehdit ve eyleme karşı, uluslararası hukuktan doğan haklarımız doğrultusunda gerekli önlemlerin alınması milli güvenliğimiz açısından hayati önem arz etmektedir.
Ayrıca, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarıyla, Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğünün ve bağımsızlığının teyit edilmiş olmasının ve yine 2170 sayılı kararda bu ülkelerdeki terör faaliyetlerinin kınanarak DEAŞ ve benzeri terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı Birleşmiş Milletler üyesi tüm ülkelere 1373 sayılı karar ve uluslararası hukuk çerçevesindeki sorumluluklarına uygun şekilde gerekli tedbirleri alma çağrısında bulunulmuş olmasının ışığında, Türkiye'nin DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle mücadele amacıyla oluşturulan uluslararası koalisyon bünyesinde iştirak ettiği faaliyetlerin sürdürülmesi de önem taşımaktadır.
Bu mülahazalar ışığında, Türkiye'nin milli güvenliğine yönelik ayrılıkçı hareketler, terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı, uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye'deki tüm terör örgütlerinden ülkemize bundan sonra da yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı milli güvenliğimizin idame ettirilmesini sağlamak, Türkiye'nin güney kara sınırlarına mücavir bölgelerde yaşanan ve hiçbir meşruiyeti olmayan tek taraflı bölücü girişimler ve bunlarla ilgili olabilecek gelişmeler istikametinde Türkiye'nin menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere, hudut, şümul, miktar ve zamanı Hükümetçe takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması, bu kuvvetlerin Hükümetin belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilebilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkan sağlayacak düzenlemelerin Hükümet tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için 30 Ekim 2018 tarihinden itibaren bir yıl uzatılması hususunda gereğini Anayasa'nın 92. maddesi uyarınca bilgilerinize sunarım".
Tezkerenin kabul edilmesinin ardından TBMM Başkanvekili Mustafa Şentop, yarın saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapattı.